GLOBALİZM, ARAP BAHARI VE KAOS POLİTİKASI -1-
Safter TANIK
1997 Asya Mali Krizi Sonrası
Rusya’nın kontrollü kapitalizme geçmesi, Arjantin’in ardından Brezilya ve Venezuela gibi Latin Amerika ülkelerinin devleti öne çıkaran karma ekonomik bir modele yönelmesi, küresel kapitalizme bir darbe vurmuş ise de 2001’de Çin’in küresel sisteme entegre olması, küresel kapitalizm ile onun liberal politikalarını tekrar öne çıkardı.
Küresel Ekonomide Yeni İşbölümü
2001’de Çin’in küresel sisteme entegre olması ile birlikte ister, istemez dünyada yeni bir ekonomik iş bölümü oluştu.
Çin; tüketim ve dayanıklı tüketim malları, Endonezya; tüketim malları, Hindistan da tekstil ve yazılım sektörlerinde üretim merkezi oldu.
A.B.D. İngiltere-Fransa-Almanya-Japonya-İtalya gibi gelişmiş ülkeler, ileri teknoloji gerektiren ürünler dışındakiüretim tesislerini Çin ve Hindistan’a taşıdı. Bunları, gelişmekte olan ülkeler takip etti.
Küresel Ekonominin Tekrar Büyüme Sürecine Girmesi
Çin’in, ucuz maliyetli üretimi; Rusya-Çin-Hindistan ve gelişmekte olan ülkelerde, satın alma gücünün artmasına ve yeni pazarların oluşmasına neden oldu. Bu da küresel ekonomisinin, tekrar büyüme sürecine girmesi sonucunu doğurdu.
Çin; ihracat ile hızlı bir büyümeyi yakalarken, hammadde ihracatçısı konumundaki Rusya-Brezilya-Avustralya-Kanada-Güney Afrika ve Orta Doğu’nun petrol üreticisi ülkeleri zenginleşti.
Almanya, makine-kimya ve ileri teknoloji ürünleri ihracatı ile büyümesini sürdürdü.
A.B.D. ve İngiltere; paradan para kazanmayı tercih ederek, menkul-petrol-kıymetli metaller ve emtia borsalarında büyük paralar kazandı.
Fransa ve İtalya; yüksek gelir gruplarına yönelik tüketim mallarının üretimine ağırlık verirken, İspanya-Portekiz-Yunanistan ve diğer Akdeniz ülkeleri dışında önemli bir varlık gösteremedi.
Gelişmekte olan ülkeler; üretimden uzaklaşarak, turizm-perakende ticaret-taşımacılık-müteahhitlik gibi hizmet sektörlerine yöneldi.
Japonya ise; 1997 Asya Mali Krizi’nin kendisine çıkardığı büyük faturanın ödemesi ile meşgul oldu.
Küresel Ekonominin Olumsuz Sinyaller Vermesi
Sistem; dünyada önce gerçek, sonra da sanal anlamda bir satın alma gücü doğurdu. Bu da işsizliğin ve gelir dağılımın daha da bozulmasına yol açtı.
Sistemin düzenli işleyişi için gerekli yeni pazarlar bir türlü oluşturulamadı.Gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkenin, fütursuzca verdiği tüketici-araç-konut kredisi de küresel büyüme için yeterli olmadı.
2008 A.B.D. Mortgage Krizi
Kaderin cilvesi mi? Nedir? Bu sefer emlak balonu, fiyatların % 50 düşmesi ve emlak piyasasında yaşanan panik sonucu sistemin kurucusu-yöneticisi ve merkezi olan A.B.D.’de patladı.
Krizin AB’ye Yansıması
Amerikan-İngiliz-Alman-Fransız-İtalyan banka ve şirketleri arasında büyük bir sermaye alışverişinin olması, krizin doğrudan doğruya bu ülkelere yansımasına neden oldu.
