8 Haziran 2014, tarihimize kara bir gün olarak geçti. PKK’lı bölücü hainler Diyarbakır’daki 2. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın bahçesindeki direkte bulunan Türk bayrağını böyle indirdiler. Sadece bir askere havaya iki el uyarı ateşi yaptırıldı. Yazıklar olsun… İş bu noktaya geldi…Yoruma gerek yok. Toplumca herkes kendine düşen utanma payını alsın kara kara düşünsün.
Irak’ta Türk askerinin başına çuval geçirildi. Tısss yok…
Savaş ve iç savaş halinde mücadele planlarının saklandığı devletinsır odası Kozmik Oda’ya girildi. Tısss yok…
Sonunda PKK’lı hainler Diyarbakır merkezinde 2. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın bahçesindeki Türk bayrağını indirdiler. Tısss yok…
1918 yılında Mütareke döneminde İstanbul’u işgal eden Müttefik Kuvvetleri silahlarını ellerinden alarak ordumuzu dağıttı. Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerini İngiliz, Fransız ve İtalyan kuvvetleri kendi aralarında bölüştüler. 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar İzmir’e çıktı. Bunun üzerine 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan yola çıkan Mustafa Kemal ve arkadaşları 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak kurtuluş meşalesini yaktılar. Erzurum ve Sivas Kongrelerinden sonra 23 Nisan 1920’de Ankara’da bu meşale milli iradeye teslim edildi.
O günlerde Meclis’te bir milletvekili kürsüden Namık Kemal’in şu beytini okudu:
“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini? ”
Kürsüye fırlayan Mustafa Kemal’in bu beyite cevabı şu oldu:
“Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak baht-ı kara maderini!”
Milli şairimiz Mehmet Akif ERSOY aynı tarihlerde halkı bu mısralarla Milli Mücadele’ye davet ediyordu:
“Sahipsiz olan memleketin batması haktır
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır”
Vatan ve millet sevdalıları silaha sarıldı, vatanını ve namusunu düşman elinden kurtardılar.
Bunun üzerine milli şairimiz Mithat Cemal Kuntay şöyle haykırdı:
“ Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır”
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşundan 91 yıl geçti. Maalesef devletimiz, vatanımız ve milletimiz bir bölünme tehdidiyle ve dışardan desteklenen bir bölücü iş düşmanla karşı karşıya. Geçmişte olduğu gibi bugün de bir komplo karşısında bulunmaktayız. Şimdi bu garip yurduma kim sahip çıkacak? Bayrağımı kim indirtmeyecek, ezanımı kim dindirtmeyecek?…
Bayrağı basit bir bez parçası görmeyip bağımsızlığımızın simgesi kutsal bir değerimiz olarak gören ve bu manzaradan yüreği kanayan Türkler, bayrağına, vatanına, birlik ve bütünlüğüne sahip çıkarsa, iç ve dış düşmanlarımız hedeflerine ulaşamayacaklar ve GELDİKLERİ GİBİ, GİDECEKLERDİR…
O zaman utanmadan göğsümüzü gererek İstiklal Marşımızın şu son dörtlüğünü okuyabiliriz:
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!
VATANIMIZI, MİLLETİMİZİ, DEVLETİMİZİ, HÜRRİYETİMİZİ VE BAĞIMSIZLIĞIMIZI SEVİYORSAK;
RENGİNİ ŞEHİTLERİMİZİN KANINDAN ALAN ŞANLI AYYILDIZLI AL BAYRAĞIMIZA SAHİP ÇIKALIM….