Bilinmez bir güç, sık-sık MHP’de Genel Başkan jübilesinden bahseder durur. Çok da ilgi görmeyen bu tip haberler, genellikle sağlam kaynaklardan yoksundur. Masa başı haber veya hüsnü kuruntudur. Bir süre unutulur; lâkin tevatür bulunamadığı zaman yeniden temcid pilâvı gibi ortaya konulur. Şimdi yine Sosyal Medya’da, Sayın MHP Genel Başkanı’nın ağzından böyle ipsiz-sapsız açıklamalar yapılmaktadır. Güyâ Sayın Tuğrul Türkeş’e görev devrediliyormuş. Anlayacağımız alacak- verecek senedi gibi makam devrediliyor. Sanki siyasî parti değil de, karşımızda bir aşiret meclisi veya ihtiyar heyeti var. Fol yok boncuk yok; ”Kurultay yok” lâkin MHP’de muaccel ve muhayyel bir günde Genel Başkan borsası çalışıyor. Sanki bu makamı bir irade değil de, bir avuç insan yaratmış gibi alel-usul devir-teslim. Tuğrul Türkeş gelemez mi? Elbette gelebilir; zaten Genel Başkan Yardımcısı değil mi? Ne fark var? Yapacaklarını bu makamda iken yapma imkânı mı yok! Şahsen ömrümüz bu fısıltılar ve hayallenmelerle geçti, yanarım da o günlere yanarım!
Belli ki birileri böyle istiyor. Sayın Başbakan kendi partisini ve kendi iç meselelerini bırakmış, güya MHP’ye lâyık göremeyip ve hazmedemediği bir insanla ilgili; vatandaşa küfretmek ve tokat atmak kadar çirkin emellerini, bazı odaklar ve kendi içinden de taraftar bulan MHP’ye uyarlıyorlar. Lâyık görülmeyen ve çok zayıf olduğu imâ edilen bir kişinin muhalefette bulunması, iktidarın elde edemeyeceği bir avantaj iken bu görüşlere inanıp aynı teraneleri tekrar edenlere şaşmamak mümkün değildir. Sayın Başbakan, sanki “Mesih” gibi gökten inmiş, bulunmayan Hint kumaşıdır! Veya “mehdi” gibi bu görev için yaratılmış insanüstü maharetleri olan bir varlıktır! Var mı böyle bir şey? MHP’nin başında bulunan zat, “Çukurova’nın Efendisi”dir. Sayın Başbakana ne “Rize’nin Efendisi” diyeni ne duydum, ne de biliyorum! Aksine, bu milletin en az %50’si kendilerini kavgacı ve kendiyle barışık görmemektedir. Bu bir particilik taassubu değildir. Çünkü aynı nitelemeler yine AKP’li bir temelden gelen Sayın Cumhurbaşkanı için yapılmamaktadır.
Birkaç safer bu sütunlar ve değişik yerlerde yazmışızdır: MHP’de Kurultay’a kadar bir Genel Başkanlık arayışı kesinlikle yoktur. Dâvânın gerçek sâhibi olan ”Ülkücüler”in böyle şeylerle kaybedecek zamanları da olmaması gereklidir. Zaten böyle dedikodular, milliyetçiliğin ülke meselelerine müşterek bir arzu olarak müdahil olacakları tam o zamanlara denk getirilmektedir. Bu yönüyle bile işin ne kadar sun’i bir aldatmaca ve kargaşalık yaratmaya yönelik olduğunu anlamak mümkündür. Gerçek amaç ve bütün mesele hayatı ve hikmeti vücudu, CHP gibi muhalefet yapmaktan ibaret olan bir camia yaratmaktır. Bu eğilim taraftar bulmuyor da diyemeyiz. Belki şimdi kaç tertemiz ülkücü, “yıkama-yağlama” yaptığımız gibi bir kanaate düşecektir. Hâlbuki bu görüşler ömründe faal siyaset içinde yer almamış ve şimdi de bu iş için yaşı çoktan geçmiş, işi gücü kitap-defter olan bir düz ülkücüye aittir. Önemli olan doğru düşünmek ve karşı saldırıların dost işi olmadığını tespit edebilmektir.
