30 Mart mahalli seçim gününe şunun şurasında 20 gün gibi kısa bir zaman kaldı. Gün geçtikçe de ülkedeki hava mahalli seçimden ziyade genel bir seçim havasına sokulmaktadır. Bu iktidar cephesinde de muhalefet cephesinde de böyle. Bu sebeble Başbakan hükümetin devrilmesi için 30 Mart’ı işaret ederken muhalefet görüntülü kaset çıkacağı haberlerine göre seçimin yapılmayacağını, çünkü Başbakan’ın kaçacağını iddia ederek meçhul ve karanlık bir sonu işaret etmekdir. Böyle bir şey şüphesiz ki sadece bölücü muhalefetin işine yarar ki zaten mahalli seçimlerin yapılması halinde bile “Özerklik” dayatmalarının başlayacağı açıkça onlar tarafından telaffuz edilmektedir. Şık olan, tabii ki seçimle gelenin seçimle gitmesi ve genel seçimlerin kargaşalığa getirilmemesidir. Çünkü ülkenin iç ve dış meselelerinin böyle bir münakaşa ve bunalıma kesinlikle tahammülü yoktur.
Ali BADEMCİ
Başbakan gerçekten olağanüstü derecede hırçın ve telaşlıdır. Karşısındakiler için söyledikleri en hafif deyim “Vatanaa İhanet”dir. Böyle bir şey bugüne kadar sorumlu mevkiide bulunanların ulu-orta telaffuz edeceği iddialar değildir. Çünkü bir takım insanların bu derece karanlık emellere boğulmuş olması karşısında insanlar iktidarın ne yaptığını sorgulayacaklardır. Böyle aşırı iddiaların önüne geçilmesi için sorumluların 30 Mart’ı işaret etmesi ise tam anlamı delalettir. Gerçi açıklama ve söylemler bu işin ölçüsünü tam kaçırmış ve sokak münakaşalarına kadar indirgemişse de artık işin hayıra yorumlanacak ve böyle dualarla geçiştirilecek hali kalmamıştır. Kanunlarla oynamak, anayasa-babayasa değiştirmek artık çocuk oyuncağı haline gelmiş, meclis aritmetiğine dayanılarak adeta suçlulara göre yasa tanzimi meşrulaştırılmağa çalışılmıştır.
Bütün bunlara karşılık ana muhalefet partisi lideri Kılıçtaroğlu’nun tutumu geçmişteki CHP muhalefet hareketinin kuru iddialarını gündemden silmiş ülkedeki esas meselenin “Rejim Meselesi” olduğunu ortaya koymuştur. Bu gözle bakıldığında bilhassa Belediye Başkan adaylarının tesbitinde çok doğru yol izlendiğini, lakin aynı MHP’de olduğu gibi “Meclis Üyeleri” tesbitinde bilerek veya bilmeyerek aynı tutuma uyulmadığını görmekteyiz. Dolayısiyle muhalefet teşkilatları ile merkez arasında görüş ve anlayış farklılıkları olduğunu seçmen temayüllerinde ve tepkilerinde de açıkça görmekteyiz. İktidarın Doğu-Güney ve Güneydoğu’da “Kürt” asıllı adaylarda ısrar etmesi hala onlardan çok büyük bir beklenti içinde bulunduğunu göstermektedir. Halbuki özellikle Güney Doğu Anadolu’da “Bölücüler” şimdiden %50’lerin çok üzerine çıkmışlardır. Başbakan’ın bunların ne derece farkında olduğu kesin olarak malum değildir. Urfa ve Adana örneklerine özellikle dikkat çekmek istiyoruz. Adana’da varoşların 100 bin kadar “Kürd” oyu için milyonu bulan karşı halk feda edilmiştir. Muhalefetin bu boşluklardan adam akıllı faydalanması şarttır. Gerçi Adana gibi metropol olmaya aday bulunan bir yerde CHP Sakıklar’ın aile avukatı olan bir şahsı en büyük ilçe Çukurova’dan aday yapmak suretiyle bunu dengelemeye çalışmışsa da bu ilçede “Kürt” seçmenin bulunmadığı, bulunsa da oy vermeyecekleri düşünülürse yapılan hata bariz şekilde ortaya çıkacaktır.
Güney illerinde çok büyük bir oy ve kişiliği bulunan yıllardan beri de CHP’nin seçmenliğini muhafaza eden Türkmen Aleviler ise ne listelerin başında ne de sonlarında kesinlikle yer almamışlardır. Bu ihmal belki çok şuurlu olanları MHP’ye itecektir ama bu devede kulak olarak kalacaktır. O sebeble Aleviler derin bir teessür içindedir. Çünkü bu kesimden AKP’ye yanlışlıkla da olsa bir oy gitmeyeceği gerçeğini unutmamak lazımdır.
Ülke seçmenlerinin genel aritmediğinde kesinlikle şu veya bu sebeble AKP oylarının ciddi bir biçimde düşeceği kesinleşmiş vaziyettedir. Böyle bir durumdan iktidarın ne ölçüde etkileneceği veya Başbakan’ın mevcut durumda olduğu gibi işi olgunluğa mı vuracağı cidden merak konusudur. Çünkü demogojide ona kimsenin yetişemeyeceğini dünya alem bilmektedir. Buna karşılık oylarında mutlak bir artış beklenen CHP ve MHP’nin de tavırları çok önemlidir. Acaba sonuçlardan ders alıp özellikle teşkilat bünyelerini ciddi bir reorganizasyona tabi kılacaklar mı? İşte merak edilen konular bunlar. Muhalefetin seçim sonrası izleyeceği yol elbette Tayyib’in kaderini etkileyecektir. Bu durum karşısında insan “Bir Devrin Sonu Mu?” diye sormaktan edemiyor.
Ne yapalım ne eylerse Mevla güzelini eyler.
Sağlıcakla kalın.