
Belen Turgut Özal zamanında ilçe olmuş ve Hatay tarihinde önemli yeri olan bir dağ şehrimizdir. Suyu, havası ve yemekleri ile meşhurdur. Yaylalıklarına da diyecek yok ki İskenderun 10, Kırıkhan 25 km’dir. İnsanına gelince Avşar ve Yörük’tür. Ayrılıkçılık yaratacak göç de hiç almamıştır. Bu sebeple 1980’den önce “Belen Ovası Bozkurtlar Yuvası” derlerdi. Bağlı köyleri de, Yaylalık ve sayfiye yeri olup 150’liklerden meşhur edebiyatçımız Refik Halid de sürgün yıllarını şimdilerde adı Güzelyayla olan Soğukoluk Köyü’nde geçirmiştir. Sanırım 4 dönemden beri, Belediye MHP’dedir ve halk çok memnundur. Allah var, Başkan Cemil Yılmazlar da, yiğit bir delikanlıdır. Ayıp söylemesi fakirin de, Gedik Yaylasında yazlık bir evi vardır. Ev edinmemiz buranın şöhret sahibi eski başkanlarından rahmetli Şevket Çalışkan müzahereti sayesinde olmuştu.
Gençlerden 1980 öncesini hatırlamayanlar olabilir. Sahi o günleri yaşayanlardan hiç şehit ülkücü cenazesi kucaklayanınız oldu mu? Ben 20’ye yakın ana kuzusunu toprağa indirme şerefini yaşadım. Adana’dan ülkücü öğretmen Tevfik Pampal ve MHP delegesi Mahmut Özelkan gibi.. Zaten sırf bu sebeple bugünlerde çıkan “12 Eylül İşkencesinde Ülkücü Bir Gazetecinin Dramı” adlı küçük eserimi onlara ithaf ettim.
Cuntanın ileride yapacağı ihtilale zemin hazırlamak ve gerekçe yaratmak maksadıyla tertiplediği kıyım ve kırımlar 1977’de büyük ivme kazanmıştı. Öğrenci hareketleri ortaokullara kadar düşmüş, tahrik edilen sol görüşlü militanlar zamanın Ecevit iktidarından da cesaret alarak polis himayesinde rastgele saldırılarda bulunmuşlardı. İşte 24 Ocak 1977 günü Belen’in yiğitlerinden Yavuz Çalışkan Ticaret Lisesi’nde şişlenmek suretiyle böyle şehit edilmiştir. Aradan tam 36 sene geçmiş. Sanıyorum bu hadiseden kısa bir süre sonra, yani Eylül’e çeyrek kala Belen Ülkü Ocakları başkanı Şahin Çalışkan Mersin’de bir av esnasında kazaen öldürülmüş ve bir vesile ile cenazesine katılarak Belen’in ülkücü potansiyelini görmüştüm. Her iki çalışkan da 80 öncesinde Belediye başkanlığı yapan buranın efsanevi büyüklerinden Şevket Çalışkan’ın yeğenleri idi. Gerçi Şevket Bey Adalet partili idi ama böylesine can kurban ve her zaman burada ülkücülerin hamisi olmuştur.
Tarih okuyan ve bilenler Belen’in başka bir yönü vardır ki, acaba biliyorlar mı? Daha önce de yazmıştım; Osmanlı’ya başkaldıran Arnavut Kavalalı Mehmet Ali Paşa avenesinden oğlu İbrahim, İstanbul üzerine yürürken Belen’de önü kesilmiş ve birkaç zaman yerinden oynayamamıştı. Tarihi isyanda bu harekete “Belen Savaşı” derler. Zorlu olmuştur çünkü İbrahim Mısır’dan Kütahya’ya kadar başka hiçbir engelle karşılaşmadan yürümüştür. Tabii o zaman Reyhaniye ve Payas meşhur Kozanoğlu vari eşkıya çetelerinin elinde bulunuyordu ki, onlar da İbrahim’e alkış tutmuştur. Aynı şekilde İbrahim’in ihanetine Kuseyr-Ordu-Bayır ve Bucak Türkmenleri de karşılık vererek “Dağlılar”ın iştirakini engellemişlerdir.
İşte Belen bu derece mayası sağlam bir yerdir. Varsın Şehit Yavuz Çalışkan Gedik Mahallesi sırtlarında şehadet uykusuna devam etsin. Geriden gelenler el-ele, kol-kola ve daima ileriye.. Yolunu şaşırmadan gidiyor.. Bilinmelidir ki toprak altında yatanların elleri döneklerin yakasındadır. Hiçbir ülkücü böyle bir vebal altına girmemelidir. Her camianın, her siyasi hareket ve davanın kahramanlara ihtiyacı vardır. Fakat hakkı ile bu kahramanları sahiplenmek bıraktıkları bayraklarını aynı yerden daha ileri-daha uzağa taşımak.. İşte ülkücülük budur.
Peki, onlar için ne yapabiliriz? Evvela boynumuzun borcu olan “Fatihayı Şerif”i ihmal etmemek. İkinci ve en önemli görev ise Belediyeye düşmektedir. Şu uyduruk cadde ve park adlarını bir an önce değiştirip bu kahramanların adı verilmelidir. Belki ruhları biraz daha muazzez aileleri ise mutlu olur. Ocaklarımız anma günü yapmalıdır. Sene de bir gün daha adını bilmediğimiz şehitleri yad etmelidir. Toprajları bol olsun, Allah rahmet etsin.
Sağlıcakla..