Bismillahirrahmanirrahim.
Yakın bir tarihte vatanımız düşmanlar tarafından istila edilmişti. Allah(cc)’ın yardımı Türk Milletinin azim ve kararı ile vatanımızı düşman istilasından kurtardık. Fakat milletimizi kültür istilasından kurtaramadık. Çünkü bu istilada yöneticilerin ve aydınların büyük bir kısmı istila güçlerinin safında yer aldılar. Buna ait birçok örneklerden birkaçını sunuyorum:
- Çok tanrılı konuları içeren batı klasikleri tercüme edilip milli eğitim, askeri okullar başta olmak üzere bütün birimlere dağıtılmıştır. Bu kitapların her birinde zamanın Cumhurbaşkanı ve Maarif Vekilinin de önsözleri vardır. Hâlbuki bu kitaplar Yunanistan’da İçişleri Bakanı Albay Patagos tarafından ‘Halkın zihnini bulandıracağı ve inancını zayıflatacağı’ gerekçesi ile toplatıldı.
- 1970 li yıllarda Ege Bölgesinde Selçuk ilçesinde turistik bir gösteride Genç kızlarımız, Yunan kıyafetleri giydirilmiş, ellerine verilen toprak kadehlerle şarap tanrıçası şerefine kadeh kaldırtılmıştır. Bunlar şarap içtikleri ve Şarap tanrıçası şerefine kadeh kaldırttırıldıkları için şirke ve küfre sokulmuşlardır. O anda muhtemel ki, İzmir dağlarında şehit olan dedelerinin ruhu sızlamıştır.
- Devletin zirvesindeki bir zat 28 Şubat muhtırasından sonra hanımları başörtülü olanların devlet kademelerinden ihraç edilmeleri safhasında “Başı örtülü hanımlar ve kızlar Suudi Arabistan’a gitsinler” beyanında bulunmuştur.
- 28 Şubat muhtırasından sonra İzmir Orduevinde genç bir üsteğmenin düğünü icra edilmiş fakat annesi ve akrabaları başörtülü olduğu için salona alınmamış, dışarıda bırakılmışlardır. Bu insanların gözyaşlarının yağan yağmura karışması milli vicdanı sızlatmıştır.
- Merhum Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın özel sohbette beyanı: “Ben resmi açılışlarda kurdelayı keserken cehri olarak basmele çekemiyordum, istihsaya uğramaktan çekiniyordum.”
Bu istilanın neticesinde hayatımıza intikal eden olumsuzluklar:
Dün dedelerinin bir dizinde kızından torunu, diğer dizinde oğlundan torunu dedelerinden aldıkları İslami ruh, hayâ, edep, terbiyeyi bu gün okullarımız verememektedir. Çocuklar kreşlere, dedeler huzur evlerine kovulmuştur.
Dün evlerinden köylerinden, mahallelerinden tekbirlerle, dualarla askere uğurlanan gençler bugün peygamber ocağına sarhoş olarak girmektedirler.
İnsanlar arasında selam ve musafaha, birlik ve beraberlik ve kardeşlik duygusu giderek zayıflamaktadır. İnsanlarımız birbiriyle konuşmak yerine kendi icat ettiği makinelerle konuşmaktadırlar. Dünya ve ahiret meseleleri ile uğraşmak yerine malayani meselelerle uğraşmaktadırlar.
Ülkemizin en zeki çocukları düşman ülkelerce çalınmaktadır.
Boşanmalardaki artışlar toplumu tehdit etmekte, aile ve dolayısıyla toplum çöküş sinyallerini vermektedir.
Ülkemiz uyuşturucu bombardımanına tutulmuştur. Buradaki zayiat bir savaştan daha fazladır.
Gençlik genellikle başıboşluk içinde kıvranmakta, zengin kültür ve manevi değerlerimizden bihaberdir.
“Ben kerim olan ahlâkı tamamlamak için bütün insanlığa peygamber olarak gönderildim” buyuran Efendimiz(sav)’in hayatını örnek alarak, kalplerinde Allah(cc) ve Habibullah(sav) aşkı, midelerinde helal lokma, kalbi selim, lisanı sadık, ahlakı mustakim, ilim ve imanla mücehhez, takva ehli bir gençlik yetiştirilmelidir.
Bu gerçekleşmediği takdirde millet ve İslam düşmanları ve bölücü kaynaklar bu boşluktan istifade edebilirler.
Yukarıdan beri ifade ettiğimiz hususlar aziz milletimizin ve sorumluluk mevkiinde olanların dikkatine önemle ve saygıyla sunulur.