GÖZÜNÜ Merkez Bankasına dikti…
Aslında banka ve başkanı Erdem Başçı bahane; önemli bir ekonomist olan Ege Cansen‘in dediği gibi arkadaşın asıl hedefi, ekonomiyi de islâmlaştırmak…
Ekonomilerde yeri olan faiz kurumunu kökünden yok etmek…
Erbakan da vaktiye faiz karşıtı çıkışlar yapmış ama ekonomik gerçeklerin faizsiz bir uygulamaya uygun olmadığını görerek bu kuruma düşmanlığı bırakmıştı…
Ekonomilerde yeri olan faiz kurumunu kökünden yok etmek…
Erbakan da vaktiye faiz karşıtı çıkışlar yapmış ama ekonomik gerçeklerin faizsiz bir uygulamaya uygun olmadığını görerek bu kuruma düşmanlığı bırakmıştı…
İster kâr payı, ister faiz desin Erdoğan da, faiz düşmanlığını bırakmak zorundadır.
Küresel ekonomik çarkın dişlilerinden biri olmak isteyen, ekonomi biliminin değerlerini göz ardı edemez; eden olursa global ekonomik çark içerisinde yer bulamaz ve bir başına kalır.
İki gün önce Erdem Başçı, Bakanlar Kurulu’na katılarak brifing verdi.
Toplantıdan sonra Bülent Arınç tarafından yapılan açıklamada Başbakan’ın hükûmet adına Merkez Bankası Başkanı’na teşekkür ettiği duyuruldu…
Bu toplantının en hayırlı yanı Başçı‘nın Merkez Bankası’nın izlediği para politikasına siyasal yapının müdahale edemeyeceğini göstermiş olması…
Ekonomide özellikle de parasal sıkılaştırma konusunda önemli olan uygulamadır; o aşamada Türk Lirası’nda hızlı bir değer kaybına neden olmamak gerekiyor. MB‘nin izlediği yolun bu olduğu Erdoğan’a iyice anlatıldı ki, Başçı’ya o toplantıdan koca bir aferin çıktı.
Bükemediği bileği öpmeyi hepsi öğrenecek…
Başçı’nın elini öpmekle başladılar bile!
* * *
CUMHURBAŞKANI seçimi yaklaşırken iktidarın sinir sistemi de SOS vermeye başladı…
Aday olması kesinleşen Tayyip Bey‘in öfkeli ve celalli hali henüz dağılmış değil.
Fiziğini saklamayı beceriyor ama verdiği talimatlarla bunlara bağlı uygulamalar, ruh halinin ne durumda olduğunu gösteriyor…
Ayasofya’nın ibadete açılmasını sağlamak isteyen bir nevzuhur derneğin 20 bin yurttaşı izin almadan Ayasofya’nın önünde toplu namaz kılmaya götürmesi, polisin de bu kalabalığa müzahir olması dikkatlerden kaçmış değil.
Vaktiyle M. Şevket Eygi‘nin, gazetesini daha geniş bir kitleye satmak amacıyla düzenlediği toplu namazlara benzer bu toplantıya en yüksek mülki amir izin vermediğine göre girişimi koruyup kollama talimatını polise kim verdi acaba…
Beri yanda demokratik hakkını kullanmaya kalkan gençlerin, aydınların ve halkın üzerine tomaları sürmek, biber gazı sıkmak, coplarla “Yersin yemezsin” uygulaması yapmak, söyleyin bakalım, kimin talimatıyla hayata geçirilmektedir, hem de kol kadar!
Bu kadar zıt işler yapan, yapılmasına çanak tutan bir siyasal hareketin çıkaracağı cumhurbaşkanını insan düşünmek bile istemiyor…
* * *
GEÇEN gün, Gezi Parkı‘nda yaşanan olayların yıldönümüydü…
Evhamlı siyasal irade diken üstündeydi, o gün için ekstra önlemler alınmıştı…
İlk önlem olarak park, halka kapatıldı…
Bir süre sonra baktılar ki olay yok, açtılar ama gelen talimat üzerine yeniden kapattılar. Yurttaşın biri elindeki papatya demetini parka bırakmak istedi ama ona dahi izin vermediler…
Yurttaş “Belki biraz sonra açarlar” düşüncesiyle iki saate yakın orada dimdik bekledi; nafile…
Musluk reklâmından esinlenerek “Aç-kapa” yaptıkları parkı gece de kamuya kapalı tuttular…
Güçleri henüz yetmediği için Taksim Meydanı‘nı da “Aç-kapa” yöntemiyle korumaya henüz kalkışmış değilller. Meydanın Tüneltarafına bakan ağzıyla Harbiye ve Beşiktaş yönlerine bakan ağızlarında yığınak yapıyorlar ama meydanı bir türlü kuş uçmaz kervan geçmez hale getiremiyorlar…
Çünkü oralarda meskenler var; o meskenlerde yaşayan yurttaşların günlük trafiğini durdurmak mümkün değil…
Bu böyle mi sürecek…
Hayır, bunlar gidecek, ülkede her şey demokratik değerler manzumesindeki yerini alacak…
Dillerine persenk ettikleri Yeni Türkiye sloganı da son bulacak…
Demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin, hukukun üstünlüğünün, adaletin, asayişin, güvenin, refahın, olmadığı bir Türkiye’ye yeni demek mümkün mü!?
AKP’nin Türkiye’sine bakın…
İktidar ülkeyi, insana değer vermeyen, hırsızların, uğursuzların, talancıların, yalancıların, rüşvetçilerin, hanedan âşıklısı sapıkların, servetlerini ayakkabı kutularında, mahdumların evlerinde tutanların ve çaldıkları paraları istifleyerek saklayanların, cemaatlerle düşüp kalkanların, hısım, akraba, hemşehri, yandaş tiplere ilbal dağıtılarak yürütülen bir Türkiye haline getirdi…
Buna mı hayranlık duyacağız!?
………………………… ….
Yürüyün hırsızlar…
Yürüyün uğursuzlar…
Baskıcı ve işkenceci herifler yürüyün…
Yürüyün ama büyüklerinizin lâfını da dinleyin, etrafa sıçratmadan yürüyün…