Son Musul hadiseleri dolayısıyla sanki milletteki heyecan devlette yok! Tutarsızlık ve duyarsızlığın adını da “Temkinlilik” koymuşlar. Peşmerge ses çıkarmıyor; çıkarmasına sebep de yok, çünkü onlara karışan yok! Üstelik yıllardan beri zaman zaman peşmergenin karşı karşıya geldiği Bağdat güçleri kili-tarağı çoktan toplayarak görev yerlerini terk ederek evlerinin yolunu tutmuşlardır. Bu ne demek oluyor; merkez kuvvetlerin kaçmasıyla boşalan yerlerde peşmerge bölgesel güç olarak görevi devralıyor. IŞİD’ın elinde olmayan meselâ Kerkük ve Türkmen yerleşim bölgeleri tamamen peşmergenin eline geçmiştir. Türkiye’nin dış politikasının Barzani’nin yanında olma esasları üzerine kurulu olması ses çıkmamasının ana sebebidir.
IŞİD’ın Musul’daki durumunu ve son hareketliliğini vatandaşlar olarak bizler ve Irak Kürtleri bilmiyorsa da yönetenlerimizin, yani Türkiye ve Peşmerge idaresi-Irak Merkezi Hükümeti ile bölge istihbarat örgütlerinin bilmemesi mümkün mü? Dün itibariyle 17.000 kadar olduğu söylenen IŞİD Ordusu Kürt bölgesine gözünün ucuyla bile bakmayarak Bağdat’a yönelmiş ve kendi gücünün 1/3’ü kadar 4500 kişilik bir Bağdat kuvvetini esir etmiştir. Bütün bu olaylara karşılık ülkemiz ne yapıyor? Hangi sebeple kaçırıldıkları belli olmayan 80 kişilik konsolosluk personelini kurtarmaya çalışıyor. Elbette konsolosluk personeli şu anda en önemli mesele. Lakin bu Türkiye’nin Orta Doğu’da gücü bilinirken Türk Konsolosluğu ve personelinin, kısaca Türkiye’nin ilk hedef alınmasının sebebi nedir? Bu hususu biraz irdeleyelim:
Görünen şekli ile bilindiği ve ifade edildiği gibi IŞİD tıpkı Suudi Vahhabiliği gibi çok koyu radikal İslâmcı bir örgüt olan El-Kaide’nin bir parçasıdır. Bunlar da Suudiler de kendilerini “Selefi” olarak adlandırmaktadır. Yani nereden bakarsanız bakın bu örgütlerin teşkil ve yönlendirilmesinde başta ABD olmak üzere Suudi Arabistan-Katar-BAE gibi “Sünni” petrol babalarının destekleri vardır. Para dopinginin içine dünya çapında eskiden beri var olan maceracılık da çıkınca böyle işleri organize etmek kolaylaşıyor. Bazıları da savunuyor ve “Orta Doğu haritası sun’i bir haritaydı şimdi gerçeğe dönüşüyormuş!” Yani Kuzey Irak’ta başta Kerkük olmak üzere Türkmen yerleşim bölgelerini peşmergeye terk etmek de mi, bu yanlış hudutlandırmanın ürünüdür?ABD’liler ayak basana kadar Musul ve Kerkük de birkaç varoş mahallenin dışında Kürt bulunmadığını herkes biliyor.Musul da Türkmen ve Sünni Arap, Kerkük’te de az bir Arap ile komple Türkmen yaşıyordu.Buralarda yapıyı tapu kayıtlarının yakılmasına göz yummakla ABD’liler değiştirdi. Fakat mezarlıkları değiştirenmişler ve mezar taşları %95 Kerkük’ün Türkmen olduğunu hâlâ ispat ediyor. Anlaşılan Kerkük’te ölen Kürtler başka ve uzak mezarlıklara götürülmüş.
Dünden itibaren Kerkük ve Türkmen kentlerini tamamen ellerine geçiren peşmergeler bu gidişle sanırım mezarlıkları da ortadan kaldırırlar. Çok zor bir iş değil! Çünkü bizim hükümetin Irak’ta bir “Türkmen” meselesi yok; bu yıllar öncesinde kaldı. Hâlbuki uluslararası siyasette Saddam’a karşı Türkmen kartı, Kürt kartından daha etkiliydi. Suriye’den elimizi-yüzümüzü yıkadık. Ne Türkmen’i soracak yüzümüz ne de o tarafa bakacak gücümüz yok. Maşallah kendilerine soracak oluşursanız her şey güllük gülistanlık: “Komşularımızla sıfır sorun!”
Artık görünen köy kılavuz istemez: Bu iktidar ülkemizi taşıyamıyor. Çünkü 12 yıl önce iktidarı devralan bu zihniyet o günden beri devleti test ediyor, kendinden öncekilere ve devlet iskeletine katiyen güvenmiyor. Kendi kadrom dediği bilgisiz ve tecrübesiz insanların da ortaya koyduğu siyaset böylece sadece bölgede değil dünyada fiyasko ile sonuçlanıyor.
Irak’ta meydana gelen olaylardan evvelden haberdar olunmaması mümkün müdür? Bir senaryo dönüyor? Artık büyük ordular beslemeye de gerek yokmuş. Örgütvari bir avuç insanla bir ülke ele geçirilebilirmiş. Ehh ne bekleyelim; biz de bir örgüt kurup koca bir devleti mi yıkalım?
Sağlıcakla kalın.