İngiltere’nin “İrlanda ve İzlanda”, Fransa’nın “Yunanistan”, Almanya’nın “İrlanda ve Yunanistan”, İspanya’nın “Portekiz” gibi ülkelerden olan alacaklarını tahsil edememesikrize yeni bir boyut kazandırdı. İspanya’daki olumsuz mali gelişmeler ise Almanya ve Fransa’ya adeta bir kâbusu yaşattı.
Lehman Brothers’ın Batışına İzin Verilmesi
Lehman Brothers’ın batışına izin verilmesi ile 750 milyar dolar battı. Mudiler, aldıkları bir mektupla “paranız battı” yazısı ile karşılaştı.
İşin ilginç yönü; batan paranın 600 milyar doları Körfez ülkeleri, 150 milyar doları ise 1990 sonrası özelleştirmelerden zengin olan Rus Oligarklar’a aitti.
Haliyle Körfez ülkeleri içinde 120 milyar dolar alacağı olan Dubai de ödeme sıkıntısına girdi.
Parasal Genişleme Programı
A.B.D. ve AB’nin önde gelen ülkeleri,stratejik banka ve şirketlerinin batışına izin vermedi. Ancak; zararı da kabullenmedi.
Zararı; sineye çekme yerine, bunu yıllara yayarak, büyüme-enflasyon ve gelişmekte olan ülkelere yansıtma ile zararın tasfiyesini hedefleyen bir strateji izledi. Bu hedef ve stratejiyi gerçekleştirmek için de “Parasal Genişleme Programı” adı verilen bir programı uygulamaya koydu.
FED (Amerikan Merkez Bankası) ve ECB (Avrupa Merkez Bankası), stratejik banka ve şirketlerin açıklarını kapattı, piyasayı rahatlatmak için de piyasaya para verdi.
Merkel’in Parasal Genişlemeye Karşı Çıkışı
Fransa Devlet Başkanı Francois Hollande; “parasal genişleme olmadan, AB ekonomisi büyüyemez” diyor.
Bunda, bir doğruluk var ise de esas amacının;mevcut ve doğacak riskleri Avrupa Merkez Bankası’na, oradan da avronun değer kaybı sonucu tasarrufu olan ülkeler ile avro pozisyonu bulunan ülkelere yansıtmak olduğu açıkça seziliyor.
Tabii ki bundan, en çok tasarrufu olan Almanya ile avro pozisyonu olan Çin zarar görecek.
Bunun dışında; Almanya, tüm riskleri üstlenerek “1997 Asya Mali Krizi” sonrasında, Japonya’nın düştüğü duruma da düşmek istemiyor.
Parasal Genişlemenin Küresel Ekonomiye Etkisi
A.B.D. ekonomisi düşük de olsa bir büyüme sürecine girerken, AB ekonomisi bir türlü küçülmeden kurtulamadı. AB ekonomisinin motoru olan Almanya ise % 2-2,5’e varan istikrarlı büyümesini sürdürdü.
Düşen menkul-altın-kıymetli metaller ve emtia borsaları, tekrar yükseliş trendine girdi.
Sıcak Para Tuzağı
Sıcak ucuz paranın girişi ile Çin-Rusya-Hindistan-Brezilya-Endonezya-Güney Afrika ve-Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, menkul ve gayrimenkul fiyatları hızla yükselerek yeni balonlar oluştu.
Yeni Pazarlar Oluşturma Gayreti
Büyük Ortadoğu Projesi’nin Tekrar Uygulamaya Konması
Küresel ekonomi; yeni pazarlar olmadan, büyüme sürecine giremez. Bu düşünce; Irak ve Afganistan ile ilk uygulama alanı bulan ve daha sonra da masada beklemeye bırakılan, “Büyük Ortadoğu Projesi’ni” tekrar öne çıkardı.
Tunus “Yasemin Devrimi”
Arap Baharı; ilk olarak, “Yasemin Devrimi” adı altında Tunus’ta başladı.
Neden?
