MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Bu aziz millet evlatlarının, kökeni ne olursa olsun 90 yıldan beri Cumhuriyet değerleri içinde birlikte ve bir arada yaşamayı tercih etmiş olan bu insanların çatısını belirten ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ sözünü dağda, ovada, bayırda kurumlardan niye kaldırıyorsun? Siz kime hizmet ediyorsunuz, bu değerlerden niye korkuyorsunuz” dedi.
Bahçeli, seçim çalışmaları kapsamında geldiği Ordu’nun Ünye ilçesinde halka hitap etti.
Yapılan değişiklikle 28 Ağustos’ta cumhurbaşkanının ilk kez halk tarafından seçileceğini anımsatan Bahçeli, cumhurbaşkanlığı seçiminin Türkiye açısından oldukça önemli olduğunu vurguladı.
“Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Türkiye’de siyasi krizlerin yaşandığı ortamların gerekçesi olarak daima hatırlatılmalıdır ve bunun böyle olduğu da görülmelidir” diyen Bahçeli, şöyle konuştu:
“Sayın Abdullah Gül’ün Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından aday olarak gösterilmesi sonrasında hatırlayacaksınız, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 367 yeter sayılı toplantı gerçekleşmediği için bir krizin başlangıcı olarak kabul edilmiş ve bu aşılamadığı için de 2007 yılı seçimleri erkene alınmıştır. Sonra tekrar seçim sonrasında bu sayısal yapıda bir değişiklik olmadığı içindir ki uzun süre bu tartışma devam etme gayreti içine sokulmuştur. Herkes hatırlayacaktır, Türkiye’nin kilitlenmesini aşmak için o dönemde 71 milletvekiliyle Meclis’te bulunan Milliyetçi Hareket Partisi bir tek cümleyle demokrasinin kilidini açmış ve demokratik gelişmenin yoluna devam etmesini gerçekleştirmiştir. O bir tek cümle şudur, ’71 milletvekiliyle Türk milletinden icazet almış Milliyetçi Hareket Partisi bütün milletvekilleriyle orada olacak’ demiştir ve sorun aşılmıştır. Ondan sonra birçok eleştirilere muhatap olmamıza rağmen Milliyetçi Hareket Partisi haklı çıkmıştır. Eğer o gün krize devam edilmiş olsaydı belki de bugün birçok seçimin yapılıp yapılmayacağı konusu tartışılabilirdi ama bu aşılmıştır. Şimdi bunu halk tarafından seçmek yoluyla, halkın iradesiyle bunu krize sokmadan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gerçekleşmesi gerekmektedir ki bu 28 Ağustos 2014 günüdür.”
– “Ne AKP ne CHP, ille de MHP”
Bazı çevrelerin televizyonlarda “sözde kamu araştırmacıları olarak yaptıkları çalışmaların sonucunu” dillendirdiğini belirten Bahçeli, görevleri kamuoyu oluşturmak olan bu insanların her değerlendirmede MHP’yi iki partinin kafesine koyduğunu ileri sürerek, “Bu ahlaksızlıktır, bu milli iradeye saygısızlıktır, demokrasinin ayıbıdır ve vatandaşlarımızın tercihinin de inkarıdır. Ne demek yani, bu ülkede bir yanda AKP bir yanda CHP olur mu? Pekala MHP nerededir? Onun da cevabı var artık, burayı şereflendiren vatandaşlar yüksek sesle söylüyorlar, ‘ne AKP ne CHP, ille de MHP’ diyorlar. O sebepten dolayı bu seçimlerde Milliyetçi Hareket Partisi vardır, olacaktır ve Allah’ın izniyle kazanacaktır” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin 11 yıldır AK Parti tarafından yönetildiğini ancak AK Parti’nin Türkiye’nin sosyal ve ekonomik sorunları başta olmak üzere her şeyi çözebilecek değerli bir hizmeti ortaya koyamadığını savunan Bahçeli, şöyle devam etti:
“Böyle bir süreçte artık ‘ben ben’ diyerek tek adam olmaya soyunan ve güç alanı genişletilerek Türkiye’de ne idüğü henüz anlaşılmamış olan değişim ve dönüşümün altındaki gizli gerçekler sinsice uygulamaya konulmuştur. İşte böyle bir ortam içerisinde şimdi hep beraber düşünelim. Türkiye’de ilkokullarda okuduğumuz, hala da okuyan çocuklarımızın andını niye kaldırırsınız? ‘Türk’üm, doğruyum, çalışkanım’ demekten niye rahatsız oluyorsunuz? Ne desin bu çocuklarımız, ‘hırsızım, soyguncuyum, çalarım mı’ desin? Bazı kurumlar da karşımızda duruyor. Ziraat Bankası… O müdürü tebrik ediyorum hala TC orada duruyor ama bazı illerde, ilçelerde TC’den rahatsızlık hissedilmiş, Sağlık Bakanlığı’ndan tutun bankalara kadar TC’yi kaldırıyorlar. Ne gerek var?
