Mevcut yönetimin daha başından beri MHP’de en çok konuşulan ve üzerinden lâf üretilen en önemli konulardan birisi, hatta en önemlisi “Üye Kayıtları”dır. Hafta başından beri yazdığımız birkaç yazı için en fazla bu konu ile ilgili tenkit ve uyarılar aldık. Hâlbuki yazılar gayet açıktı. Yediğimiz fırçalara bakılırsa çok arkadaşımızın dikkatle okumadığı sonucuna varırız.Bu meselelere en üst seviyede Genel Başkan Başdanışmanı Sayın Şükrü Alnıaçık’ın müdahil olması yazıların yanlış anlaşılmaya meydan verecek boşluk taşımadığının en güzel örneğidir.Bu sebeple “İlgilenilmiyor” şeklindeki görüşler de kökünden yanlıştır. Bu seviyede ilgilenilen meseleye “İlgilenilmiyor” diyemeyiz. Ama niyetimiz “Maraza” çıkarmaksa bu ayrı bir husustur. Tabii ki herkesin kendine göre ortaya koyacağı örnekleri her zaman bulabiliriz. Bunların doğru olmadığını kimse iddia etmiyor ki! Eğer bu mesele ise meselenin çözümü için görüşler açıklanıyor. Yanlışın örnek teşkil etmesi zaten mümkün değildir, çünkü yanlış yanlıştır.
Siyasi partilere üye olmanın bir kuralı ve parti içi prensipleri vardır. Her önüne gelenin kaydını yaparsanız bir arayış içeresinde olan düşmanlarınızın eline silah vermiş olursunuz.Geçmişte bunun zararlarını yaşadık. Her menfur olayın failinin cebinden “MHP Üye Kimliği” çıkmadı mı? Bu yüzden dâvâyı mahkûm edenler ve hareketi zan altında bırakanlar olmadı mı? Hangisini hatırlatalım? Uluslararası teröre karışanları mı, eroin ticareti yapanları mı, yoksa çek-senet tahsilâtı yapanları mı? Bütün bu sebeplerle üye kayıtlarında Genel Merkez tedbirli ise bunun tenkit edilecek ve kınanacak tarafı yoktur. Aksine takdirlere karşılamak lâzımdır. Böyle bir tedbir olduğunu da bilmiyoruz; çünkü isteyenin belli bir soruşturmadan sonra kaydedildiği şeklinde bilgilere sahibiz.
Kayıt kısıtlamasının parti içi tercihlerde belli insanları seçtirmek gibi eğilimlerin de artık zamanı geçmiştir. Çünkü seçim tercihleri Genel Merkez ağırlıklı ve ilgili teşkilâtın tasvibi ile gerçekleşmektedir.Bu husus yerine göre anlam ifade edebilir. Lâkin hiç kimse de ne kör ne de sağırdır. Hemen hemen bütün mensuplarının akıl verdiği, bu kadar akıllısı olan bir harekette aklından geçtiği gibi tercih yapmak artık kolay değildir. Hatta kitleleşen ve ayarlarını belli bir kesime göre değil geniş kitlelere göre yapmak zorunda olan bir hareketin böyle yollara sapması oldukça zordur. Mahalli ve Ulusal basın var, birkaç tane sosyal medya, yüzlerce internet medyası var adamı çamura boğarlar. Çok dikkatli bir inceleme yaparsak bu tip işler gittikçe düzelmektedir. Ve elbette rayına oturacaktır. Bu hususların yönetenler tarafından düşünülmediğini farz etmek ve ortalığı tevatüre boğmanın zararını sadece camia çeker.
Üye kayıtları daha mükemmel hâle getirilemez mi? Elbette getirilebilir. Yalnız bu tip şikâyetler sadece MHP’de değil bütün siyasi partilerde vardır; elbette onlar da çıkış yolu aramaktadır. Mükemmel olanı iyi bir araştırmadan geçirildikten sonra, kaydı gerçekleşenlerin genel merkez tarafından bulunacak bir formülle “web sitesine” taşınarak resmi bir kayıt altına alınmasıdır. İsteyenler kayıt belgesini ancak buradan alabilmelidirler. Çünkü üye kayıtlarının umuma açık olmasının da sayılmayacak kadar mahzurları olmaktadır. Üye kaydı bir partinin beyni olarak görülmeli ve en küçük arızanın tamiri mümkün olmayan sakatlıklara yol açacağı hesabı gözden uzak tutulmamalıdır.
Bu uygulamalar dünyada ve ülkemizde; özellikle, gerektiğinde canımızı vereceğimiz hareketimizde nasıldır? Şahsen böyle bilgilere sahip değiliz. Bu hususların mutlaka incelenmesi şarttır. MHP elbette başka partiler gibi değildir! Bu sebeple “Gerektiğinde herkes canını verebilir” ifademiz asla bir abartı değildir. Çünkü ülkücülüğün tarihi böyle binlerce örneklerle doludur. 2014 seçimlerinde Belediye Başkanlığı için ülkede bu harekete oylarını vermiş 7,5 milyon insanı bugün davet etseniz, tamamı işini gücünü bırakır üye kaydı için kuyruğa girer. Seçim sandıkları bekçiliğinde sabahlara kadar uyumayıp hakkımızı kovalayan binlerce yiğit insandan bahsedebiliriz. Bu insanların tamamı en az genel merkez mensubu kadar kendilerini vazifeli ve yetkili saymışlardır.
Bir takım takıntılarla her şeyden evvel kendimizi görmemezlik ten gelemeyiz. Ülkücü her şeyin sahibidir; kiracı değil mekânın gerçek maliki ve efendisidir. Son zamanlarda Sayın Bahçeli de benzer beyanları sık sıkı tekrar etmeye başlamıştır. Bu sebeple temsil ettiğimiz misyonu daha sağlam temellere kavuşturmak yerine kuru-kuru iddiaları “İnatçılar”a bırakmalıyız. Esasında hiç düşünmüyorsunuz ama hep böyle muhalif olmak karar merciinin de kafasını bozar ve yanlış işler yapmasına sebeb olabilir. Netice itibariyle onlar da beşerdir ve şaşırmamaktan ari değildir.
Esen kalın.