Ali BADEMCİ
Siz bazı bedbahtların bazılarına yeni vatan oluşturma çalışmalarına bakmayın. Takılmayın bunlara.. Hiç vatan üstünde vatan olur mu?Kültür üzerine yeni kültür bina edebilir misiniz? Yani şarkı ve türküleri yeni bir kültüre uyarlasınız dahi o derin manevi anlamları nasıl tercüme edeceksiniz? Bunlara nasıl bir hikâye yapıştıracaksınız? Yani Dıyarıbekir’de renkli çaputlar sallamakla, bağırıp çağırmakla, birtakım yolların oradan geçtiğini kabullenmekle neyi halledebilirsiniz? Böyle yalan ve sahtelikler, hattâ yapmacık ve sırıtık beyanlarla kuru toprağı vatan yapamazsınız !
Türk’ün Rum’dan “Anadolu”ya tahvil ettiği coğrafyanın bütün kültür tezahürleri “Doğu ve Güneydoğu Anadolu”dadır. Tabii ki Sivas’da başlar Gavur Dağlarını kucaklayarak Musul ve Kerkük’den sola kıvırarak Urmiye’den Bakı’ya çıkar.. Canım “Bayat Ruhu”, gönlümün çiçeği, tek aşkım.. ”Bayındır” mı diyeceksiniz ? Akkoyunlu Karayülük neslinden Uzun Hasan, Karakoyunlu Karamemed neslinden Karayusuf yiğitliği ile dalgalanan çılgın cengaverliği nereye yerleştireceksiniz? Şeyh Haydar’a “Haydar Haydar” diye koşan Şamlular, yani Halep Türkmeni “Hatayi”nin mısralarında yok mu yani !
Gazianteb’in “Barak”ı, Urfa ve Kerük’ün “Hoyrat”nı bu coğrafyada dili ne olursa olsun herkes teneffüs etmiş. Kürdü’de Ermenisi de.. ”Sarı Gelin bir tane değil ki unutalım.. ” Meyrik” de çok.. ”Ezo Gelin” nerede?.. Bunları söyleyene değil söyletene bakın.. Asırlardan beri.. Yaktın beni sabah sabah Ali Nurşani.! ”Maraş’tan bir haber geldi dediler ki Meyrik olmüş… Doktor yarayı kesiyor, gene Meyrik kan kusuyor.. Noldu merik noldu…” Antep dediniz mi Dokuzyol Uruş köyünden o ” Ezo Gelin”i nasıl unutacaksınız..
Elbistan ve Afşın.. Neyi hatırlatır? Abdurahim Karakoç ve Pir Sultan’ın dirilen ruhu Aşık Mahsuni.. Sahi Elçibey’in son arzusu ve Türkçesi ile “Mehriban”ı nereye koyacağız.. Kırmızıgül güzel söyler lakin en güzeli Musa’dadır.. Karakoç ”Sarı Saçları” deli gönülle bağlamış.. Vatan arayanlar bunu ne yapacak.. “Berçenek” Mahsuni’nin köy adı soylu bir Türkmen “Boy” adı olduğu halde “Mahsuniyem benden başlar asalet” gibi soyculuğu bir kenara itse de bizim gönlümüzde o asrımızın “Pir Sultan”ıdır.. ”Doğudan batıya yiğitler yiğitler bizim yiğitler, Binboğalar Ceritler… Anadolu’sundan yoktur gaygusu… Budur işin doğrusu..”
