BIRAKIN demokrasi öyle olsun; başbakana yumurta da atılsın, lâf da atılsın…
Bunları yapmanın cezası da olmasın!
Ceza olacaksa başbakana da olsun…
…………………………
O, günlerce ve soluk almadan yurttaşı hain, casus, ajan ve benzeri sıfatlarla karalayacak, aptal yerine koyacak, yalanlarla kandırmaya kalkacak, yurttaş bu düzeysizliğe tepki olarak yumurta ya da lâf atamayacak…
Pekiii ne yapacak?
Su-sa-cak!
Tablo ortada…
Ceza hep yurttaşa, alkış hep ona…
Demokrasilerde var mı böyle “Hep bana Rabbena” düzeni!?
………..……………..
Bir öğretmen hanımefendi kendini tutamamış konvoya bir adet yumurta sallamış…
Korumalar cin ya; araca isabet etmeyen fakat yere düşen yumurtayı görüp gereğini yapmışlar; 42 yaşındaki öğretmeni apar topar yargıçın önüne çıkarmışlar…
Sonuç?
Yargıç, öğretmen hanımefendiyi 7 bin lira para cezasına mahkûm etmiş…
Kadıncağız bu parayı bir çırpıda öderse üç aya yakın aç demektir…
Bu tepkiye neden olan argo sözcükleri kullanan, edeb dışı yakıştırmaları yapan ve yurttaşın sabrını taşıran muhterem de, yoluna devam edecektir…
Demokrasilerde var mı böyle “Ben alayınıza söverim, biriniz bana sövemezsiniz” diyerek saltanat sürmek!?
* * *
İKTİDAR partisinin grup toplantılarına dikkat ettiniz mi?
Sadece idrak ve iz’andan değil vicdandan da yoksun bir kalabalık, söylenen her sözcüğü bilincsiz bir ruh
haliyle alkışlıyor.
O bilinçsizlik, sandığa gidildiğinde de sürdüğü için sonuç değişmiyor…
Oy’a dönüşüyor!
AKP’yi iktidara taşıyan zihniyet, ottan farkı olmayan zihniyettir!
O kalabalık ne muhakeme etmeyi, ne analiz yapmayı, ne araştırmayı, ne düşünmeyi, ne de gerçekleri dillendirmeyi biliyor…
…………………………
Bildikleri tek şey alkışlamak…
Başbakan dahil, pohpohlanmaktan hoşlanmayan bir AKP’li var mı acaba!?
Neden konuya değindiğimi de söyleyim; balkondaki heriflerin sınır tanımaz dozdaki alkışları hâlâ kulaklarımda çınlayıp duruyor…
* * *
ATATÜRK Kültür Merkezi SİT alanı sayılan Taksim Meydanı‘nın neredeyse göbeğinde inşa edilmiş bir kültür ve sanat merkeziydi…
Artık değil…
İhtiyaç hasıl olsaydı at ahırı da yapılabilirdi; farklı bir ihtiyaç doğdu, bu defa polis konaklama merkezi haline getirildi…
Taksim ve çevresinde her gün beş bin kadar polis görev yapıyor. Hepsi aynı anda sokakta değil, vardiya usulü çalışıyorlar. Vardiya değiştikçe de merkez hareketleniyor…
Dinlenenler sokağa, sokaktakiler dinlenmek üzere içeri…
……………………..
Herkes hatırlamaz; AKM 1969 yılında hizmete girdi, 1970 yılında da yangın tehlikesi geçirdi…
Binanın tamamlanması ve kültür etkinliklerine açılışı ancak 23 yılda sağlanabildi.
AKP iktidarı birçok esere gönül koyduğu gibi AKM’ye de yöneldi ve binayı “Yerine yenisini yapacağım” diyerek yıkmaya kalktı…
Direniş olmasaydı gezideki ağaç katliamıyla açılacak alana “Kışla-avm-rezidans” karışımı bir ucube inşaat başlatılacaktı. Ona koşut olarak da AKM yıkılacaktı…
Kısacası İstanbul’da da Bermuda Şeytan Üçgeni‘ne benzeri bir anafor yaşanacaktı…
Yurttaşların bilinçli karşı çıkışı oyunu bozdu; gezi kurtarıldı, keza AKM de…
……………………..
Durum karışık…