YAVUZ’UN KURTARMA HALATI VE SAHA – EXPO 2018
Babür Hüseyin Özbek
Bir ülkenin bağımsızlığı; eğitim, hukuk ve üretimle destekleniyorsa sağlam temeller üzerinde duruyor demektir. Bu temellerden biri de hudutların güvenliğidir. 2000’li yılların başında Savunma Sanayi ihracatımız 60 milyon dolar civarında cılız, etkisiz, bulunduğu topraklara güven duygusu aşılamayan göstermelik bir haldeydi.
O güdümlü, bağımlı zincir bir yerlerden kırılmalıydı. Kendi savunma sistemlerini üreten, geliştiren, teknoloji transferlerini bi hakkın yapan / yapabilen sermaye (şirketler) oluşmalı, kadrolar çağı yakalamalı ve arkasında devlet desteğini de almalı idi. Ki o yönde bir gelişme de bugün var.
Yerli kaynak kullanımı 2000’li yılların başında %20’ler ve altında iken 2018’lerin başında bu rakam hızla %65’lerin üzerine çıktı. Şimdi değil 60 milyon dolarla Cumhuriyet tarihinin en büyük Savunma Sanayi ihracatı (rekor bir değerle artarak) 1 milyar 739 milyon dolara ulaştı. Neler mi ihraç edilecek/ ediliyor: 30 adet T – 129 ATAK helikopteri, 4 adet MİLGEM korveti satış anlaşması yapıldı. Devamında zırhlı araçlar, kumanda kontrol sistemleri, elektronik harp sistemleri, atış kontrolleri ve haberleşme sistemleri gelecek.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın (SSM) TSK ile planlayıp ortaya koyduğu konsept, ileri ve tutarlı bir çıkışı işaret ediyor. Yeter ki iyi planlansın, arkasında durulsun. Devamında: Kara, Deniz, Hava, Uzay ve siber alanlardaki ilerleme umulandan daha iyi sonuçlar verecektir. Zira görünen köy kılavuz istemez.
YAVUZ’UN ÇELİK ÇEKME HALATI VE AKYAR’DA (SIVASTOPOL) HAVUZLANMASI
Yaklaşık bir asır önce Gölcük’te o tersane mevcut değildi. 1924’te Şanlı Yavuz Kruvazörü’nun bakım ve onarımı, diğer işlerin yürütülmesi için Gölcük Türk Bahriyesi’nin kalbi olarak seçildi ve geliştirildi.
Muharebe kruvazörü Şanlı Yavuz’un ihtiyacı olan acil çelik çekme halata ihtiyaç var. İngiliz uçaklarının bombaladığı kumsalda 6 gündür ölüm kalım mücadelesi veren muhteşem kruvazör kurtarılamıyor. Almanya’dan çelik çekme halatı gelecek.
Aman Allahım! O günler ne kadar sisli, bulanık ve zorlu, yetişmiş insan ve teknik malzeme zafiyeti hat safhada.
Bir ülke kendi silahını üretemeden bağımsız (güçlü) olamaz
Ülkenin şimdiki gündemi gene o günlerin bugünlere uygulaması gibi.
Türkiye’nin karadan havaya savunma sistemine ihtiyacı var. Müttefiki ABD bu görevi yapacak Patriot füzelerini bize satmıyor. Rusya’dan aynı görevi yapacak S – 400 almamıza da karşı. Eğer alırsak siparişleri verilmiş F – 35 uçaklarının temininde üst düzeyde Senatoda zorluk çıkarıyor, tehditler savuruyor. Geçmişte Kıbrıs olaylarında Amerikan ambargosu ile benzeri zorlukları yaşadık.
Görünen o ki bağımlı kaldıkça o dostluklar her an tersine dönebiliyor. İş bu safhaya geldi mi ipinizi kesmekle, yardımı bitirmekle tehdit edilmeye hazır olun.
I.Dünya Harbi’nde Yavuz (SMS.Goeben) ve Midilli Ege’de Gökçeada ve Limni Adaları çevresinde konuşlu İngiliz gemileri ile çatışıyorlar. Gökçeada’daki telsiz istasyonunu bombaladılar. Midilli 2 İngiliz gemisini, Yavuz ise bir askeri yük gemisini batırdı. İngilizlerin yaptığı uçak taarruzlarından sakınma manevrası yapan Midilli mayın tarlasına düştü. Kıçtan yara aldığı için manevra kabiliyetini kaybetti. Yavuz’un yedeklemesini beklerken tekrar başka bir mayın isabeti aldı. Kazan dairesi altından aldığı mayın yarası en kötüsü oldu. Yaklaşık bir saat içinde 5 defa mayın patlamasına maruz kalmıştı, kısa sürede acı ve hüzünle soğuk sulara gömüldü. Battı.
O gün orada cehennemin yaşandığı anlarda Midilli Kruvazörü (SMS Breslau’ın ) kıç gönderinde Türk bayrağı köprüüstünde komuta mevkiinde Alman Dz. Alb. Von Hipper vardı.
