Diyarbakır programımızın ikinci gününde, bu sabah konvoyla Kulp’a gidiyoruz. PKK’nın 1995’in Ocak ve Mart aylarında yaptığı iki katliamla Apo’ya “bebek katili” unvanını kazandırdığı, 23 şehitli Hamzalı’ya uğradıktan sonra Kulp’ta MHP İlçe Teşkilat binasının açılışını yapacağız.
Kulp’ta aynı gün yapılacak olan BDP mitingi, akşam saatlerinde “havadaki yağmur şüphesiyle” kendiliğinden iptal edildi.
Dün sabah aynı saatlerde bize kendiliğinden, “devlet büyüğü” koruması yapan Diyarbakır İl Emniyet Teşkilatını ziyaret ettik. Bir önceki müdürün kahve içme davetini kibarca reddetmiştik. Çünkü “cemaatçi” diye görev yeri değiştirilen eski Müdür, “PKK’lılar için de ağlamayan insan değildir,” gibi amacını aşan laflar etmişti. Her şey bir yana sıradan ölülerin arkasından ağlamanın bile dinimizce mekruh olduğunu unutacak ve insanlığı ağlama sadedine indirgeyecek kadar hırslı bir politik şahsiyetin, öyle kahveyle filan gönlümüzü alması mümkün değildi.
Devlet Bey’i Osmaniye Emniyet Müdürlüğü döneminden tanıyan yeni İl Emniyet Müdürü Halis Bey’e hayırlı olsun dedikten sonra, Güvenlik ve Koruma Şube Müdürlerini de ziyaret ederek kendilerine başarılar diledik. Çünkü buna gerçekten de ihtiyaçları vardı.
Diyarbakır’da PKK güçlü mü? Hayır!.. Ankara’da AKP güçlü… Bütün mesele de bu zaten!
Bir yazımda en büyük Kürtçü partinin AKP olduğunu söylemiştim. AKP’nin bölgeyi 2002’deki “sıfır terör”den “özerklik umudu”na dayalı silahlı azgınlığa doğru getirmesinde BDP, sadece “devrim kokulu bir figüran”dır.
Bölgede siyasi partiler, seçimlere hükümet olmak için BDP ise devlet olmak için hazırlanıyor. Arada böylesine önemli bir fark var. Bu durum, seçim çalışması ile devrim hazırlığı arasındaki farkı ortaya çıkarıyor ve Diyarbakır’da kesinlikle “sandık emniyeti” yok.
Partiye geçiyoruz ve sohbet sırasında basın mülakat istiyor. “Kürt sorunu” sözünün ilk önce Birand’ın başlattığı bir gazeteci züppeliği olduğunu ve onlara, “bu ezberlerle konuşmak zorunda olmadıklarını” söylüyorum. “Kürt sorunu” sözünün, bölge halkına hakaret olduğunu; çünkü ortada Kürtlerin % 90’ını rahatsız eden bir “etnik faşizm” sorunu olduğunu ve İstanbul Esenyurt’taki saldırının da bunun son örneği olduğunu anlatıyorum.
Partililerle yaptığımız sohbet akşama kadar sürüyor. BDP’nin sandıklarda yaptığı müşahit hileleri ve diğer partiler üzerinde kurduğu “devrimci” baskı, bana yansıtılan sorunlar içinde en önemli olanı…
Bana göre bu şartlar altında Diyarbakır’da ve BDP’nin iddialı olduğu hiçbir şehirde 2014 seçimleri yapılamaz, çıkan sonuçlara güvenilemez. Çünkü BDP, seçimlere sadece arkasındaki silahlı gücün baskısıyla girmiyor. Sandıklarla “oynuyor!..”
Bir MHP’li aile reisi, “kızının ve gelininin oylarının nasıl gözünün önünde yırtılıp atıldığını” ve aileyi tanıyan BDP’li görevlilerin kendisine nasıl “boyasız mühür” verdiğini anlatıyor.
İşte bu şartlar altında Teyar başkan Kulp İlçe Teşkilatını kurmak üzere bugün Kulp’a gidiyor. 17 İlçe’nin bir kısmında örgütlenme devam ediyor. Ayrıca Diyarbakır’a acilen bir “Ocak” gerekiyor.
Bölgede evet bir azınlık meselesi var; ancak bu, Kürt-Türk meselesi değil. BDP’li Marksist Kürtçü azınlığın sessiz çoğunluğu faşizan baskılarla etkisiz bırakarak bölgede tek parti olmaya çalışması… Sorun bu!.. Yaşanan süreçte “Barış” “Demokrasi” filan yok. Sadece sanki bir yerlere söz verildiği için bir türlü vazgeçilemeyen bir “etno-Marksist arsızlık” var.
PKK, Kanas’la, Biksi’yle, RPG 7’yle kuramadığı devleti, böyle giderse Televizyonlarda Diyarbakır’ın ekran koruyucusu haline gelen tek sokaklık çatapatlarla ve havai fişekle kuracak gibi görünüyor. Sebep, AKP’nin seçime endeksli terörle müzakere politikası… Gençlerin etnik bir spor başarısı gibi görülen bu neticeye inandırılması, dağdaki nüfusu kısa sürede üç katına çıkarmış. Kentsel alanda da milis yapılanması devam ediyor.
Diyarbakır’da ekranlara hiç yansımayan 180 metrekarelik, 250-300 milyarlık dairelerde oturan esas nüfus, işine gücüne bakan sessiz ve heyecansız çoğunluk, bu Diyarbakır’ın kale arkası seyircisine benzeyen ateşli kitle karşısında şehri temsil etme kabiliyetini kaybetmiş durumda.
BDP, terörden aldığı gücü ve elindeki Mehmetçik kanını yavaş yavaş unutturarak AKP’den rol ve oy çalıyor. Hızla şarampolden çıkıyor ve stabil zemine yerleşiyor.
Yine de Diyarbakır’ın en güçlü ve saygın partisi hala MHP…
Çünkü biz içeriden, onlar dışarıdan yıkmaya çalıştığı halde Teyar Başkan dimdik ayakta!..
O’nun CCC plakalı Mercedes’i… X5’i… X3’ü… Hatta… “X eksi 1″i bile yok…
Ama yılmadan, yıkılmadan, satmadan ve satılmadan şanlı emaneti taşıyan, çelik gibi bir yüreği var.