Öbür taraftan son günlerde aşırı derecede sıkışınca sayın Recep Tayyip Erdoğan diyor ki televizyonlarda ‘ben Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıyım’. Yani TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söylüyorsun da bu Ziraat Bankası’ndan ne istiyorsun? TC’ler kalkınca Ziraat Bankası’nda mevduat artışları mı oldu? TC’ler kalkınca Ziraat Bankası’nda krediler ihtiyaç olanlara fazlasıyla mı dağıtıldı, ne istiyorsun? Bir de bununla yetinmiyor. Bu aziz millet evlatlarının kökeni ne olursa olsun 90 yıldan beri Cumhuriyet değerleri içinde birlikte ve bir arada yaşamayı tercih etmiş olan bu insanların çatısını belirten ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ sözünü dağda, ovada, bayırda kurumlardan niye kaldırıyorsun? Siz kime hizmet ediyorsunuz, bu değerlerden niye korkuyorsunuz?”
– “Andımızı bir talimatla çocuklarımıza tekrar şerefle okutmazsam namerdim”
“Türkiye’nin var oluş gayesinin çok güzel renklerini oluşturan bu değerleri ortadan kaldıran Recep Tayyip Erdoğan, gün gelecek iktidardan ayrılacaksın” diyen Bahçeli, şunları kaydetti:
“İnanıyorum ki hangi parti gelirse gelsin, bu değerlerin sahibi olacaktır ama onlar da sahiplenmemiş olsa Milliyetçi Hareket Partisi’nin iktidarında Ankara’da ikamet ettiğin evin önüne ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ yazdırmazsam namerdim, andımızı bir talimatla çocuklarımıza tekrar şerefle okutmazsam namerdim. Hangi kurumda TC varsa o kurumun yöneticileri eliyle TC yazdırmazsam namerdim ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu değerleri tahrip edip üniter yapımızı, milli devlet anlayışımızı, toprak bütünlüğümüzü açıkça tehdit eden demokratik açılım denen zırvayla Türkiye’yi bölünmenin eşiğine sürükleyen Oslo, İmralı, Kandilli ve RTE dörtgeninin içine bu milleti hapseden senden hesap sormazsam yine namerdim.”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Toplum olarak birbirimize hasım unsurlar haline gelebiliriz. Bunu önlemek lazım. Bunu önleyebilmenin yolu milli iradeyle olmalıdır. Milli irade, bir iktidar oluşturuyorsa bir iktidarı da görevinden alacak bir irade olmalıdır. Sokakla sandık arasında kalmayalım” dedi.
Bahçeli, seçim çalışmaları kapsamında geldiği Ünye ilçesinde halka hitap etti.
Türkiye’nin iyi yönetilmediğini öne süren Bahçeli, “Türkiyemizde sorunlar çözülemiyor. Nereden başlarsanız başlayın çiftçinin durumu kötü. Esnaf siftah yapamıyor. Birçok tüketici kredisi altında insanlarımız boğulmuş. İşsizlik yaygınlaşıyor. Açıkçası bugünkü iktidarın 11 yıllık döneminde şöyle bir tablo koyun, içini hep beraber dolduralım” diye konuştu.
– “AKP’nin tablosu açlık, adaletsizlik, asayişsizlik ve ahlaksızlıktır”
Bahçeli, şöyle devam etti:
“Bu tablonun bir köşesine açlığı koyduğumuz zaman tabloya aykırı bir hali var mı? Yanına ahlaksızlığı koyduğumuz vakit bir aykırılığı var mı? Asayişsizliği koyduğumuz vakit bir aykırılık var mı? Bir adaletsizliği koyduğumuz zaman bir aykırılığı var mı? Öyleyse AKP’nin tablosu açlık, adaletsizlik, asayişsizlik ve ahlaksızlıktır. Bir an düşünün, büyük şehirlerde asayiş kalmamış. Hangi gün hangi saatte ne olacağı belli değil. Hiç kimse eşiyle, çocuğuyla kendisi olarak İstanbul’un sokaklarında gezmeye çıktığı zaman başına ne geleceği belli değil. Her anda birçok yönüyle cinayetler işleniyor. Birçok sıkıntılar yaşanıyor. Hele hele son yıllarda özellikle televizyonların yayınlarıyla da tahrik edilen bir aile yuvası içerisinde ufak tefek rahatsızlıkların nasıl sonuçlandığı, kadınlarımıza nasıl şiddet uygulandığı, bir yuvanın nasıl yıkıldığı, bir babanın cinnet getirerek evlatlarını da dahil olmak üzere nasıl katlettiği ve her gün bir kadın cinayetiyle karşı karşıya kalan bir ülkeyi AKP döneminin huzur ve güven içerisinde ortaya koyduğu bir Türkiye diyebilir miyiz?”
