Rotterdam’da olanların geleceğe etkisi
Murat Gedik
Türk toplumunun yoğun olarak yaşadığı Rotterdam’da siyaset yapan Türkler ile ilgili çıkan haberler ister istemez Hollanda’da yaşayan Türk insanını ilgilendirmekte ve sorumluluk taşıyan Türkler tarafından ciddi bir biçimde takip edilmektedir.
Hem Rotterdam büyükşehir, hem de ilçe belediyelerinde Türk encümen azaları bazı suçlamalarla karşı karşıya kaldılar. Görevi kötüye kullanma, halk baskısından dolayı tehlikeli ortamlara göz yumma, eşe dosta çıkar sağlama, kuruluşlara maddi yardımlar yapma, vasıfsız olma gibi suçlamalar sadece bir kaç tanesi. Bu suçlamalar ciddi olabilir, iftira da olabilir. Nitekim Feijenoord ilçe belediyesi suçlamaları araştırmak için karar aldı, bekleyip göreceğiz. Temennim bu suçlamaların haksız çıkmasıdır.
Hollanda basını yukarıda bahsedilen konuyu geniş kapsamda ülkesel ve yerel basında günlerce gündemde tuttu. Yapılan bütün yayınlarda başlıklar Türk siyasilerin suçları olarak verildi, yani Türk sıfatına ağırlık verildi. Tıpkı Amsterdam Slotervaart Hastanesini iflastan kurtarıp büyük bir başarıya imza atan müdürün durumunda olduğu gibi. O da görevi kötüye kullandı diye görevinden uzaklaştırıldı ve Hollanda basını bu konuya büyük yer ayırdı. Aynı basın konusunu Sığınmacılar Merkezi (COA) genel müdürünün görevden alınmasında da gördük. Bu basın konusunu ciddiye almak gerekiyor, sadece popülist yayınlar söz konusu Türk(ler) olduğunda büyük puntolarla haber yapmıyor artık, maalesef ciddi olanlar da aynı haberleri büyüterek veriyor.
İster istemez Hollanda basını ayrımcılık yapıyor denebilir, fakat işin kolayına kaçıp suçu başkalarına atmamak gerekir. İster suçlananlar olsun, ister Hollanda basını olsun bu yazının muhatabı değildir. Muhatap olan Hollanda’da yaşayan Türk toplumu ve onlara yön vermeye ya da yön vermekte olduğunu dillendiren önderlerdir.
Rotterdam konusuna geri dönelim, yani Türk siyasilerin suçlanmasına. Bu konu Hollanda toplumuna basın tarafından öyle verildi ki sanki işte bunu yapan Türkler ve bunlar hep böyle dercesine.
Elli yıl önce buralara yerleşen Anadolu Türk’ü bu toplumun vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu millet artık bu ülkede gelişen olayların, alınacak kararların bir ortağıdır ve Hollanda toplumuna yön vermede söz sahibi olmalıdır. Zaman zaman başarılı Türk insanını belirli mevkilerde görmekteyiz, ve maalesef hak etmeyenleri de. Başarıyı yakalayan Türkler şunu artık kafalarına iyi koymalılar; en ufak konuda suçlamalara ve iftiralara uğrayabilirsiniz. Fikriniz, dünya görüşünüz, Türkün değerlerine bağlılığınız hiç önemli değildir.
Önümüzdeki yıl Hollanda da yerel seçimler yapılacaktır, dikkat edilmezse Rotterdam’da yapılan suçlamalar siyasete girmek isteyen Türkleri kötü bir biçimde etkileyebilir. Ve elbette şu an siyasetle uğraşan Türk insanını da. Bu olumsuz etkileme sadece siyasette kalmaz, toplumun her konumunda yetenekli Türk insanının önü kesilebilir.
Yanlış yapanlar, görevi kötüye kullananlar yargılansın, bu konuda herkes üzerine düşen görevi yerine getirsin. Fakat ne yapıp yapıp yola çıkmaya hazırlanan Türk gençliğinin önünde ne engeller varsa hepsi bertaraf edilsin. Bu bertaraf etme olayı da ancak ve ancak Türk toplumunun müşterek konularda beraber hareket etmesinden geçer. Biri düştüğünde diğeri artık gülmemeli. Türk toplumu yaşamış olduğu şu topraklarda artık hak ettiği yere gelmeli. Yaşamış olduğu ülkeye ve topluma katkı sağlamayı kendine hedef koymalı. Bu hedefe giderken de aslını unutmamalı, kutlu değerlerini yaşatmalıdır. Bu kutlu değerler ise onun Türklüğünde saklıdır, o kültürü yaşatma azminde saklıdır.
Parçalanmışlık, bölünmüşlük, tek ses olamama konusu maalesef halen devam etmektedir. Birlik ve beraberlik olsaydı bu bahsedilen basın hem Rotterdam konusunda olsun, hem de diğer konularda olsun bu kadar abartabilir miydi? Haberlerde büyük puntolarla “Türk” sıfatını kullanabilir miydi?
Bu son Rotterdam konusunu görünce aklıma şu an genel başkanlığını yapmış olduğum Hollanda Türk Federasyon’a geçmişte yapılan saldırılar ve iftiralar geldi. Bu yapıya gönül veren fertler ne çileler yaşadılar ve kimilerinin geleceği ile bile oynandı. Maalesef o iftiraların ve saldırıların özünde kendi insanım vardı. Şimdi bakıyorum o iftiralara zemin hazırlayan benim insanım zaman zaman kendisi iftiraya ve saldırıya uğramakta. Hollanda Türk Federasyon dik durdu, kimseye boyun eğmedi ve kimseye iftira atmadı. Hollanda Türk Federasyon Türk’ü yaşatmak için mücadele verdiği için saldırıya uğradı; uyuma evet, asimilasyona hayır dediği için. Suçu neydi bu kutlu çatının?
Artık uyanmanın zamanı geldi ve geçmekte. Türk toplumunun dik durabilmesi için gereken enerji bir araya toplanmalı. Önü kesilecek olan Ahmet ya da Mehmet değildir, bu gidişle önü kesilecek Türk’ün ta kendisidir, gelecek neslimizdir.
Dikkat edilmezse Rotterdam‘da olanların geleceğe etkisi çok kötü olacaktır. Artık uyanmak gerekir. Uyanıldığı an sadece Hollanda’da yaşayan Türk toplumu değil, Hollanda’nın tamamı fayda görecektir. Hatta Avrupa Türklüğünün tamamı ışığı tekrar keşfedecektir.