İsmet Büyükataman: “Yüce Türk milletine hizmet için kurulan, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü için vazife görmesi icap eden MİT; ne yazık ki ülkemizde bölücülerle yapılan AKP pazarlıklarında görev ifâ etmektedir. Oslo’da sergilenen rezilliklerin başaktörü bugün ne yazık ki MİT Müsteşarı olarak görev yapmaktadır.”
MHP Genel Sekreteri ve Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Başbakanlık Kamu Denetçiliği Kurumu ve Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ile Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldı. “Sosyal ve adil olmayan bu bütçeye hayır diyeceğiz” diyen Ataman’ın konuşması şu şekilde:
Sayın Başkan,
Değerli Milletvekilleri,
Sözlerime başlamadan önce vefatının sene-i devriyesinde ömrünü Türk milliyetçiliği fikrine adamış, dava adamı Hüseyin Nihal Atsız Bey’i rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. Ruhu şad, mekânı cennet olsun. Bazı akl-ı evvellerce Türklüğün yok sayıldığı, inkâr edildiği şu günlerde Atsız Bey’i idrakine vararak tekrar okumanın, anlamanın önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
Değerli Milletvekilleri,
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Başbakanlık, Kamu Denetçiliği Kurumu ve Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ileMillî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesile ile yüce heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Saygıdeğer Milletvekilleri,
Siyasi, ekonomik ve askerî ilişkilerin gelişmesi ile yıllar geçtikçe devletlerin ve ülkelerin güvenliğinin sağlanmasında istihbaratın ne kadar önemli olduğu tartışmasız bir şekilde kabul edilmeye başlanmıştır. Hele de bu ülke ateşten bir coğrafya ile çevrili bulunan, dış düşmanların ve onların içteki taşeronları tarafından sürekli tehdit altında olan Türkiye Cumhuriyeti gibi bir devletse istihbarat çok daha önemli hâle gelmektedir. Bu dün de böyleydi, bugün de böyledir ve gelecekte de böyle olacaktır.
Geçmişinde şanlı kahramanlıkları barındıran MİT, büyük Türk milletine hizmet için var olduğu ifade edilen; görev ve yetkileri de bu amaçla belirlenmiş olan bir teşkilat olarak tanımlanmaktadır. Görev ve yetkileri ise şöyle sıralanıyor: Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne, varlığına, bağımsızlığına, güvenliğine ve anayasal düzeni ile millî gücünü meydana getiren bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan gelecek mevcut ve muhtemel tehditler hakkında bilgi toplamak, önlem almak ve gerekli durumlarda ilgili makamları uyarmak.
Peki, AKP hükümetlerinin devlet kurumlarına yönelik uyguladıkları siyasileştirme ve işlevsizleştirme operasyonundan kendine düşen payı alan MİT, bu çerçevede acaba ne gibi faaliyetlere girişmiştir? Basına yansıdığı kadarıyla tekrar hatırlamakta fayda var. Hatırlayalım ki bu güzide kurumu, bu kahramanlar yatağını bu hâle düşürenlerin; Kuşçubaşı’nın, Süleyman Askeri’nin, Mehmet Akiflerin ve daha adınısayamadığımız kahramanların kemiklerini sızlatan bu kişileri milletimizin bilgisine sunalım.
Milli İstihbarat Teşkilatı bütçesi son yıllarda en fazla artan bütçelerden bir tanesidir. 2014 için 1 milyar 58 milyon 707 bin liralık bir ödenek ayrılması söz konusudur. Elbette istihbaratın bir ülkenin güvenliği için önemi göz önüne alındığında bu bütçe normal karşılanabilir. Ama Sayın Müsteşar’ın teşkilatı götürdüğü yön ve düşürdüğü durum hatırlanınca insan bu paraya yazık mı oluyor, diye düşünüyor.
Yüce Türk milletine hizmet için kurulan, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü için vazife görmesi icap eden MİT; ne yazık ki ülkemizde bölücülerle yapılan AKP pazarlıklarında görev ifâ etmektedir. Oslo’da sergilenen rezilliklerin başaktörü bugün ne yazık ki MİT Müsteşarı olarak görev yapmaktadır.Süleyman Askerî gibi kahramanların kutsal makamını işgal eden bu zihniyet bölücülerle kucaklaşmakta, PKK açılımında aktif rol almaktadır. Ne acıdır ki teşkilata hükmeden güç, bölücülere karşı bu kadar hoşgörü, sevgi ve sempati ile yaklaşırken hükümete de MHP’li işadamlarını fişleyerek yardımcı olacak zamanı da bulabilmektedir. Milli İstihbarat Teşkilatımız adeta AKP’nin istihbarat örgütü, Sayın Müsteşar da âdeta Sayın Başbakan’ın istihbarat yaveri durumuna düşmüştür.