Bahçeli, 17 Aralık operasyonuna değinerek, “17 Aralık 2013 kara gün ve 17 Aralık 2013 AKP’nin yüz karası olduğu gündür. Bu günü unutmamak lazımdır” dedi.
– “Yolsuzluk ve rüşvet, sosyal ve toplumsal bir hastalıktır”
Yolsuzluk ve rüşvetin, sosyal ve toplumsal bir hastalık olduğunu ifade eden Bahçeli, şöyle konuştu:
“Kangrene ve kansere dönüştüğü anda toplumu çürütür. Dolayısıyla devleti çökertir. Bunun mutlaka tedbirler alınarak önlenmesi lazımdır. Bunda gecikme olursa topluma çok büyük zarar verir. Toplumsal hareketlilik yavaş yavaş kımıldar. Yiyenlerle yemeyenlerin kavgası görülür. Sıkışmış, dar boğaza düşmüş, geleceği karamsarlaşmış insanlar eğer bir tapede veya bir basında 17 Aralık’ta 41 kişinin tutuklanmasıyla 187 milyon Türk lirası yolsuzluğun olduğu, 63 milyon, 40 milyon rüşvetlerin dolaştığı, birçok evlerde kasaların bulunduğu, para sayma makinelerinin olduğu ve bir genel müdürün evinde ayakkabı kutusunda 4,5 milyon dolar paranın olması nasıl izah edilecek. Bu ayakkabı nasıl bir ayakkabıdır? Bu kutu nasıl bir kutudur da 4,5 milyon dolar alınıyor. Şu an 92 gün olmuş, bunun tam yarısında ayakkabı kutusuna sahip olan banka genel müdürü ve diğerleri tahliye ediliyor, çıkarken de diyorlar ki sanki milletle dalga geçer gibi, ‘beyefendi güle güle ama ayakkabı kutuların kaldı bunları da alın’ diyorlar. Adalet teslimiyetten veriyorlar bunları. Toplumla dalga geçer gibi oluyor.”
“Bunlar Türkiye’yi bir yere sürükler, örnekleri yok mudur, birçok ülkede vardır” diyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunların başında Tunus gelir, Endonezya gelir, Mısır gelir, daha birçok ülke var da birkaç ana başlık… Tunus’ta Binali, devlet başkanı, yolsuzluk ve rüşvetten çok perişan bir hale geldi, suçlamalara cevap veremedi. Eşiyle beraber yükte hafif ne alsa alarak bir devletin himayesinde Tunus’u terk etmeye başladı. Mısır’da Hüsnü Mübarek, 33 ylıldan bu yana devlet başkanı ve 33 yılda yolsuzluk ve rüşvetten dolayı gerekçe gösterilerek darbe yapıldı, sonra da tutuklandı, müebbet cezaya çarptırıldı. Suriye’yi biliyorsunuz. Ukrayna… Gelişmeleri dikkate aldığınız vakit iktidarla muhalefet yolsuzluk tartışmasını yaptı, sonunda 86 kişi bir gecede hayatını kaybetti. Ukrayna halkı ayağa kalktı, sarayı bastı. Rusya, bu devlet başkanını zor kaçırdı. Libya’da 46 yıldan beri Kaddafi yönetimi var. Tek diktatör olarak hayatını sürdürdü ama sonunda Libya halkı tarafından linç edildi. Bu örnekler kötü örnekler. bu örneklerin Türkiye’de olmasını düşünmek çok yanlış olur. Böyle bir hale Türkiye düşmemelidir ama maalesef Türkiye’de bunlar oluyor.”