***
Yavuz hızla Çanakkale Boğazı’na girmeye çalışırken 3’üncü mayın yarasını aldı ve kumsala oturdu. Teknik olarak öyle geriyiz ki burada 6- 7 gün Almanya’dan gelecek çelik çekme halatı beklendi.
Önceden de 2 yarası olan Yavuz 3 mayın yarası daha almıştı.
İstanbul’a getirildiğinde savaşamaz durumdaydı. O günkü şartlarda Yavuz’un havuzlanması Osmanlının sahip olduğu liman ve tersanelerde mümkün değildi, (Hamburg’da Blohm und Voss tersanesinde, 28 Mart 1911’de kızaktan indiğinden beri hiç havuzlanmamıştı.)
Nisan 1918’de Alman orduları Kırım’ı işgal etmişler, eski Türk yurdu sanki anavatana biraz daha yaklaşmıştı. O muhteşem muharebe kruvazörü Şanlı Yavuz zırhlısı Mayıs 1918 başında İstanbul’dan Akyar’a (Sıvastopol’a) geldi/getirildi. Bu havuz, Yavuz’u havuzlayabilirdi, ancak kızak ve takozları Rus gemilerine göre yapılmıştı. Alman teknik heyet ve mühendisleri meseleyi hallettiler ve Şanlı Yavuz Kırım – Akyar’da havuzlanıp onarıldı.
Ne kadar zor ve kötü bir durumdayız; imkanlar, personel ve teknik kadrolar o tarihlerde yok denecek kadar zayıf.
Bunları o gün bir çelik çekme/kurtarma halatının yokluğunda 6 – 7 gün İngiliz uçaklarının boğaz girişinde saldırısına uğrayan, yaraları ile önce İstanbul’a sonra da Akyar’a götürülen Şanlı Yavuz size neler anlatıyor, bir düşünün!
DÜNYANIN GÜÇLÜ SİLAH ÜRETİM FİRMALARI
Günümüz silah üretim ve ticaretinde (propaganda ağırlıklı Amerikan veya Rus değil) güvenilir kaynak SIPRI(Stockholm – International Peace Research Institute) Stokholm Uluslar Arası Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne göre en çok silah satan 6 ülke sıralaması (2018) şöyle :
1 – ABD yıllık silah satışı 47 milyar dolar.
2 – Rusya Federasyonu 33 milyar dolar.
3 – Çin Halk Cumhuriyeti 9 milyar dolar.
4 – Fransa 8.5 milyar dolar.
5 – Almanya 8 milyar dolar.
6 – İngiltere 6.5 milyar dolar.
SIPRI, yeryüzünde her 3 silahtan birini Amerikalıların, her 4 silahtan birini de Rusların üretip sattığını kaydediyor. Amerikalıların, Locheed Martin, BAE System, Northrop Grumman, Patriot HSS, Thales, Raytheon Company…adlı dev kuruluşları var.
Rusya Federasyonu ise halen dünyanın en güçlü kara ordusu, eski Kızıl Ordu’nun devamı olan ve yeniden organize olan bir orduya sahip. Bu ordunun: Almaz Antey, Uralvagonzavod, Rus Helikopter Şirketi, Rusya Birleşik Uçak Şirketi, Birleşik Motor Şirketi, RTI Sistemleri…gibi çok kazandıran, güçlü savunma sanayi lokomotif şirketleri var.
Rus Donanması: Kutup (Murmansk), Baltık, Karadeniz (Akdeniz – Tartus ) ve. Pasifik Filolarını güçlendirme konusunda ciddi adımlar atıyor. Yeni uçak gemisi, 23 000 E Ştorm (Fırtına’nın) konsept projesi hazır, ancak harcanacak para temininde bilinen, ama konuşulmayan sıkıntılar var
SAVUNMA SANAYİMİZİN LOKOMOTİFLERİ
Bizde de bir çıkış bir heyecan ve yeni düzenlemeler mevcut. İncelendiğinde konuya yakın ve ilgi sahası içinde olan her T.C. vatandaşını görebildiği, dış müdahalelere maruz kalıp baltalanmazsa iyi, çok da iyi olacağı yönünde göz kamaştıran işaretler mevcut.
13 – 15 Eylül 2018 tarihleri arasında İstanbul Yeşilköy Fuar Merkezi’nde düzenlenen SAHA EXPO 2018 Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayi Fuarı’nda firmalar görücüye çıktı. 31’i yabancı 183 konusunda söz sahibi firma katıldı. İşte onlardan bazılarının performansları:
MİLGEM: Milli Gemi Projesi – TCG Heybeliada ve TCG Büyükada korvetleri tamamlandı ve Deniz Kuvvetleri’nde hizmete girdi. Aynı sınıf Burgazada ve Kınalıada denize indirildi. 4 adet aynı sınıf korvet için dış satım sözleşmesi yapıldı. Helikopter (uçak) gemisi inşaatı devam ilerliyor.
