Ali BADEMCİ
Evet vebal vebaldir; bölgemizde Kürtler bir türlü belini doğrultamıyor, ne olursa zavallı halka oluyor! Tabii olarak devletimizin de kaynakları heba oluyor! Kürt işinin pek iyi analiz edilmesi şarttır! Şarlatanla yola çıkarsanız şaşırırsınız! Devlet dersini iyi çalışmalıdır, Türkü söylemekle bu iş bitmez, silâhla da, zihniyeti tersine çevirmek gereklidir! İlimle bu iş çözülür; dünyada olduğu gibi!
KÜRT VEBALİ
Dikkat ediniz “Kürtler’in Vebali” demiyoruz; çünkü bu coğrafyada kendilerinden ayrı milletlerin düşüncesinde hemen hemen hiçbir siyasi metin veya değerlendirmede Kürt halkı suçlanmamıştır. İranlı’dan Arab’a, Hıristiyan’dan Musevi ve Müslim’e, Moğol’dan Türk’e kadar suçlananlar daima eski adı eşkıya ve “Ağa” olan terörist unsurlardır. Hatırlayınız Kösedağ’da Selçuklular mağlup olunca antlaşmaya konan en ağır ve mutlak şart İlhan veya Noyan idaresinin “Kürt“ eşkıya ve çapullardan korunmasıdır! Anadolu boşaltılıp İran’da İlhanlı idaresi başladığı zaman da daima Anadolu ile sorunlar Kürt çapullarında düğümlenmiştir.
Anadolu Türklüğü bölge Kürtlerini kendilerine daha yakın bulmuştur, hatta bu yakınlık din ulusu Araplar’ın bile önündedir. Gerek Selçuklu gerekse Osmanlı devrinde Doğu Anadolu’da sırf Kürtler’e zarar gelmesin diye Diyarbakır-Mardin-Urfa üzerinden Siirt’e kadar özel tedbirler alınarak Arap yayılması önlenmiştir. O sebeble Hazar Denizi kıyısına kadar giden Araplar Siirt’i aşıp Doğu Anadolu ve Karadeniz’e kavuşamamışlar, fakat önü daima açık tutulan Kürtler Ordu’ya kadar yayılmışlardır.
İbni Haldun Arap diyor ama Selâhiddin Eyyubî Kürt’tü; fakat Türk Memlükü Zengi terbiyesi ile yetişmiş ve o kahramanlıkla Haçlılılar’a Kudüs’ü bırakmamıştır. Selâhiddin’in Kürtçe bildiği bile tartışmalı iken, Kürtler’den ordu kurmayı denemiş fakat yine Haldun’a göre “En iyi asker Leşker-i Türkman’dır.” demiştir; yani Kürtler’i disipline edememiştir! Zaten Selâhiddin’in çocuklarının adları da hep Selçukî Türk adlarıdır. Bugünkü Dakuk’da Celâleddin Harzemşah ve Emir Timur’un oğullarından birinin kaftanları için öldürüldüğünü de biliyoruz! Fakat Timur onları Akkoyunlu’lar ile disipline etmiş ve Moğollar kadar zarar görmemiştir.
Sultan II. Abdülhamid ülkeye “Düyun-u Umumiye”yi getirdiği 1881 yılında çok dahiyane bir anlayışla Doğu Anadolu Kürtlerinden “Hamidiye Alayları” adı ile bir ordu kurmuştu! İlerleyen zamanda bu ordunun sayısı yanılmıyorsam 60 bine kadar çıktı. 1.Cihan Savaşı’nda paşalığa kadar yükselen bir çok Kürt şahsiyeti o sebeplerden ötürü tanıyoruz! Tıpkı Türkler gibi onlarda da ilk bürokrasi askeriyede teşekkül etmiştir. İttihat Terakki II. Abdülhamid’in Alaylar’ını kaldırtmamakla birlikte onları “Süvari Alayları”na dönüştürdü!
Sarıkamış ile ilgili elimizde dünya kadar hatırat var; geceleri evlerinde konaklayan Kürt süvariler ile verilen bilgiler bir cümleye sığıyor: “Ruslar ilerlediği zaman Türk, Türkler ilerlediği zaman Rus maktülleri donuna gömleğine kadar soyuyorlardı.” Sakallı Nurettin Paşa Musul’dan dönüşte Doğu Anadolu’yu yaya geçmiş, “Her taraf çıplatılmış zabit cesetleri ve üzerini tırmalayan karıncalar, sinekler ve kuşlarla doluydu” diyor! O sebeble Kürtler için şu “Biz de şehid verdik” sözlerini anlamak mümkün değildir! Yani gerek amidiye gerekwse Sğüvari Alayları Hamidiyemmmm
“Hamidiye” gerekse “Süvari Alayları” çapuldan başka bir işe yaramamıştır.
1.Cihan Savaşı bir yılı doldurmadan 27 Mayıs 1915 tarihinde iç unsurların cephe gerisinde bozgunluk çıkarmasını engellemek için sonradan “Tehcir” diye adlandırılan bir kanun çıkarılmıştır. Elbette kanun Şark Cephesi’nde Rus tarafına geçen Ermeni görevliler ve komitacılar içindi; çünkü o karakışta yani Sarıkamış’da Ermeni ihaneti bizzat yaşanmış ve başta tabib olan Ermeniler cephe değiştirmiştir. İşte burada yine Kürtleri görüyoruz; Yalçın Küçük geniş geniş anlatıyor, maddi serveti bir yana bırakın ailesinden alınmayan kız kalmamıştır; Kürt imamları güzel Ermeni kızlarını aldıkları feodal fetva ile güya müslümanlaştırıyorlardı. O sebeble tehcirden ötürü bir kısım Ermeni’nin Kürtlüğe sığınmasından daha fazla bu zoraki kadın avcılığı her Kürdün kanına Ermenilik karıştırmış ve bugün ayırt edilemeyecek duruma gelmiştir.
İşin daha beterini Asurî veya Nesturi denilen Hakkari Hıristiyanlarında görüyoruz. Yoğun Kürt eşkıyalığı savaşın sonuna doğru otorite boşluğundan da faydalanarak ırzına geçilmedik Asurî kız bırakmamışlardır. Zavallı Asurîler savaş başlarken Türk tarafları olmalarına mükemmel vergi ödemelerine karşı tıpkı Ermeniler gibi Kürtler yüzünden Türk düşmanı olmuş, Rus, İngiliz ve Fransızlar ile iş tuttukları için ordumuzun da gadrine çarpılmışlardır. Maalesef Osmanlı gibi yerli, kalabalık ve hakim unsur Kürtler’le hareket ettikleri için bugünkü duruma gelinmiştir. Ne Ermeni ne de Nesturi mağduriyetinde aslında Türk’ün hiç kabahati yoktur; tek Türk aşk dışında Ermeni ve Nesturi dahil hiçbir genç kız veya kadın dördüncü beşinci kadın olarak alınmamıştır.
Evet vebal vebaldir; bölgemizde Kürtler bir türlü belini doğrultamıyor, ne olursa zavallı halka oluyor! Tabii olarak devletimizin de kaynakları heba oluyor! Kürt işinin pek iyi analiz edilmesi şarttır! Şarlatanla yola çıkarsanız şaşırırsınız! Devlet dersini iyi çalışmalıdır, Türkü söylemekle bu iş bitmez, silâhla da, zihniyeti tersine çevirmek gereklidir! İlimle bu iş çözülür; dünyada olduğu gibi!
Hoşçakalın.