“Seçim gelip geçicidir ama seçimlerde bir yanlış adım, bir tahrik, bir kışkırtma, arkasından seçime gölge düşürecek davranışların ortaya çıkması hali arkadaşlarımız arasında kırgınlıklara sebebiyet verebilir” “Sandıklarımızın güvenliği Türk polisine emanettir.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Seçim gelip geçicidir ama seçimlerde bir yanlış adım, bir tahrik, bir kışkırtma, arkasından seçime gölge düşürecek davranışların ortaya çıkması hali arkadaşlarımız arasında kırgınlıklara sebebiyet verebilir” dedi.
Bahçeli, partisinin Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinde düzenlediği mitingde, parti görevlilerinden oy kullanmaya gelecek vatandaşlara güler yüzlü davranmalarını, yaşlılara ve hastalara yardımcı olmalarını istedi.
Sandık görevlilerine uyarılarda bulunan Bahçeli, şöyle konuştu:
“Sayım sırasında da mümkün olduğu kadar dikkatli olmalıyız. Herhangi bir hileye, oy çalınmasına fırsat vermemeliyiz. Mümkün olduğu kadar da hoşgörülü, sabırlı olmalıyız. Siyasi kültürümüz bunu gerektirir. Seçim gelip geçicidir ama seçimlerde bir yanlış adım, bir tahrik, bir kışkırtma, arkasından seçime gölge düşürecek davranışların ortaya çıkması hali arkadaşlarımız arasında kırgınlıklara sebebiyet verebilir. Türkiye’de bunları bu şekilde tahrik etmek isteyen insanlar da bulunmaktadır. Bu oyunlara düşmememiz lazım.”
Huzurlu bir seçim geçirilmesi temennisinde bulunan Bahçeli, “Herkes oyunu vicdanının sesine göre kullanmalı. Cenabı Allah kime nasip ederse belediye başkanı o olacaktır. Sandıklarımızın güvenliği Türk polisine emanettir. Onların görevlerini aksatacak, onları dara koyabilecek tarzda davranışlardan da uzak kalmalıyız. Kazasız, belasız, güvenlik içinde, huzurla bir seçim geçirdikten sonra belediye başkanlığını kim kazanırsa birbirimizi tebrik edelim” diye konuştu.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı şansının kalmadığını, siyasi ömrünün tükendiğini öne sürdü. Bahçeli, “ Recep Tayyip Erdoğan artık bitmiştir. Recep Tayyip Erdoğan yakın tarihte Türk siyasi hayatından çekilmek mecburiyetinde kalacaktır.” dedi.
Bahçeli. Yerel seçimlerin ardından cumhurbaşkanlığı ve genel seçim sürecinin başlayacağına dikkat çeken Bahçeli, “Bu süreç milli irade olarak çok iyi değerlendirildiğinde, iyi yorumlandığında, milletimizin kaderini belirleyecek bir süreç olacaktır. Bu süreç aynı zamanda Türkiye’nin yeni yönetiminin belirleyicisi olacaktır. Bu süreç, yeni bir yönetimin belirlenmesine işaret edecek ise onun yol izini ortaya koyacaksa bunun anlamı, 51’le geldiğini söyleyen AK Parti’ye, özellikle de Recep Tayyip Erdoğan’a, ‘Seni milli irade getirdi ama artık kararını verdi. Milli irade sana güle güle’ diyor.” ifadelerini kullandı.Türkiye’nin çok kritik bir eşikte olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Türkiye bir gerilim stratejisiyle, kamplara bölünmek isteniyor, Türkiye çok nazik bir süreçte. Türkiye’de gerilim yaşanıyor. Gerilim stratejisi gittikçe yoğunlaştırılıyor. Ülke kamplara, ülke kaosa, ülke krize, ülke çeteleşmeye doğru sürükleniyor. Bu konuda çok dikkatli olmak gerekir.” açıklamasında bulundu.