– “Başbakanlık’ta kurulan algı yönetimi, bazı tavsiyelerde bulunuyor”
Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği öne sürülen ses kayıtlarından söz ederek, şöyle dedi:
“Sayın Başbakan bu durum karşısında gelişmelerin ne olacağını da zannediyorum tahmin ederek bir algı yönetimi oluşturuyor. Başbakanlık’ta kurulan algı yönetimi, bazı tavsiyelerde bulunuyor. Bu tavsiyelerden bir tanesi, ‘yolsuzluk ve rüşveti kesin reddedin, bunun size karşı bir komplo olduğunu milletle paylaşın, en kısa zamanda, nerede bir açık hava toplantısı yapacaksanız hemen yapın’. 17 Aralık öğlenden sonra Ordu’da bir açık hava toplantısı yapıldı mı? Hatırlamıyor musunuz? Arkasından Giresun’da olmadı mı, Trabzon’da yapılmadı mı? Sonra İstanbul’a döndüğünde 17 Aralık akşamı havaalanında bir karşılamayla, bir açık hava toplantısına benzer bir toplantı yapılmadı mı? Oradan geçip Kısıklı’daki villalarına vardığında o bölgedeki insanların toplanmasıyla bir açık hava toplantısı da orada olmadı mı? Bütün bunların hepsinde kendisine yönlendirme yapan, bu aklı uçuk insanlar Recep Tayyip Erdoğan’ın dostu değil düşmanı gibi hareket etmişlerdir, bu tuzağa da Recep Tayyip Erdoğan düşmüştür.”
Devlet Bahçeli, şunları söyledi:
“Şimdi kalkmış, ‘bu bana komplo’ diyor. Kalkmış, Bilal Erdoğan’la konuşması ‘montaj’ diyor veya ayakkabı kutularından veya bir televizyon ve basını satın almak için bir havuz oluşturun, bu havuza da besleme, haram üzerine zenginleşmiş insanlara salma çıkartarak ‘sen 100 milyon dolar, sen 100 milyon dolar vereceksin’ diyerek 630 milyon doları bir havuzda topluyor. Almak istediği ATV ve Sabah gazetesi. Bu nasıl bir anlayıştır? Sonra birisi soruyor, ‘sayın Başbakan bu iş adamlarından böyle bir salmayla para toplanıyor, siz ne diyorsunuz’. Sayın Başbakan cevap veriyor, ‘bunlar istikrarlı iş adamlarıdır, havuza girseler de ıslanmazlar’ diyor. Yani dalga geçiyor. Havuzda su varsa ıslanmamak mümkün değil midir, bu nasıl iştir ama havuzda 630 milyon dolar Amerikan yeşil doları varsa ora da döşek gibi olur, insan niye ıslansın?”
– “Bu komplodur, bu montajdır dememeli”
Başbakan Erdoğan’ın “iç inkara yönelmemesi” gerektiğini dile getiren Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
“Bu komplodur, bu montajdır dememeli. Kimseye hain, haşhaşi, alçak vesaire gibi suçlarıyla kimseyi suçlamamalı. ‘Hepinizin inine gireceğim, hesabını soracağım’ diyor. Bırak sen onu. Önce şu yolsuzluğun dibine bir in de ondan sonra ne olacağını göreceksin. Onun için sayın Recep Tayyip Erdoğan, siz, en kısa zamanda adalete başvurun, kıydığın savcıları geri çağırın. 8 bin polis kardeşimizi darmadağın etmenin manası yok. Hepsini görevlerine iade edin. Millete deyin ki ‘Benim partimin adı aktır, şimdi bir yolsuzluk ve rüşvet olayıyla karşı karşıyayım’. Savcılara, hakimlere, kolluk kuvvetlerine, sivil toplum kuruluşlarına kim varsa, siyasi partilere, ‘Elinizdeki bilgi belgeyle gelin, yüksek bir sorgulama başlatalım, yolsuzluk ve rüşvetin kökünü kazıyalım, kime ulaşırsa ulaşsın’ diyebilmiş olsaydın Recep Tayyip Erdoğan, ‘uzun adam’ diye nitelendiriyorsun, iki kat daha uzardın sen ama bunu söyleyemiyorsun. Şimdi kalkmışsın, herkesi suçluyorsun. Kim kendi görüşünü tasvip etmiyorsa o mutlaka hain, kim kendisine ‘doğrusu şudur, bunu böyle yap’ dediği zaman, ‘siz işbirlikçisiniz’ diyor. Peki gerçek işbirlikçiliği senden öğrendi bu millet. PKK ile AKP ile BDP ile işbirliği içerisinde değil misin? Oslo’yla, İmralı’yla, Kandil’le müzakere yapan sen değil misin? Niye bu milleti aldatıyorsun?”