Bunun, iki nedeni vardı.Birincisi, Tunus; diğer Arap ülkelerine oranla daha eğitimli ve sosyal kurumsal bir alt yapıya sahipti.İkincisi ise birinciden daha önemli olarak Tunus, Libya’nın komşusuydu.
Başkaldırı ve Direniş
Kasım 2010
Eğitimli gençliğin; işsizlik-yoksulluk ve yolsuzluğu protesto etme amacı ile başlattığı gösteriler, haksızlığa maruz kalan üniversite mezunu seyyar bir meyve-sebze satıcının kendisini yakmasıyla ivme kazandı.
Gösteri ve eylemler; orta sınıf-işçi sendikaları ve varoşlardaki marjinallerinkatılımı ile kanlı çatışmalara, nihayetinde de bir devrime dönüştü.
Ocak 2011
Olayların büyümesi sonucu; 23 yıldır ülkeyi yöneten Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali, önce bir taktik icabı ülkeyi terk ederek Suudi Arabistan’ın Cidde şehrine yerleşti, beklentisinin bir netice vermediğini görünce de görevinden istifa etti.
Olayın Arka Planı
A.B.D ve Fransa’nın desteğine sahip, birçok Arap ülkesine göre; modern devlet ve millet olma-homojenlik-eğitim-iş bölümüne bağlı örgütlenme ile sosyal güvenlik açısından ileri düzeyde olan bir ülkenindevlet başkanlığını yapan Zeynel Abidin Bin Ali, “neden devrildi?” sorusu akla geliyor.
Hele olayların; işsiz ve yoksul halka yönelik “eğitim-sağlık-gıda ve ayni yardımları içeren bir yardım paketinin” açıklanması öncesinde patlaması ise olukça manidar bir durum.
Turuncu Devrimleri Anımsatan Bir Devrim
Başkaldırı ve direnişte; “Facebook, Twitter ve Youtube” gibi sosyal medya ile Arap Dünyası’nda önemli bir seyirci kitlesi olan Katar-El Cezire, İngiliz CBS televizyonlarının öne çıkışı,Soros Vakfı destekli Ukrayna-Gürcistan ve Kırgızistan’daki turuncu devrimleri anımsatıyor.
Gösterilerde; o zamana kadar ülkede pek varlığı hissedilmeyen, uluslararası alanda faaliyet gösteren, Hizb-ut Tahrir ve el-Kaide bağlantılı Selefi İslami Mağrip örgütlerinin boy göstermesi ise ayrı bir olay.
Bütün bunlar; iç dinamizmin varlığı yanında, bir dış müdahaleyi akla getiriyor.
Tunus “Yasemin Devrimi’nin” Hedefi
Tunus “Yasemin Devrimi’nin”; biri Tunus’ta bir sistem değişikliğine gitmek, diğeri de Libya’nın yalnızlaştırılması ve istikrarsızlaştırılması ile ilgili olarak iki hedefi vardı.
23 yıldır ülkeyi yöneten, ülke zenginliğini kendisi-aile çevresi ve yandaşları arasında payeden Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali; çok yıpranmıştı, ülkenin yeni misyon ve vizyonuna da uygun bir kişi değildi.
2011 Mısır Devrimi
Mısır; Tunus’taki “Yasemin Devrimi’nden” etkilenen ilk ülke oldu.
Neden?
Bunun iki nedeni vardı.Birincisi, Mısır; Arap Dünyası’nın kültür ve siyaset merkeziydi. İkincisi ise birincisinden daha önemli olarak Mısır, Libya’nın komşusuydu.
Gösteri ve Eylemlerin Başlaması
İlk gösteri ve eylemler,Tunus’taki “Yasemin Devrimi’ne” verilen destek ile ortaya çıktı. Daha sonra iktidarı işsizlik-yoksulluk-yolsuzluk ve adaletsiz ile suçlayan protestolara dönüştü.