Özellikle “Ülkücülüğü” istemeyenler, şurasını çok iyi tespit etmişlerdir ki, Türklüğün genetiğinde “Emir” seçimi ve değişimleri çok pahalıya mal olacak hadiselere sebep olmaktadır. Mesele bu yumuşak karnı tespit ettikten sonra bıçak sallamak ve netice almak elbette kolaydır. Siyaset kültürümüzde “Emirlik” tartışmaları halk sevişesine indirildiği zaman telâfi imkânı olmayan meseleler çıkmaktadır. Gerek var ise, bu işler hareketin bilge adamlarının tasarlayıp kararlaştıracağı zamanda ve sükûnet içinde gerçekleştirilmelidir. Tabii olarak bazı aklı evvellere göre, bugünkü MHP yönetiminde “Bilge Adamlar” da yoktur. Hâlbuki her şeyden evvel “Bilge Adamlar” milletin bünyesinde daima olagelmiştir. Onları görmek ve vasıflandırmak gerekmez. Onlar bir “Maşeri Şuur” olarak görevlerini yaparlar. Susmasını ve düşünmesini bilenler ve her halükarda hareketten ayrılmayan ve bir “Derviş-Gazi” gibi kendini akıl ve şuura kilitleyen insanlar ancak “Bilge Adam”dır.
Şüphesiz her insan, tıpkı bir ağaç gibi zamanla yapraklarını dökmeye başlayacaktır. Yaprak dökümünü mevsim değişmesi olarak görmeyip, ağacın kurumasını beklemeyip kesmek kesinlikle cinayettir ve bir canlının hayatına son vermektir. Her şeyi tabii seyrinde ve asli mecrasında bırakmak akılcılığın ve bir gerçeğin ifâdesidir. Ağacın kuruyan dallarını budamak o ağacı tamamen kurumaktan kurtardığı gibi, yeniden ve yeni sürgünlerle belki evvelkinden de sıhhatli hâle getirir. Çünkü asıl olan köktür; yılları meyvesiz olarak geçirdiğimiz geçmişin bekleme dönemine yeniden girmek, asıl gaflettir. İnsanı öldürmek yerine basit ameliyelerle eski sağlığına kavuşturmak, bugün için modern tıp biliminin de öncelikli amacıdır. İşte varsa esas meselemiz budur; ağacı oduna çevirmek ve ocağa dizerek yakmak değildir.
Bugün için MHP’nin, Genel Başkanlığın çok ötesinde önemli meseleleri vardır. Bunlar şüphesiz ki genel tercihler ve umumi yönetim meseleleridir. Teşkilâtlarda 40 yıldan beri önü açılmayan insanları göz ardı ediyoruz. 10 defa halkın huzuruna çıkıp 8’inde kaybeden veya verimliği düşüren yıllanmış ve hiçbir birikim elde edememiş hizmetkârlar var. Şüphesiz bunlar bir zamanlar hizmet etmiş olabilirler. ”Kadir-Kıymet” duygusundan bir daha, bir daha denenmişlerdir. Ya kaybetmişlerdir yahut da başarıyı asgari seviyeye düşürerek kazanmışlardır.
Gerçekte iki durumda da hareket kaybetmiştir. Asıl farkına varmamız ve âcilen masaya yatırmamız gereken husus budur. Bu dâvâ adamları artık kendiliğinden çekilmeli ve yeni kuşakların donanımlı insanlarının önünü açmalıdır. Dikkat edersek böyle bir hususta acemi dostlarımız bizi uyarma ihtiyacı hissetmiyor. Çünkü böyle bir handikap çözülürse kesinlikle “Ülkücüler”e iktidar yolu açılacaktır. Bunu istemeyen ve ülkücülüğün siyasette hâkim olmasını çekemeyen güçler, gerçek ülkücülerin önlerini tıkamaktadır. Adeta “Paralel Güçler”in böyle bir kadrolaşmayı engelledikleri herkes tarafından bilinmektedir. Bu konuda, daha kendilerinin duruşuna çok ihtiyacımız olan ve fikirleri ile sağlamlığına inanılan Genel Başkan’ın, her şeyden evvel bu tarikat tüccarlarına yol vermesi, başarılı olamayan fakat kerameti kendinden menkul sanan ülkücülerin de, kendilerini emekli etmenin zamanı gelmiştir, hatta geçmektedir. İşte esas meselemiz budur ve bu fazla unsurların tasfiye edilmesi, kendi şahsında veya ailesinde ısrar eden ağabeylerin de jübilesini yapması, önümüzdeki seçimlerin vazgeçilmez başarılı olma şartıdır.
Sağlıcakla kalın.