
Ali BADEMCİ
Bir türlü üzerimize uymayan demokrasi elbisesinin son azizliği, yeteri kadar bu düzenin ızdırabını çekmiş bir ülkücünün hunharca katledilerek şehid edilmesidir.Ya üzerimize dar gelip iki de bir yırtılan veya bol gelip de sırıtan bu elbise artık öyle bir laçka hale gelmiştir ki tıpkı lastik gibi sündürülebiliyor, nereye çekersen oraya gidiyor. Esasında batıda sağlam kaideler üzerine oturtulduğu için en azından bizden dayanaklı olan bu kokuşmuşluk hiristiyanlığı bile canından bezdirmiştir. Bizde ise hırsızlık ve adam kayırmadan tutunuz da, azınlık ırkçılığı ve bölücülüğe, hatta köktendinciliğe kadar kadar işlenen cinayetler hep şu demokrasinin çarklarının kasıtlı olarak yanlış döndürülmesinden kaynaklanmaktadır. Bu bakımdan bizdeki uygulama şekli ile hiç de faziletli bir rejim değildir.

Ali BADEMCİ
Düşünebiliyor musunuz ki Tayyib’in ihanet demokrasisinde devlet içinde yeni bir devlet, millet içinde de yeni bir millet yaratılmıştır. Bugün bunun doğruluğunu en bariz bir şekilde günlük hayatımızda yaşamaktayız. Yüzyılların hatıraları, şarkı ve türküleri, dini inançları, gelenekleri ve töresi ile bütünleşmiş, modern anlamda millet bir millet olmuş bir toplumun ,bir kanadından yeni bir millet uydurulmuş, buna bir başkent bile yakıştırılmıştır. Bu uydurmaları ayakta alkışlayan batılılar tam bir ikili standart uygulayarak kendilerine bakmadan ülke işlerine demokrasi adına müdahale etmektedirler. Aşağı yukarı Tanzimat evvelinden beri bilhassa aydınlarımız bu görüşlere can simidi gibi sıkı sıkıya yapışmış ihaneti elmalı şeker gibi somurmak veya sakız gibi çiğnemekten başka hiçbir şey yapmamaktadırlar.
Dâvâ sâhibi olduğu kabullenilen İmralı canisi bile bugüne kadar PKK tarihine “Ülkücülerlerle vuruşmak” gibi birşeyi sokmamaya itina göstermiş iken, onların öldürdükleri sanılan Şehid Cengiz Akyıldız işinin izahının yapılması bu sebeble güçleşmiştir. BDP Genel Başkanı Selâhittin Demirtaş’ın açıklamalarının da aynı doğrultuda olması bir tesadüf değildir. Evet gündemde, hırsızlığı-cemaatçiliği-AKP’nin düşüşünü kamufle edecek tarzda basit bir senaryonun dışında ülkeyi kan gölüne çevirmek isteyenlerin menfur emelleri de yatabilir. Hükümetin bilerek veya bilmiyerek silâhlı bir askeri güç haline getirdiği PKK militanları ile silâhsız ve sesiz bir maşeri çoğunluk olan “Ülkücüler”karşı-karşıya gertiirilmek istenmektedir. Tabii olarak silâhlı bir insan gerçek demokrasiye inanan silâhsız bir kişiyi tabii olarak öldürmek gibi bir tek taraflı güce sahiptir. Lâkin Güneydoğu’da bir askerin şehid edilmesi ile şehirde bir ülkücünün katledilmesi arasında millet nezdinde hiçbir farklılık yoktur. Böyle bir menfur hadise karşısında milletin tamamının ülkücü olacağı ve başkentlerinin başlarına yıkılacağı şüphesizdir. Fakat heyacana ve hamasete hiç gerek yoktur. Çünkü ülkücüler arasında dünya kadar akıl ve izan sahibi “Kürt” vardır. Olmayanlar da indirlilecek yumruğun Türk Milleti adına vurulan çelik bir balyoz olacağının farkındadır.
Sanmıyorum ki illegal PKK veya legal BDP, İmralı da dahil bugüne kadar ülkücüler aleyhinde bir kelime etmiş olsunlar. En azından böyle bir tutum açığa çıkmamış ve açık-açık ifâde edilmemiştir. Bu sebeble çok amacını aşan bir şekilde “Dıyarbakır’a MHP’liler Giremez “şeklindeki dedikodulara karşılık MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli yurt toprağına yiğitçe girebilmiştir. Bunu önleyecek hiçbir güç de yoktur. Dünkü Akkoyunlar’ın başkenti kesinlikle Barzani bozuntularının öyle kalesi-malesi olmaz ve olmayacaktır. Bu konuda her türlü provokasyon geri tepecek ve iktidar aleyhi oylar olarak MHP’yi bir kat daha ihya edecektir.
MHP Genel Başkanı büyük bir feraset örneği göstererek İstanbul’a koşmuş ve burada ülkücülere “İtidal” tavsiyesinde bulunmuştur. Demokrasi çürük bir çarık da olsa meşru yollardan ayrılmamak ve bütün kışkırtmalara rağmen oyuna gelmemek her ülkücünün vazgemiyeceği borcudur. Bekliyeceğiz ve göreceğiz. Çuvaldızın ucu kendilerine battığı zaman evvela din-iman ayağına milletin tertemiz duygularını istismar eden iktidar bakalım şimdi ne halt işleyecektir! Ancak bundan sonra bazı şeyler düşünülecektir. İlle de Genel Başkan’ın tutumunu ve beyanlarını iyice izlemek zorunluluğu bu ortamda en akılcı iştir. Elde dünyanın dökümanı vardır. Elbette katil yakalanacaktır. Onun kimliğinin ortaya çıkmasından sonra ancak ülkücülerin Türk Milleti ile paylaşacağı tedbirleri göreceğiz.
Ülke yangın yerine dönmeden bu tesbit ve açıklamanın gelmesi lâzımdır. Öyle klâsik metotlar ve kışkırtıcı hezayanlar bir prensip veya yol olamaz. Tekrar ediyoruz ki “Şehid Mehmetçik” ile “Şehid Cengiz” arasında millet nezdinde hiçbir farklılık yoktur. Bunlar aynı şuurla canını veren şühedadır. İntikam dediğimiz çağdışı işleri tavsiye edenlerden önce kendileri böyle bir işe soyunmalıdır. Ülkücüyü ileri sürüp te karanlık mahfillerin emrinde plânlanan işlere alet olmak akıllı bir iş değildir. Mübârek insana rahmet dilemek ve şu anda baki olan Allah’a sığınmaktan başka yol yoktur.
Muhabbetle..