ALTAY Ana Muharebe Tankı – Kara kuvvetlerinin ihtiyacını karşılayacak, dış pazarlarda temsil gücü olan bu tankın prototipi ve teknik veri çalışması tamam. BMC firması ile 250 adet Altay tankının seri üretimi için sözleşme aşamasına gelindi.
Milli Muharip Uçak – Hava Kuvvetleri’nin ihtiyacı ve dış pazarlara açılacak şekilde özgün- milli tasarım modeli çalışması sürüyor. İlk uçuşun 2023’te yapılması planlanıyor.
HÜRKUŞ – Temel Eğitim Uçağı geliştirme projesi kapsamında üretilen 2 adet uçak, Avrupa Sivil Havacılık otoritelerinden sertifika alan ilk Türk uçağı. Sivil ve askeri ihtiyaçlara cevap veriyor. Seri üretime başladı. HÜRKUŞ – B konumunda başarıya imza attı.
ATAK Helikopteri – Milli havacılık sistemleri ile donatılan ATAK, T.C.‘nin “Taarruz ve Taktik Keşif Helikopteri “ olarak üretiliyor ve bir yüz akı olarak parlıyor.
ANKA İnsansız Hava Aracı (İHA) –Orta yükseklikte havada uzun kalış süreli (MALE – Medium Altitude Long Endurana), test ve kontrolleri tamamlanarak hizmete alınan ANKA İHA’lar kötü hava şartları dahil gece – gündüz, gözetleme – keşif, hedef tespiti, takip, tanımlama amaçlı, 10 adet üretildi ve görevde.
Milli Piyade Tüfeği (MPT 76) –Mühendislerimizle, teknik personelimizle her şeyi ile yerli, benzerleri ile eşdeğer olan bu piyade tüfeğini silahlı kuvvetlerin emrine verdi. Halen 23 bin adet üretilip teslimi yapıldı.
Güdümlü Füze (SOM) – F – 4 ve F – 16 uçaklarından kara ve deniz hedeflerine atılabilen 160 km. üzeri bir menzile sahip güdümlü füzenin (SOM) seri üretimine geçildi.
Sınır Güvenlik Sistemi – Anadolu yarım adasının güney doğusu ve batısı, sınır güvenliğinde bizim için hep kaçakçılık, göçmen – sığınmacı ve terör örgütlerinin yolgeçen hanı oldu. Bunun için sınır güvenlik sistemine: gözetleme, algılama ve komuta kontrol yazılım – entegrasyon gerekiyordu. İlk olarak 95 km.’lik Kırıkhan – Afrin hattının 40 km.’lik kısmına MİDAS fiber optik algılama sistemi kuruldu ve tamamlandı. Diğer çalışmalar devam ediyor.
GÖKTÜRK Uyduları – Değil sadece Anadolu toprağı dünyanın herhangi bir bölgesindeki askeri istihbarat ve yangın …gibi verileri toplayıp coğrafi koordinatlara aktarabilen GÖKTÜRK – I ve GÖKTÜRK –II uyduları fırlatılarak yörüngeye girdi.
İyi incelemeden gereksiz övgü veya gereksiz yergi (kötüleme) yapmamalı.
SİLAHINI KENDİ ÜRETEMEYEN TOPLUM TAM BAĞIMSIZ DEĞİLDİR
20 Ocak 1918’de Çanakkale Boğazı önlerinde baştankara- karaya oturan Şanlı Yavuz’u Turgut Reis kruvazörü çelik tel halatı atıp sığlıktan kurtarmak için 6 – 7 gün bekledi. O yıllarda bizde çelik tel halat üretimi de yok satışı da.
Kötü ki ne kötü! Halen çok eksik var, ama silah araç ve gereçleri üretiminde de bir çıkış, bir ilerleme mevcut.
2000’li yılların başında 66 olan 5.5 milyarlık Savunma Sanayi projesi, bugün 9 kat artarak 618 proje ile 45 milyar dolarlık bir hacme ulaştı. Ve bedelli askerlikten gelecek kaynaklarda Savunma Sanayine aktarılacak.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM) Aralık 2017’de Cumhurbaşkanlığı’na bağlandı. Bunun hem iyi hem de sakıncalı tarafları var. Kurulması düşünülen Savunma Sanayi Akademisi gecikmeden bir an önce kurulmalı. 35 bin civarında olan çalışan sayısında hızlı bir artış bekleniyor. (50 – 55 bine gidebilir) Bu artışta nitelikli eleman seçimi, AR-GE ve UR-GE (Uluslar Arası Rekabetin Geliştirilmesi ) çalışmalarındaki çıkışlar / ilerleme, Savunma Sanayinin geleceğini belirleyecek.
Silahını kendi üretemeyen toplum tam bağımsız olamaz.
Çok kötü hava şartlarında alargadaki geminin demir zincirini kesmesi, iskeledeki teknenin halatlarının kopması (kesilmesi), sonu belirsiz şekilde açıklara sürüklenmesi… gibi. Savunma konusunda kötü senaryolara, berbat sürprizlere açılan kapılar kapanmalı.
Bağımsız olmak için şartları biz belirlemeliyiz.