Seçim ortamında Sayın Başbakan’ın “Türkiye Savaş halindedir” sözlerine pek insan aldırmadı. Öylece atlandı gitti. Hangi ülke ile nerede ve ne için savaş halinde olduğumuzu kimsecikler sormadı. Elbette muhalefeti suçlamak için bu laflar “Suriye” için ediliyordu! Gerçekten Türkiye Suriye ile savaş halinde mi? Öyle ise böyle bir savaştan ne milletin ne de devletin haberi yoktur. Çünkü biliyoruz ki savaş kararlarını “Parlamentolar” alır. Veya çok acil bir durum varsa, yani müdahale söz konusu ise Cumhurbaşkanı da böyle bir adım atabilir fakat yine Meclis’i haberdar etmek karar çıkarmak zorundadır. Hiç böyle bir şey duymadığımız gibi muhalefetten de sanki çıt çıkmadı. Acaba “Atladık mı?” diyoruz ama o zaman da meram anlatılamamış, beyan amaca ulaşmamıştır.
Sansür uygulayacağına Sayın Başbakan çıkıp da şu Suriye işini güzel bir anlatması lazım. İçeride yeniden yetki aldığını sanıyorlar ama hiç de öyle değildir. Muhalefet amacına ulaşamamışsa da iktidarın en az 10 puan kaybettiği bir gerçektir. Bu sebeple bu Meclis’ten savaş kararı falan çıkmadığı gibi referandum da yapılsa başarılamaz. Çünkü vatandaş savaş söylemleri ile pek ilgili değil. Çünkü seçimleri bile futbol maçlarına dönderdiler. Senin sahan benim saham! Öyle değil mi? Bari yenilenmesi gereken yerler olursa seçmenleri Konya’ya taşıyarak o sahada seçim yapsalar daha doğru olmaz mı? İşte bu savaş işi de böyle!
Suriye’de bir iç savaş var diyoruz ama içeride savaşan tarafların birinin içinde 45.000 Suriyeli olmayan var. Bunun 5.000’i Avrupalı Müslümanlarmış? Hangi Avrupa ülkesinde bu kadar “Mücadid” var, sormak lazım! Bunlar bayağı maceraperest ve katil ruhlu insanlar. Yani Esad’a karşı mücadele ediyorlar diye bizim ülkemiz bunları mı destekliyor? Veya 35.000 el-Kaide militanı varmış! Afganistan-Irak-Pakistan’dan gelen; birçok yerlerde de çoktan “Şeriat” ilan etmişler! İçki ve hatta sigara yasağı uygulanıyor; Ürdünlü bir din adamının fetvasına dayanarak 50 kadınla da evleniyorlarmış? Acaba bizim ülkemiz bunlarla mı beraber? Arap ülkelerinden Suriye muhalefetine destek verenler belli: Katar, Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan. Bizim Başbakan bunlara iyi dost. Yani biz de Suriye’deki iktidarı istemediğimize göre bunlarla aynı insanları mı destekliyoruz? O zaman, Suriye’nin kastedildiği belli iken biz bu savaşın neresindeyiz de, ülkeyi idare eden bir numaralı zat “savaş” halinde olduğumuzu söylüyor!
İki de bir Türkmenleri bahane ediyorlar! Buyurun daha evvel hudutları açarak Bayır- Bucaklıların en yoğun olarak iskân edildiği Kırıkhan sokaklarına bir gidiverin de Türkmenlerin ne durumda olduklarını görün! Yayladağı da öyle, resmen 3500 kişi misafir, lakin küçücük ilçe ve köylerinde en 10.000 misafir var. Gücü yetenler 10-20 lira yevmiye ile kaçak çalışıyorlar. Son günlerde Keseb’e bitişik Bayır-Bucak’tan gelen haberler iyi değil. Gazeteler yazmıyor, televizyonlar göstermiyorsa da Hatay’da herkes durumu biliyor. Rusya gizlice ve sessizce Keseb Ermenileri’ni Ermenistan’a taşımışmış. Bayır-Bucak’ta her evin önünde bir tank dururmuş! Anlatılıyor bunlar! Hangi Türkmen’e yardım ediliyormuş anlamadık bir türlü! Ateş düştüğü yeri yakar ve yakmağa devam ediyor. Çarpışan Araplara müdahil olunmasına yani ne gerek vardı? Bunları biz mi ayıracağız? Ne savaşı yaparlarsa yapsınlar! Suriye Muhalefeti de, iktidar da Arap Milliyetçisi olduğunu katiyen gizlemiyor. Yani Türkmenlere cesaret verilerek karşı duruma geçirilmeleri şart mıydı? Zavallılar kurtulacaklarını sandılar boğazına kadar çamura gömüldüler. Şimdi artık iş şirazeden çıkmış. Sen bana karşı olan güçlerle birleşirsen ben de seninle uğraşırım. Şu anda görülebilen resim bu. İnşaallah yanılıyoruz ve “Savaş halinden” bahsedenler haklıdır. Bekleyip göreceğiz. Zaten elimizden de başka bir şey gelmiyor.