Küçük çapta başlayan bu sokak gösteri ve eylemleri, “Facebook, Twitter ve Youtube” gibi sosyal medyada örgütlenen,cep telefonu ile iletişim kuran eğitimli gençlerin katılımı sonucu hızla büyüdü.
25 Ocak “Öfke Günü”
Teknik-adli-güvenlik tedbirleri ile bir türlü önüne geçilemeyen bu gösteri ve eylemler, o zamana kadarbuna şüphe ile bakan Selefiler ve Sünni İslamcı Müslüman Kardeşler Örgütü’nün(İhvan) katılımı sonucuen geniş tabanlı bir hareket haline geldi. Tahrir Meydanı merkez olmak üzere de ülkenin her yerine yayıldı.
Baltacılar Provokasyonu
İktidarın; Tahrir Meydanı’nda, ülkenin en büyük mafya örgütü olan Baltacılar marifetiyle gerçekleştirdiği “Baltacılar Provokasyonu” da fiyasko ile sonuçlandı.
11 Şubat
Çeşitli bahane ve taktiklere başvurmasına rağmen, toplumun birçok düşünce ve inanç ile sosyal kesiminden gelen yoğun istek ve baskıya, daha fazla dayanamayan Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, 30 yıldır bulunduğu görevden istifa etmek zorunda kaldı.
Olayın Arka Planı
Kültür ve Medeniyet Merkezi
Mısır; antik çağın medeniyet merkezi,felsefe-tıp-matematikteYunan medeniyetine katkı sağlamış, kültür-medeniyeti ile de egemenliğine girdiği Roma İmparatorluğu’nu etkilemiş.
Fatımiler döneminde Şiiliğin, Eyyubiler döneminde ise Sünniliğin merkezi olmuş.
Fethi ile Osmanlı’ya halifelik makamını devretmiş, Osmanlı uleması kelamda maturidiliği (akılcı) terk ederek, eşariliği (nakilci) benimsemiş.
Kavalalı Mehmet Ali Paşa döneminde; girişilen askeri-idari-mali-ekonomik-sosyal-kültürel-siyasi reformlar ile Osmanlı Devleti’ndeki yenileşme hareketini tetiklemiş.
Müslüman ülkeler içinde Mason locasının ilk olarak kurulduğu ve faaliyete geçtiği bir yer.
Arap milliyetçiliği ile Arap Dünyası’nı, Sünni İslamcı Hareket ile de İslam Dünyası’nı etki alanına almış.
Cehalet ve Sefalet
Mısır; hatırı sayılır bir entelektüel kesime sahip ise de genel olarak halkın yaşam tarzında, fakirlik-yozlaşma-kültürel gerileme ve kültürsüzlük dikkati çekiyor.Metropollerin merkezine kadar varan ve özellikle varoşlardaki sefalet ile yaşam tarzı ise insana çağlar ötesini hatırlatıyor.
Bitmeyen Devlet ve Millet Tartışması
Hür Subaylar Hareketi darbesonrasında; yapılan 1956 anayasası ile laiklik temeline dayalı bir devlet, Arap dili temeline dayalı olarak da bir millet tanımı yapılmış.
1956 Anayasası’nın bu millet ve devlet tanımı; başta Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) olmak üzeredünün Sünni İslamcıların, bugünün ise Selefiler’in kalesi olan El Ezher Üniversitesi ve cemaat ile tarikatlar tarafından tepki ile karşılanmış.
Pragmatik Bir Çözüm
Enver Sedat dönemindeyapılan 1971 anayasa değişikliği ile İngiliz sekülerizmi benimsenmiş, yasamanın temel kaynağı olarak modern hukuk ile İslam hukuku gösterilirken, millet tanımında da Arap dili yanında vatandaşlığa yer verilmiş.
Birbirine Zıt İkili Bir Sosyal Yapı
Diğer Arap ülkelerine oranla, gelişmiş bir bürokratik yapısı var.
Ordu dışında; kurumsal kimliğe sahip çıkan, diğer bir ifade ile kurumsallaşmışiş bölümüne dayalı bir sosyal yapı yok gibi.