“AKP, ACEMI VE ACELECI BIR DAVRANIŞLA TÜRKIYE’YI YÖNETMEYE KALKIŞTI”
Bahçeli konuşmasını şöyle sürdürdü: “Milletin geçim darlığını, fukaralığını, yoksulluğunu, diğer sorunları çözme kabiliyeti olan bir siyasi iktidar olarak, milletimize vermiş olduğu desteğin şuuruyla, ona verilecek olan teşekkürle, hizmet edeceği yerde, belli dönem sonra milleti unutmuş, kendilerini öne çıkartarak, acemi ve aceleci bir davranışla Türkiye’yi yönetmeye kalkmışlar. Halkımızın kendilerine desteğini şımararak,’Bizim karizmatik özelliğimizle millet bize yöneldi’ diyerek, kendi hanesine yazmak suretiyle, destek verenleri unutmuş, bir başka yerlere doğru yelken açmıştır. Öncelikle Milli Görüş’ten geldiklerini söylerken, onun gömleğini çıkardıklarını, daha sonra bir başka gömlek giyerek Türkiye’yi değişime ve dönüşüme götüreceklerini söylemişlerdir. Işte bu kırılma noktası aynı zamanda Adalet ve Kalkınma Partisi’yle, Recep Tayyip Erdoğan’ın yanlış bir istikamete yönelmesine vesile olmuştur. AKP, yasamada ben varım, yürütmede ben varım, öyleyse yargıda da ben olacağım diyerek, yargıyı kuşatmak, yargıyı siyasallaştırmak, arkasından da yargıya yapılmış olan yasa değişiklikleriyle AKP’lileştirmekle, kendisine bir zırh oluşturmuş ve tek adamlığa oynayarak kendisini bir parti devleti şeklinde şekillendirmek suretiyle diktatörlüğe doğru heveslendirmiştir.” şeklinde konuştu.
“BAŞBAKAN ŞIMDI DE Twitter KUŞLARIYLA UĞRAŞIYOR”
Türkiye’de işsizlik kadar ve bunun gibi ağır bir sosyal hastalık yanında yeni bir sosyal hastalık ve toplumsal hastalığın ortaya çıktığını kaydeden Bahçeli, şunları söyledi: “Her ülkede siyasiler başta olmak üzere, devletten iş alarak hayatlarını devam ettirmek isteyen işadamları olmak üzere, yolsuzluk ve rüşvete önemli eğilim gösterir. Bunlar 3-5 kuruş daha fazla kazanayım derken, Türkiye’yi toplumsal bir hastalığa sokarlar. Bu hastalık çürütücüdür, bu hastalık kemiricidir, bu hastalık devleti çökertici bir hastalıktır. Bu hastalığın adı, yolsuzluk ve rüşvet demektir. Sayın Başbakan yoksulluğu ortadan kaldıracağım, yolsuzlukla mücadele edeceğim, yasakları ortadan kaldıracağım diyerek, 3Y ile kendine bir politika çizdiğini söylüyor. Ama bunların hiçbirini yapmıyor. Yoksulluk 44 milyona ulaşmış. Yolsuzluk ve rüşvetin ne kadara ulaşacağı, eğer adalet başlar ise Recep Tayyip Erdoğan görecek hepsini. Şimdi de kalkmış, yasaklarla uğraşıyor. Yasağı kaldırıyorum derken, yasakları getiriyor. Şimdi, Twitter kuşlarıyla uğraşıyor. Neymiş, kendisine yapılan haksızlıkları, kendisine yapılan iftiraları ortadan kaldıracakmış. Ne kadar yasak getirirsen getir, ne kadar komplo dersen de, ne kadar montaj dersen de yolsuzluk ve rüşvet halkın arasına yayılmış, bir ayakkabı kutusuna kafayı takmış. O ayakkabı kutusunda ayakkabı mı var yoksa 4,5 milyon dolar mı var, onu merak ediyor millet.”
