Laikliğin Ahı – Milliyetçiliğin İntizarı!
Şükrü ALNIAÇIK
Türkiye’de Laiklik adına yapılan yanlış uygulamaların Refah Partisinin yükselişine ve bugünkü AKP iktidarına sağladığı katkı, ayrı bir makale konusudur. Ancak Laikliğin olmadığı ortamlarda yaşanan olaylar, bu ilkenin “ne kadar mubarek bir buluş olduğunu” bir an evvel takdir etmemizi zorunlu kılıyor.
Ülkücülüğün ideolojik istikrar ve disiplininin en büyük yararı, tarih ne yöne saparsa sapsın onu elimizle koymuş gibi arayıp bulabilmemizdir. Bir kılıç gibi dümdüz olma hali, dönekleri, dansözleri ve kostüm değiştirmiş kuklaları, girdikleri delikten bulup çıkarma konusunda elimizi rahatlatıyor.
Suriye üzerinden Ortadoğu’ya bakıyoruz. Suyu görünce teyemmümün bozulması gibi “mezhep” farklılıkları, bütün ideolojileri ve diğer kimlikleri bir halı gibi örterek askeri kamplaşmanın ve vuruşmanın birinci faktörü haline gelmiş bulunuyor. Bir Türk Başbakanının, etrafta hiç katliam yokmuş gibi 1982 Hama katliamından vazife çıkararak bu cadı kazanına başını sokmasının sebebi de olsa olsa hayatında bir kez olsun “laikliğin yanından bile geçmemiş olması“dır.
Acem baharı, Arap baharı değil de topluca “CIA’nın Bahar Şenliği” diyebileceğimiz bu “turuncu devrimler” süreci, tarihin turnusol kağıdı gibi bir işleve de sahip bulunuyor.
Bu süreçte global senaristin rol verdiği eski Marksist devrimciler, eski fundamental İslamcılar, yeni muhafazakarlar, yeni liberaller kafasına göre saf tutuyor, yeni renkler alıyorlar. Biz dümdüz merkezde durduğumuz için de tarih tablosundaki bu siyasi eğrilerin nereden gelip nereye gittiğini çok iyi görebiliyoruz.
Suriye İç Savaşındaki Taraflar:
Hükümet sözcüleri tarafından “Reyhanlı’yı patlattığı” iddia edilen bizim ateist Acilcilerin Antakya fraksiyonu, Humeyninin İran’ıyla, Lübnan Hizbullahı’yla ve Irak Şiilerinin Mehdi Ordusuyla Şam’da yanyana gelmiş bulunuyor. İlginç olan, bizim Hizbullah takıma Türkiye’den renk olsun diye Nurcuları da katmak istiyor.
Buna karşılık dün İran’a, Humeyni’ye yaltaklanan Akıncıların, siyasetteki orta yaş kuşağı ise bugün İsrail’in güvenliği için İran’a karşı kurulan Siyonist cephede Amerika ve İsrail’le yanyana düşmüş bulunuyor. Dün Hizbullah posterleriyle 28 Şubatçıları tahrik eden bu dönekler, bugün Hizbullah’a karşı savaşan İhvan, Nusra, El Kaide gibi örgütlerle birlikte Suriye’nin isyan cephesini yönetmeye soyunuyor.
Esat’ı devirmek için savaşan Sünni-Vehhabi-Selefi konsorsiyumun adı Özgür Suriye Ordusu… ABD, Fransa ve İngiltere tarafından eğitilen Özgür Suriye Ordusuna AKP Türkiyesi, en büyük lojistik desteği sağlayan ülke konumunda…
Kafanız karıştı değil mi? Daha El Kaide’ye bağlı El-Nusra’dan, Tehvid Tugaylarından, Faruk tümenlerinden, Ümmet alaylarından bile bahsetmedim!.. Şu Mavi Marmara olayından sonra hastanede ziyaretine gelen Tayyip Erdoğan’ı alnından öpen İrlanda vatandaşı Libya’lı El Harati’nin eğittiği tüfek hamallarını kastediyorum.
Kafalarımızın karışmasının sebebi, “dinin siyasete alet edilmesi“dir. Sıcak sebep ise mezhep mensubiyetinin her türlü ideolojinin, hatta aklın önüne geçerek mazideki kin ve intikam duygularıyla senteze girmesidir.
Halkın Tepkisine Köpeksi Yorum!
Milliyetçiliğe ve Laikliğe düşman beyinlerin içine düştüğü sefil duruma bir örnek olarak: Dün ÖSO’nun sosyal medyadaki 15 bin üyeli haber portalında, Reyhanlı’da canı yanarak sokağa dökülen vatandaşların “Esatçılar tarafından kışkırtıldığı” iddia edildi. Oysa canı, kökünden sökülmüş olan vatandaş, “Erdoğan istifa” sloganları arasında “alın bunları buradan bela istemiyoruz” demeye çalışıyordu.
Bu çakma mücahitlerin karşısında sanki Reyhanlı’da, işine gücüne bakarken canı yanmış vergi ve askerlik mükellefi Türk vatandaşları yok da… Sanki Şam’da-Halep’te katliam yapan Esat güçleri var… Klavye mücahidi saydırıyor:
“Bu dernek, örgüt ve partilerin kışkırtmasına uyanlar da var elbette, MHP ve içi boş milliyetçiler… En ufak bir olayda bayrağını alıp konvoy yapan, ırkçı slogan atan bu içi boş milliyetçiler, Suriyeli vatandaşlara, özellikle bu patlama sebebiyle saldırmaktalar.”
“Suriyeli vatandaşlar” mı, kimin vatandaşı bunlar? demeye vakit kalmadan bu vatansız Tayyip aşığı, sanki bombalar kendi baba ocağında patlamış gibi sersem sersem devam ediyor:
“Komünistlerin, ulusalcıların gazına gelip masum Suriyeli vatandaşlara saldıran bu köpekleri…” ve “Milliyetçi geçinen, köpek işareti yapan bu kişilerin…” diyerek, kendince Ülkücüleri taciz etmeye çalışıyor.
Bu adamlara bu topraklarda geviş getirmeyi ve orada burada tepişmeyi haram etmek artık boynumuza borç olmuştur.
Bizimle olan hesaplarının sebebi, Milliyetçiliğin, dün İran’ın bugün Amerika’nın, dün Esad’ın, bugün Netenyahu’nın yanında olmaya, yani siyasi dansözlüğe izin vermemesidir. Türk Milliyetçiliği, din, mukaddesat, bayrak ve vatan uğrunda daima dik durmayı emrettiği kadar, mezhebe göre siyaset yapmayı da men eder. Bu meyanda Laiklik, Milliyetçiliğin genlerinde vardır ve galiba Ataürk, bu coğrafyada başka türlü yaşanamayacağının farkına varan ilk devlet adamıdır.
Yaşanan kargaşanın esas sebebi, “mezhep fanatizmi,”dir. Türkiye’nin bu işe bu kadar burnunu sokmasının sebebi ise “Erdoğan’ın Milliyetçilikten ve Laiklikten yoksun” olması, dış politikasında din ve mezhep önceliklerine yer vermesidir. Doğru safta olduğuna dair alacağı fetvaların bir misli fazlasını İran cephesinin de bulabileceğinden ise hiç şüphemiz yoktur.
Önceki gün Reyhanlı’dan yükselen ve tüm yurdu kaplayan ses, halkın kendi eliyle sandığa gömdüğü Laik Cumhuriyetin “âhı,” Erdoğan’ın ayaklarının altına aldığı Milliyetçiliğin “intizarı“dır.