Sayın Müsteşar’a yüce Türk milletine hizmet etmekle mesul Millî İstihbarat Teşkilatının Müsteşarı olduğunu hatırlatmakta fayda mülahaza ediyoruz.
Bölücü teröristler tarafından “bizim” diye anılacak kadar samimi ilişkiler kurmuş olan bu zihniyetin, ülkemizin ve devletimizin geleceği açısından acilen ortadan kaldırılması elzemdir.
AKP’nin baskıcı, özel hayata müdahale edici siyaseti devam ettikçe MİT’in de bütçesinin artmaya devam edeceği görülmektedir. Bizim temennimiz milletimizin hizmetinde kullanılması gereken bütçenin MİT’in teknik ve insan gücünün geliştirilmesi yönünde kullanılmasıdır.
Kıymetli milletvekilleri,
Ombudsmanlık; sürekli artan yönetimin bürokratik gücü ve onun olumsuz yansıması olan kötü yönetim karşısında yönetilenleri daha etkili yöntemlerle korumak üzere mevcut denetim mekanizmalarını ikame etme amacı gütmeksizin onları tamamlama görevini yerine getirmek üzere uygulamaya konulan bir kurumdur. Ombudsmanlığın en önemli özelliği yürütme organı karşısında bağımsız olmasıdır.
2013 yılı bütçesi kapsamında öngörülmüş olan toplam 15 milyon 575 bin TL’nin büyük kısmı personel giderleri ile mal ve hizmet alımına ayrılmıştır. 2014 yılında toplamda 13 milyon 543 bin TL tahsisi öngörülen ödeneklerin dağılımında da mal ve hizmet alım giderlerinin büyük ağırlık taşıdığı görülmektedir.
29 Mart 2013 tarihi itibariyle şikâyet başvuruları almaya başlamış olan kurumun kötü yönetime ilişkin uyuşmazlıkları âdil bir şekilde inceleyerek önerilerde bulunması beklenmektedir. Ancak TBMM’de sadece AKP oylarıyla seçilen Kamu Başdenetçisi ve denetçileri ile bağımsız olarak ne kadar görev yapılabileceği aşikârdır. Tarafsızlık ve bağımsızlık anlamında doğuştan sakat olan kurumun yasakçı, baskıcı, eleştiriye tahammülü olmayan bir Başbakan ve onun hükümetine karşı vatandaşın haklarını ne kadar koruyabileceğini takdirlerinize bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri,
AKP hükümetlerinin son yıllarda uygulamaya koyduğu önce demokratik açılım, arkasından Milli birlik ve kardeşlik ve nihayetinde de süreç olarak isimlendirilen ve milletimize hazmettirilmeye çalışılan yıkım ve çöküş projesi ile bin yıllık kardeşlik hukukumuz, uyguladığı temelsiz ve millî menfaat algısından uzak dış politikası sonucunda da ülkemizin güvenliği büyük bir zaafa uğramıştır.
Güneydoğu Anadolu Bölgemizde PKK uzantıları tarafından oluşturulmuş olan “paralel devlet” olgusu artık AKP’li milletvekilleri tarafından dahi dile getirilmektedir. Eşkıya, şehirlerde sözde kolluk kuvvetleri oluşturmuş yol kesmekte, kimlik kontrolleri yapmaktadır. Vergi adı altında haraç toplamaktadır. Asker karakollara hapsolmuş, terörist dağda, şehirde elini kolunu sallaya sallaya dolaşmaktadır. Pazar günü itibariyle de Diyarbakır’da 2’si astsubay, 2’si uzman çavuş olmak üzere 4 askerimiz AKP iktidarının can dostu, pazarlık masasının diğer tarafında oturan PKK tarafından kaçırılmıştır. AKP yöneticileri uzun süredir yaptığı gibi “çözüm sürecini baltalamak isteyenler” diyerek meseleyi geçiştirmiştir. AKP zihniyeti neredeyse bu konuda askerleri suçlayacaktır.
Ülkemizin toprak bütünlüğünün korunması ve siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel nitelikleriyle şekillenen temel kimliğinin muhafaza edilmesi millî güvenliğimizin temel unsurları iken, Türk kimliği tartışmaya açılmakla kalmamış, âdeta aşağılanan, hor görülen bir duruma düşürülmüştür. Başbakan, Türklük düşmanlarıyla kucaklaşmakta, büyük bir sevgiyle adeta baba şefkatiyle hainlerin saçlarındaki konfetileri temizlemektedir. Cumhurbaşkanlığı da bu yarışa teröristlere methiyeler düzen, milletimizin fertlerine “şerefsizler” diyecek kadar alçak bir sanatçıya ödül vererek katılmaktadır.