“BAKAN ÇOCUKLARININ KASA VE PARA SAYMA MAKINESI HOBILERI OLMUŞ”
17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonuna da değinen Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü: Iran’dan bir şarlatan gelmiş, 4 tane bakanın çocuğunu kafeslemiş, onun üzerinden bakanlara iş takibi yapıyor, en son hesaplara göre en azından 17 Aralık’taki hesaba göre 187 milyon TL yolsuzluk ve rüşveti 4 bakana dağıtmış. Şimdi de bakan çocuklarında bir para sayma makinesi alışkanlık haline getirmiş. Eskiden bakan çocukları pul biriktirirdi, eskiden buna benzer hobileri olurdu. Şimdi bakan çocuklarında öyle bir hastalık başlamış ki, kasa ve para sayma makinesi hobileri olmuş. Bu yetmiyor. Bir de havuz meselesi var. Sayın Recep Tayyip Erdoğan krize girmiş bir medya ve bir gazeteyi elde etmek üzere,kendisi iktidarı döneminde palazlanmış, haramla beslenmiş, zenginleşmiş, işadamlarına haber gönderiyor. Diyor ki; bir havuz oluştursunlar, filan, filan, filan, 100 milyon dolar oraya koysun. Toplam havuzda oluşan 630 milyon dolar. 630 milyon dolar az para değil. Bu parayla Sayın Başbakan’a soruyorlar. Bu havuz neyin nesi? Bazı işadamları bunların üzerinde duruyorlar. Ne diyorsunuz? ‘Onlar istikrarlı işadamlarıdır. Havuza da girse, ıslanmazlar’ Bunların kim olduğunu biliyorsunuz? En azından AKP’nin yöneticileri bilir.” Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı şansının kalmadığını da aktaran Bahçeli, siyasi ömrünün de tükendiğini öne sürerek, “ Recep Tayyip Erdoğan artık bitmiştir. Recep Tayyip Erdoğan yakın tarihte Türk siyasi hayatından çekilmek mecburiyetinde kalacaktır. Başbakan olmak artık onun için mümkün değil, ama Cumhurbaşkanı olma şansı da kalmamıştır Çankaya yokuşunu sırtındaki yolsuzluk ve rüşvet ağırlığıyla çıkamaz artık.” değerlendirmesini yaptı.
“TOPLUMU KIŞKIRTAN AJAN VE PROVOKATÖRLERE ALET OLMAYACAĞIZ”
Konuşmasında, kargaşaya, toplumu kışkırtan ajan ve provokatörlere alet olamayacaklarını da vurgulayan Bahçeli, şöyle devam etti: “ Bu ülke bizimdir, bizim kalmamalıdır. Öyleyse bugünkü Recep Tayyip Erdoğan kendi kendine hesap soramıyorsa; onun hesabını millet iradesi sormalıdır. Millet iradesi bu hesabı yargı yoluyla sormalıdır. Ama yargı yoluyla hesap sorulabilmesi için bugünkü iktidardan kurtulmak gerekiyor. Nasıl? demokrasi içinde, seçimlerle. En yakın seçim 30 Mart’ta. Öyleyse 30 Mart’ta belediye başkanını seçeceğiz ama iktidar değişikliği için de oy kaymasına uğrayacak, gittikçe oy kaybedecek. Ya neden oy kaybettiğini söyleyecek, ya da yüce divana gitmekten başka çaresi olmayacaktır. O sebepten dolayı sandıkla sokak arasında bir tercihte bulunmak lazım. Sokağı hareketlendirerek kavga, kamplaşma, cephelere sokarak birbirimizi kıydırmaya kimse teşebbüs etmemeli, bunlara kapılmamalıyız. Sandığa güvenerek yanımıza evlatlarımızı da alarak 30 Mart’ta oylarımızı kullanmalıyız ve siyasi iktidara ders verecek oy azalmasını sağlamalıyız. Bunu yaparken özellikle söylüyorum. Son günlerde bazı kışkırtmalarla toplumda özellikle gençlerimizi yanlışlara çekmek isteyenler var. MHP ve ülkücüler üzerinde oyun oynanıyor. Çünkü ülkücü hareketin güçlenmesinden çekiniyorlar.”