İşsizliğe Yasin; PKK’ya Nas’la Felak!..
Şükrü Alnıaçık
Kamu Diplomasisi, bizim gibi söze “Her şey Türk için Türk’e göre Türk tarafından!..” diye başlayanlar için çok yeni bir alan… 1980’lerde “İnce Güç” kavramını ortaya atan Joseph Nye’a göre uluslararası ilişkilerde istediğinizi elde etmenin üç yolu var:
1-Karşınızdakini kaba kuvvetle tehdit etmek ve gerekirse savaşmak,
2- Muhatabınızı çeşitli biçimlerde “satın almak;”
3- “İnce güç” kullanarak ikna etmek.
Kaba güç dışındakiler, kamu diplomasisi ile ilgili usuller… Tarihçilik bir yana, bir Ülkücü Kayserili olarak Kamu Diplomasisi denince benim aklıma doğrudan doğruya “ütülmek” geliyor.
“Ütmek” gelmiyor çünkü bıçak 330 yıldır bizim boğazımızda… Hala teleğini yolamadığımız Kıbrıs konusu istisna olmak üzere 330 yıldır, (Atatürk dönemi hariç) hep toprak kaybediyoruz.
“Nye Nye” tavsiyeler, Uganda, Kenya veya Tanzanya için pek bir anlam ifade etmiyor. Dünyada kaba gücün de “ince gücün” de sahipleri önceden belli. Gücün adı ne olursa olsun daha enstitüden çıkmadan üç beş büyük tarafından kapışılıyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nin, kamu diplomasi bütçesi, 2008 yılında 1,6 milyar dolar. Bugün 2 Milyar doları aştığı tahmin ediliyor. Bu paranın 500 Milyon doları İslam ülkelerine yönelik faaliyetlere ayrılmış bulunuyor. Bu bütçeye, Amerikan Fullbright, üniversite ve araştırma bursları, mübadele programları ve medya faaliyetleri dahil değil. El altından bizdeki Açık toplumculara akan para da dolaylı olarak Amerika’ya çalışıyor.
Bilimsel ve sade bir anlatımla “Kamu diplomasisi, yabancı ülke halkları ile iletişime geçmek ve onları yönlendirmek üzere tasarlanmış eylem planı…”
Bu eylem planı, devletten halka da uygulanıyor, halktan halka da tezgah atılabiliyor. Yani doğrudan doğruya, tank tüfek yerine iletişim ve STK’lar yoluyla kandırılabiliyorsunuz. Albay Dursun Çiçek’i içeri düşüren sebeplerden biri de bu satılık STK’larla ilgili sert bir rapor hazırlamasıydı.
Türkiye’nin ilk Kamu Diplomasisi Koordinatörü olduğunda hiç sesi duyulmayan ama Gazeteci Amanpour tarafından CNN ekranından alınınca dünya çapında şöhret olan, Erdoğan’ın Başdanışmanı İbrahim Kalın, Kamu Diplomasisinin önemini ilk kavrayanlardan…
Onun cevvaliyetinden de etkilenen Başbakan, 30 Ocak 2010 itibariyle bir “Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü” kurmuş. İbrahim Kalın da bu “güzide kurumun” ilk başkanı.
Önce işe çok hızlı başlamışlar, Başbakan bu işe o kadar ikna olmuş veya projeye o kadar çok “Parti menfaatleri için elzemdir” tüyosu sıkıştırmışlar ki Kuruluş genelgesine aynen şunları yazmış:
“Tüm kamu kurum ve kuruluşları, sahip oldukları personel, mali kaynaklar, yurt dışı teşkilatları ve teknik ve bilimsel kapasiteleriyle Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğünün faaliyetlerinin yürütülmesine yardımcı olacaktır. Ülkemizin kamu diplomasisi faaliyetlerinin gerçekleştirilebilmesi için hazırlanacak yıllık faaliyet planları çerçevesinde ilgili kurum bütçelerine ödenek konulması sağlanacaktır.”
Tilkiye “tavuk sever misin” demelerine benzemiş yani!.. Tilki gülmekten cevap verememiş, bunlar da ödenekten çalışamamışlar.
Bu ödenek bolluğu, birazcık “Mükliyeli kanı” vermek istediğinizde “vatan damarı“nı bir türlü bulamadığınız bu AK Prenslerde erken bir tatmin duygusu meydana getirmiş olmalı ki; kurumun çalışmaları, zaman içinde yalakalığa, AKP reklamına, partinin Halkla İlişkiler faaliyetine dönüşmüş.
Önceleri biraz dünyayı avutmuşlar; ama “ustalık dönemi“nde yani 12 Haziran 2011 seçimlerinden bu yana yabancı basına bir kez bile “çok iyi gidiyor abi” raporu vermemişler.
Kuruluş yılı olan 2010’da 7 kere “Yabancı Basını Bilgilendirme Toplantısı” yapan KDK, son yıllarda kulağının üzerine yatmış. Türkiye’nin bol bol İhvan, El Kaide, El Nusra El-Leblebi tugayları, baş kesen, ciğer yiyen görüntüleri verdiği son günlerde Türkiye’yi dünyaya şirin göstermek için kimse “kılını” bile kıpırdatmamış!
3 Milyon Türk’ün yaşadığı Almanya’yla papaz olduğumuz şu günlerde, kamu diplomasisi açısından acaba ne yapılmş diye baktım. 5 Mart 2013 te Arınç’ın Almanya ziyaretinde çekilmiş 42 fotograf ve Körlerle sağırlar birbirini ağırlar misali, yandaş medyada çıkan 9 şakşakçı haberden başka hiç bir şey yok! Bir de Arınç’ın gurbetçilere yönelik vecizesi… “Oylarınız altın değerinde!..” Bunların kamu diplomasisinden anladığı bu kadar işte!..
Türkiye´de mukim resmi yabancı gazeteci sayısı 2002 yılında 36 iken, bu sayı günümüzde 250´ye yaklaşmış durumda. Banka hesabına havale yaptığınızda her yere gelen STK’lar ise saymakla bitmiyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da her çeşit ajan yıllardır cirit atıp toplum mühendisliği yaparken, bizim dev bütçeli Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, AKP reklamcılığından başka hiç bir iş yapmıyor.
Türkiye’yi “iki Twit – bir Twistle” karıştıran, Taksim’i iki dakikada “Tahrir“leştiren Kamu Diplomasisine “bir besmeleyle” pabucunu ters giydiren bir başbakan varken bu tantanalı isimlere, bu kadar adam beslemeye ne gerek var ki?.. Askeri – memuru dağıtalım!.. Borsayı – kepengi kapatalım!..
İşsizliğe bir Yasin-i şerif okuyalım; PKK’ya da Nas’la Felâk…
Sonra hepimiz evlere dağılak!..