– “Toplum olarak birbirimize hasım unsurlar haline gelebiliriz”
“Açıkça ifade ediyorum, bu olaylar toplumsal hareketliliği kışkırtılarak, ajite edilerek, çok daha arttırılabilinir” diyen Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti:
“Toplum olarak birbirimize hasım unsurlar haline gelebiliriz. Bunu önlemek lazım. Bunu önleyebilmenin yolu milli iradeyle olmalıdır. Milli irade, bir iktidar oluşturuyorsa bir iktidarı da görevinden alacak bir irade olmalıdır. Sokakla sandık arasında kalmayalım. Özellikle genç kardeşlerim. Sizlere sesleniyorum, siz bu milletin aziz evlatlarısınız. Bugünkü yaş grubu olarak 18-25 yaş grubusunuz. 18-25 yaş grubu, gençlik çağı demektir. Bilimsel ifadesi budur. Bu gençlik çağının üzerine 10 yıl koyduğunuz takdirde 2023 yılında bu evlatlarımız üniversitede öğretim üyesi olarak, serbest hayatta iş adamı, esnaf olarak, müteahhit, mimar, mühendis veya avukat olarak, doktor olarak diş hekimi olarak görev yapacaksınız. Bürokraside önemli sorumluluklar üstleneceksiniz. Müsteşar, genel müdür, daire başkanı olacaksınız. Bunun haricinde istediğiniz alanda çalışabilirsiniz. İçinizden bazıları da şu günkü siyasetçilerin yerine gelerek Türkiye’yi yöneten devlet adamları olacaksınız.”
– “İki tane vatan evladı Hak’ın rahmetine kavuştu”
Bahçeli, “Hal böyle olunca sandıkla sokak arasında sarkaç gibi sizi sallamaya karışanlara çok dikkatli olun” diyerek, şunları kaydetti:
“Sokaklar karanlıktır, sokaklar kirlidir, sokaklarda kim kimdir bilinmez, sokaklar kanlıdır. Dolayısıyla gençliğin mahvedildiği bir dar sokaktır. Buralarda her türlü sapıklığa yönelmiş, sağlığını kaybetmiş birçok vatan evladı bulunur. Buralara sizi çekmek isteyenler dost değildir. Evlatları bu şekliyle kahredebilecek bir teşviki, tahriki yapanlar Türkiye’nin geleceğini karatmak isteyenlerdir. Hal böyle olunca şu kısa dönem içerisinde gördünüz, iki tane vatan evladı Hak’ın rahmetine kavuştu. Bir polis memurumuz şehit oldu. Bu olaylar tehlikelidir, bu olaylar Türkiye’de yaşanmıştır, tekrar yaşamamak lazımdır. Onun için sandığa gitmek gerekiyor.
Sandık demokratik bir müessesedir. Milli iradenin yeni bir yönetim şeklini şekillendirmesinin başlangıç noktasıdır. Sandık neyi ifade eder, seçimi. Seçim en yakında hangi tarihtedir, 30 Mart’tadır. Öyleyse 30 Mart’ta 18-25 yaş grubu sandığa gitmeli ve iradesiyle bir oy tercihinde bulunmalıdır. Bunu şunun için söylüyorum, gelecek bu şekille bizi bir karanlığa götüreceğini hissettiğim için söylüyorum. 18-25 yaş grubu, seçilme ve seçme hakkına sahip olan bir yaş grubudur. Bunun toplam seçmen içerisindeki rakamı 10 milyon 36 bindir. 10 milyon 36 bin gencimiz bu seçimde hem oy verme hem seçilme hakkına sahip olarak sandığa gidecekler. Gençsiniz, dinamiksiniz, Türkiye’nin geleceğisiniz. 10 milyon 36 binle bir karar verdiğiniz vakit, yerden birisini iktidara taşırsınız, iktidarda olanı da yere çakarsınız.
Devlet Bahçeli, “Öyleyse bu iradenizi kullanın. Ülkeyi üzmeyin, kırmayın, acılara aileleri boğmayın. Sadece ve sadece sizin bu iradenizle iktidarları değiştirir, iktidarları tekrar birisi olarak getirebilirsiniz. Bu güç sizdedir. Bu güç sizde olduğu müddetçe Türkiye’nin geleceği de sizsiniz,. Öyleyse 30 Mart’ta hepiniz koşa koşa sandığa gidip mümkün olduğu kadar da karanlık sokaklardan geçmeyin. Asfaltlar var, duble yollar var, açık meydanlar var. Oradan demokrasinin o kültürü kazanmış evlatları olarak gidin, iradenizle kararınızı verin. Hele bir araya gelip 10 milyon 36 bin iseniz Türkiye’de gelecek sizsiniz demektir” sözleriyle konuşmasını tamamladı.