Dış politikada durumumuz içler acısıdır. Sınırlarımız delik deşik olmuştur. Suriye’de burnumuzun dibinde PKK’nın uzantısı PYD tarafından devlet kurulma çalışmaları son sürat devam etmekte, teröristler sınırlarımızdan geçip hudut şehirlerimizde bozgunculuk yapmaktadırlar.
Hâl böyleyken Milli Güvenlik Kurulunun bütçesinin üzerinde konuşma yapmak beyhude bir durumdur. Ne milliliği kalmış ne de milletin ve ülkenin güvenliği ile bağı kalmış bir kurumun bütçesi bu millet üzerinde bir yüktür. 20 Milyon 94 Bin TL’lik bütçe ayrılması planlanan bu kurumun işini layıkıyla yapıp bu millete vazifesini yerine getirmesini umut ediyoruz.
Değerli milletvekilleri,
Başbakanlık için 2014 yılı bütçe tasarısında teklif edilen toplam ödenek tutarı geçen yıla göre yaklaşık %21’lik bir miktar artış ile 933 milyon 821 bin TL’ye çıkmıştır.
Bu bütçenin üçte birinden fazlası mal ve hizmet alımları kalemi için ayrılmıştır. Kalan miktarın bir kısmınınAtatürk Orman Çiftliği’nde Sayın Başbakan’ın Başkanlık rüyası olarak başlattığı ve halk arasında “Ak Saray” diye anılan binanın yapımı için ayrıldığı anlaşılmaktadır. Memura, çiftçiye, işçiye ve emekliye zam konusunda son derece eli sıkı olan hükümetimiz padişahlık hayalleri kuran Sayın Başbakan için Ankara’da bir saray inşa etme noktasında oldukça cömert davranmaktadır.
Başbakanlığın uhdesinde bulunan örtülü ödenek ile ilgili tartışmalar ise uzunca bir süredir devam etmektedir. Her yıl kat kat üstüne koyarak büyüyen bu ödenekle ne yapıldığı konusunda ciddi şüpheler mevcuttur. Bir bakan geçen günlerde Suriyeli göçmenler için 2 milyar dolar harcandığını ifade etmiştir. Bu, anlaşıldığı kadarı ile resmî kayıtlarda olan harcama tutarıdır. Örtülü ödenekten Suriye’deki terörist gruplara aktarılan paralar, onlar için yapılan harcamalar ise tamamen muammadır. Muhtevasını bilmediğimiz bu paranın millet hayrına kullanılmadığını tespit etmemiz halinde hesabını soracağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın.
Değerli milletvekilleri,
Başbakan Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak ve yeni diye adını koyduğu parçalanmış, ufalanmış, marjinalleşmiş bir rejimi inşa etmek için çırpınmaktadır.
Kürdistan’a duyduğu derin ve kahredici ilginin altında bu yatmaktadır.
Başbakan’ın Kürdistan’a meşruluk kazandırmaya dönük fiil, eylem, ima ve açıklamaları anayasal suçtur.
Sayın Başbakan, ‘Türkiye Kürdistanı’ nedir? Bunun sınırları nereye kadar uzanmakta, nereleri kapsamaktadır?
Bu bağlamda Başbakan bir söz vermiş midir? Oslo’da Kürdistan konusunda bir mutabakat sağlanmış mıdır?
Başbakan gerek Diyarbakır’da gerekse de sonraki günlerde onlarca defa Kürdistan’a atıf yapmış, geçmişimizde Kürdistan izi sürmüş, ecdadımızı hain niyetlerine ortak etmeye kalkışmış ve ilk Meclis’in ruh ve mesajlarını bölücü tavrıyla karartmaya azmetmiştir.
Kürdistan sözleri artık TBMM’ye kadar sirayet etmiş, bütçeyle ilgili sürece damga vurmuştur.
Türkiye Kürdistan’ı demek; Sevr’in dirilişi, kurtuluş mücadelesinin hükümsüz kalması ve Cumhuriyet’in katledilmesi demektir. TBMM bu ayıptan, bu zilletten kendini keşke bu ifadeler geçerken, henüz komisyondayken kurtarsaydı. Gazi meclisimizde bu çirkin ifadeler tartışmaya dahi açılmasaydı.
Hiç kimse unutmamalı ki; bu yolda son sözü Türk milleti diyecektir, sözünü de yaman diyecektir.
Sözlerime burada son verirken sosyal ve adil olmayan bu bütçeye hayır diyeceğimizi ifade ediyor, yüce heyetinizi en derin muhabbetlerimle selamlıyorum.