İşbölümüne dayalı örgütlenmenin yerini, ekonomik-sosyal-kültürel dayanışmaya dayalı,siyasi amaçlı cemaat ve tarikat yapılanması almış. Kırsal kesim de ise aşiret yapısından kurtulamamış.
Kısaca; toplumda, birbiri içine girmiş, millet ve ümmet özelliğini taşıyan ikili bir sosyal yapı var.
Hızla Çoğalan, Üretemeyen, Tüketen Bir ülke
Ülkede bir nüfus patlaması yaşanmış, kuzeydeki verimli araziler yerleşim alanına dönüşmüş.
Tahılla beslenen aç ülkeler arasında yer alıyor, tahılın bir kısmını ise ithal etmek zorunda.
Geri kalmış teknolojisi ile iç tüketime yönelik faaliyet gösteren bir sanayi sektörü var.
Tekstil ihracatı ve turizm ile döviz ihtiyacını karşılamaya çalışıyor.
Petrol üretimi, tüketimini karşılayabilecek bir seviyede.
Arap Dünyası’nın ikinci büyük ekonomisi.
Büyüme hızı, çoğu zaman nüfus artışı altında kalmış, halkın % 40’ı günlük 2dolar gelir ile geçinmeye çalışıyor.
İkiz açık denen hem bütçe hem de cari açık veren ülkelerden biri, bütçe açığının büyük bir kısmı sosyal harcamalardan kaynaklanıyor. A.B.D.’nin yaptığı 1,2 milyar dolarlık gıda yardımı ise buna dâhil değil.
Zenginliğin El Değiştirmesi
Cemal Abdül Nasır döneminde; Kral Faruk ve hanedan yakınlarının mal varlığına el konmuş. Tabii ki bu arada bazı resmi yetkililer, kendisine maddi menfaat sağlamış.
Enver Sedat ise devletin imkân ve kaynaklarını tahsis ederekkendine bağlı bir sermaye kesimi oluşturmaya çalışmış.Hüsnü Mübarek de selefi Enver Sedat’ın izinden gitmiş.
Muhalif iş adamları çeşitli bahaneler ile iflasa sürüklenirken, iktidara yakın olanlar isesürekli kazanmış.
Sistemsizlik Sistem Olmuş
Mısır’da yenileşme çalışmaları, Osmanlı’dan önce başlamış. Sahip olduğu kültürel mirasa rağmen, sürekli ve istikrarlı olarak işleyen idari-mali-ekonomik-sosyal-kültürel-siyasi bir sistem inşa edememiş, idare-i maslahatçıuygulamalar ile de sistemsizlik sistem haline gelmiş.
2011 Mısır Devrimi’nin Hedefi
Mısır Devrimi’nin, üç hedefi vardır.Birincisi; Mısır’da bir sistem değişikliğine gitme, ikincisi; Yeni Mısır’ı tüm Arap ülkeleri için örnek bir ülke yapma, üçüncüsü ise; Libya’nın yalnızlaştırılarak istikrarsızlaştırılması ile ilgilidir.
Bu hedefler dikkate alındığında; Mısır Devrimi, sadece Mısır’daki sistemin değiştirilmesi ile ilgili değil, tüm Arap Dünyası’nın yeniden yapılandırılması ve özellikle Libya’ya yöneliktir.
2011 Libya İç savaşı
İç Savaş Öncesi Ortamı
Muammer El Kaddafi; iç savaş öncesinde, Tunus” Yasemin Devrimi” ve Mısır ”Arap Baharı” ile kendisine karşı bir yalnızlaştırma politikasının uygulandığını fark etti. Türkiye ile ilişkilerini geliştirerek, İngiltere ve İtalya’ya tavizler vererek bu yalnızlıktan kurtulmaya çalıştı.
