Rezaletin boyutları bizzat Sayın Başbakan’a dayanmış, hatta 17 Aralık’tan beri, vaki iddialar ispat edilmiş durumdadır. Gerçi Tayyip Bey inkâr ile montaj filan diyor ama bunun aksini doğrulayacak müesseseler devletin bünyesindedir. Bu iş küçük muhalefet liderinin de ifade ettiği gibi birkaç dakikalık bir inceleme ile vuzuha kavuşturulabilir. Şimdi muhatap başkaları olsaydı “Hazret” bir anda Baykal ve kaset davalarında olduğu gibi mal görüp Mağribi”ye sarılacaktı. Şimdi iş kendilerine gelince konuşma bantları veya videosu “Montaj” olup çıkıveriyor. Bu kadarına da pes doğrusu! İnsan “İyi ki cemaat varmış” demekten kendini alamıyor. Türkiye basını ve muhalefeti ile uyurken adamlar derslerini gayet ciddî olarak yapmışlar ve sonuçlarını da kamuoyu ile paylaştılar. Doğrusu helâl olsun. Bu işi “Devlet içinde devlet vardır” iddiası ile de geçiştiremeyiz. Düzgün adamlar “İddia” boyutunda gördüğü “Video” kayıtlarını hemen ciddi bir incelemeye tabi tutmak yerine beş dakikalık bir zaman içinde yalanlamaları bile bu işin doğru olduğunu ispat etmeye yeter ve hatta artar bile..
Ali BADEMCİ
Şimdi ne olacak? Sokak gösterilerinde “Hükümet istifa !” gibi bağırtı ve çağırtıları siz bir kenara koyuverin. Bu işlerden, böyle şeylerin aslını başaracak derecede olgun ve idarede kemâle ermiş (!) insanlardan “Tık” bile çıkmaz; yollarına hiçbir şey olmamış gibi devam ederler. Türkiye’de bu gibi iddialar karşısında Allah rahmet etsin “Ecevit” gibi düzgün adamlar ve bakanlarından birisi gibi gırtlağına silâhı dayayıp da intihar edecek kadar alınan ve Adnan Kahveci gibi benzer yolsuzluklar karşısında isyan eden devlet adamlarının devri çoktan kapanmıştır. ”Aklan da gel” çıkışları çok doğru olmasına rağmen, öyle aklanacak kadar beyaz tarafı kalmadığı görülen insanların nasıl temize çıkacağı ayrıca merak konusudur! Aklanmak biz de çok kolay iştir: Yine yeni yasaya rağmen bir özel mahkeme kurar, Adalet Bakanı’nın emrinde bulunan HSYK’ya baskı ile bu işi bir dakikada süngerleyebilirsin! Elinde her türlü imkân var. Böyle aklanma olmaz. İmkânı elinde bulunduranlar bunları ortaya koyarak kendileri kalben aklanmaya talip olurlar ve karşı olanlardan bir “Halk Mahkemesi” oluştururlarsa ancak mümkün olabilir. Durduğu yerde kimse kendini yalanlamaz. Hele sayın Başbakanımız gibi iddia ve mugalataya sıkı sıkıya tutunan birisi asla…
Şimdi ne olacak? diye sorarsanız olacaklar bellidir: Hemen ve biraz daha isimlendirilerek o meşhur “Okyanus Ötesi”nin üstüne gidilecek ve bir zamanlar eli öpülmesi için sıraya giren iktidar mensupları ”meczub” açıklamalarla hedefi belirleyecek ve lafzen mahkûm edilmeye çalışılan insanlar belki de fiilen ve gıyabında mahkemeye çekileceklerdir. Böylece ABD’nin elinde sanki bir ikinci “Apo” imkânı geçmiş gibi işi pazarlığa dökecek ve “Okyanus ötesi” beriye çekilecektir. AKP mahalli seçimlerde yine %50’nin üzerinde oy almayı başarabilirse işin istikameti kesinlikle budur. Öyle görülüyor ki, geri adım atılan “Ergenekon” gibi davalılar yerine yeni bir gündem yaratılacak ve dini sebeplerle bir takım din emekçileri yine benzer görüşteki insanlara kırdırılacaktır. İşte size önümüzdeki yeni seçimler için bolca malzeme.. Kullan kullanabildiğin kadar. Ne olabilir? Diyeceksek, sanırım bir anda “Cumhuriyetçi” oylar AKP’ye akacak değildir. Köküne kadar bilenmiş olan ve ağırlığı CHP’de bulunan aydınlar tabii olarak yerinden kıpırdamayacaktır. Sanıyorum yine hesaplar MHP ve BDP üzerinde yapılıyor.
Bütün bu ihtimaller üzerinde gerçekten böyle işlere bulaşan bir “Cemaat” varsa eli boş durmayacaktır. Çünkü “vatan haini” suçlaması çok ağır söylemdir. Bunun içerisinde en başta İslâmiyet’in kabul edemeyeceği her şey vardır. Çünkü vatana ihanet eden kişi veya kişilerin artık helal sayılacak bir hizmetleri kalmamıştır. Çünkü vatana ihanet edenlerin üzerlerinde en başta “Kul hakları” kalacak şeref, haysiyet, dürüstlük gibi kavramlar dahi anlamını kaybettiğinden inançlar da temelsiz olacaktır. Sanıyorum okyanus ötesi olarak nitelendirilen ve bu deyimle dâhi hakaret ihtiva eden çelişkiler zinciri, kördüğüme dönmüş oluyor. Öyle hükümet üyelerinin içi boş ağlamaklı ifadelerle bu işin çözülmesi o kadar kolay değildir.
Şimdi mukabele sırası “cemaat”tedir. Ülke içinde ellerinde her şeyden evvel büyük bir medya gücü vardır. Bugünden tezi yok taraftarlarını AKP’den çekip ilgili yerlere yönlendirmeleri ve böylece hazin istikbâlin zorluklarından ve ülkenin gireceği kaos ortamından devleti de kurtarmaları gerekiyor. Hiç olmasa 15 puanlık bir düşüş ülkenin sosyal ve siyasi hayatını kurtarmaya yeter.
Türkiye’de cemaatin dünya görüşlerine ve hayat tarzına en yakın camia ülkücülerdir. Dolayısıyla mazlumların hakkını zalimlerinden en kolay onlar alırlar. Bu işte sol kaynaklı düşünce ve partiler hiçbir şekilde samimi olamazlar. Onların duruşu ve geçmişleri böyle bir eyleme aykırıdır. Fakat MHP, düşüncesinin asgari müştereklerin de üzerinde “cemaat” ile paylaşılan ve örtüşen çok şeyi vardır. Bu iş, adam gibi yapılacaksa yolu budur. Böyle bir eğilimin MHP’ye sadece kemiyet olarak değil keyfiyet olarak da katkıları olacağı aşikârdır. Şunun şurasında bir ay gibi kısa bir zaman kaldı. Doğru adım atılması için geciken her gün, her şeyden önce mağdurların aleyhine işlemektedir. Böyle bir desteğin verilmemesi durumunda zaten “Cemaat”e hâkim olunamayacaktır. Çünkü insanları doğru sanılan bir yoldan çevirip de eğriliği geçmiş tecrübelerle bilinen yeni bir yola sokmak çok külfetli bir iştir. Hâlbuki yolda giderken iki Müslümanın “Selamünaleyküm” deyip birbiri ile akraba gibi kaynaşması çok kolaydır. Selamlaşıp müşterek bir hedefe doğru gitmek, yani cemaat için ülkücülerle birliktelik en akıllı yoldur.
Muhabbetle.