Bayır-Bucak’dan başlayıp Kerkük’den geçen Türkmen hattında size bir Bayat havası.. ”Eli Elime değdi de hem ben yandım hem kendi.. Bize kimse karaşamaz arkamız Şeyh efendi.” Her ne kadar sondaki “Şeyh” deyimi “Arkamız çok efendi”ye çevrilmişse de bu Türkü’nün sahibi bugünkü “Şeyhköydür” ve “Şeyh”in şöyle böyle de olsa “ben Türkmen Şeyhiyim ve Ülkücüyüm” diyen Şeyh Şemsi ile soy devam etmektedir. En güzelini Abdurrahman Kızılay’ın söylediği “Altun hızma Mülayım seni haktan bileyim” Hoyrat’ın ilk vatanı Halep Bayatlar’ı değil mi? ”Dert bende Yara bende.. Kahtalı Mıçı’nın Adıyaman Hoyratı’nı atabilir miyiz ? O da bir Türkmen Hoyratı değil mi?
Yiğit Doğu ve Güneydoğu Anadolu.. Ömürü Emir Timur ile ile mücadele ile geçmiş Karakoyunlu Yusuf oğullarından biri Timuroğlu Şahruh’a, ”Gel Türkü kırdırmıyalım.. Şöyle bir teke tek güreşelim kim yıkarsa o onun ordusu galip olsun” demiş.. Timuroğlu korkmuş tabii.. Emir Timur da artık yaşlandığı için son seferi için Semerkand’a dönerken Karabağ’da vasiyet niteliğinde oğulları ve torunlarına, ”Siz Bağdat hakimi Ahmet Celayir’i geçin.. Ne de olsa Taciktir.. Ama buralarda tutunmak için Türkman’ı affetmeyin.” demiş..
İşte Güney Doğu Anadolu’da böyle bir kültür ve siyasi hakimiyet ideolojisi yatar.. Mukaddem “Mezopotamyalı” olduğunu ortaya atıp sahte şecere ortaya koyanlara kulak asmayın.. Zaten buna kendileri de inanmazlar.. Çünkü Mezopotamya’da böyle bir kültür yok.. Kendilerine ait olmayan bir bir kültür dairesi içinde hakkı olmayan şeyleri sahiplenmeye çalışmak beyhudedir. Bu vatan ya Türkmen’indir; değilse kimsenin olamaz.. Türkmen’den önce Pers ve Arap orduları bu coğrafyada millet mi bırakmıştır yani! Türklük buraları bomboş bulduğu için ağaç köksalmıştır.. Hiçbir zorlama ve jenosit sözkonusu değildir. Ahmet Cevdet Paşa’nin Halep Valiliği sırasında asayişle ilgili emirnamelerin “Tezakir”de toplandığını biliyoruz.. Burada “Ekrad-ı Türkman”, hatta “Ekrad-ı Etrak” tanımlamaları geçiyor.. Bunlar birer etnik deyim değil asayişle ilgilidir.. Huzursuzluk yaptıkları için Osmanlı’nın bu bölgeyi( Antep-Dıyarbakır arası) “Yeni İl” ilan ettiğini biliyoruz.. ”Türkmen Kürdü” ve “Türk Kürdü” deyimleri ile Kürtler gibi eşkıyalık peşinde koşan Türk ve Türkmenler kasdedilmektedir. Çünkü devlet Kozanoğulları’dan tutun da Payas ve Reyhaniye Türkmenleri’ne kadar “Ekrad-ı Türkman”ı disipline edememektedir.. İşte hiçbir resmi belgede yer almayan, bizim coğrafi kayıtlar da ancak rastladığımız “Kürdistan” da böyledir.
Bir halt olacakmış gibi bunlara sarılmak mesele çözmez. Kaldı ki öyle aşiret ve eşkıyalık devri de geçmiştir. 30 yıldan beri nereye gelinebilmiştir. Eninde sonunda devletle entegre olmaktan başka yol bulunabildi mi? İnsanların sırtından geçinmek yerine hakkı hakyerinde aramak doğru olanıdır. Öyle yiğitlik gösterilerine, başkaldırma provalarına bakmayın.. Daha müsait bir ortam bulunmıyacağı ortada iken “Millet” olmanın sıradan bir iş olmadığı köklerinin bulunması gerektiği âşikardır. Millet olmadan da devlet falan olunmaz.. Geçmiş ola o günler.. Muhabbetle..