Tunus ve Mısır sınırı, bu ülkelerdeki istikrarsızlık ve yabancı işçilerin giriş-çıkışı ile kontrol ve güvenlikten yoksun, adeta yolgeçen hanına dönmüştü.
Mısır ve Tunus sınırına yakın bölgede yer alan,öteden beri kendisine muhalif olan, işi kan davasına kadar götüren aşiretlerden ise tedirginlik duyuyordu.
Olayların Başlaması
Başkaldırı ve direniş; Albay Kaddafi darbesine kadar, Trablus ile başkent olan ve muhalefetin merkezi olarak bilinen Bingazi’de, rejim karşıtı avukat Fethi Terbil’in tutuklanması ardından yapılan protesto gösterilerine polisin sert müdahalesi ile başladı.
Olaylar; bölgedeki aşiretlerin dâhil olması ile büyüdü, hükümetin aşiretler arası bir çatışmaya meydan vermemek için Afrikalı paralı askerler ile yaptığı müdahale ise yetersiz kaldı.
İsyancılar; Mısır’dan ülkeye girerek kendilerine katılan, silahlı Selefi ve Sünni İslamcı Hareket militanları ile güçlenerek Bingazi ve çevresini ele geçirdi. Benzer hareketlilik Libya’nın Tunus sınırındaki bölgede de yaşandı.
Her iki istikametten Trablus’a doğru ilerleyen isyancı güçler, hükümet kuvvetlerinin karşı saldırısı ile panikleyerek geri çekilmek zorunda kaldı.
19 Mart
A.B.D. başkanlığında; A.B.D.-İngiltere-Kanada–Fransa-İtalya-İspanya ve-Belçika’dan oluşan ortak askeri güç,Libya’daki kaos ortamına son vermek amacı ile havadan ve denizden, Libya’nın askeri ve stratejik tesislerine yönelik bir füze bombardımanını başlattı.
20 Ekim
Koalisyon gücünün havadan ve denizden bombardımanı ile örtülü olarak karadan verdiği desteği arkasına alan isyancılar, Trablus’a girerek Albay Kaddafi iktidarına son verdi. Sirte’de,“Libya Ulusal Geçici Konseyi” askerleri tarafından yakalanan Muammer el-Kaddafi ise linç edilerek öldürüldü.
Olayın Arka Planı
Kaddafi; 1952 Mısır Devrimi’ni örnek alarak, 1969 Yeşil Devrim ile modern bir devlet ve milleti inşa etmeye çalıştı. Halkın % 80’inin aşiretlerden oluşması, O’nu aşiret yapısına dayalı bir devleti inşa etmeye zorladı. Mensubu bulunduğu aşireti kollarken, rakip aşiretler üzerinde ise baskı kurdu.
Ülkedeki İngiliz askeri üssünü kapatarak, İngiliz askerlerini ülkeden çıkarması, İngiltere ile olan gerginliğinin başlangıcı oldu.
İtalyan ve Yahudi kökenli vatandaşlarının mal varlığına el koyarak ülkeden kovması ile İtalya ve İsrail’in düşmanlığını kazandı.
Amerikan-İngiliz-Fransız-İtalyan ortaklı çok uluslu petrol şirketlerini millileştirmesi,son zamanlarda yaptığı tüm jest ve verdiği tavizlere rağmen hiçbir zaman unutulmadı.
Libya’nın Yağma ve Talanı
İç savaş sonrasında; isyana destek veren aşiretler, kazançlı çıkarken karşısında olanlar kaybetti.
Devlet yönetiminde; isyancı aşiretler öne çıkarken, sabık iktidara bağlı olanlar verilenle yetinmek zorunda kaldı.
Batılı devletler; ülke ile Albay Kaddafi’nin tüm tasarrufuna el koyarken, zengin petrol yatakları çokuluslu şirketler arasında yeniden pay edildi.
Sonuç olarak; Libya, Körfez ülkelerinden sonra 2008 A.B.D. Mortgage krizinin faturasını ödeyen ikinci ülke oldu.