Başbakan ve AKP Genel Başkanı olması kesinleşen Ahmet Davutoğlu, partisine ve Türkiye’ye neler getirir; şimdiden kestirmek mümkün ise de, acele etmeye de gerek yoktur. Dışişleri Bakanı olduğunda taşıdığımız iyimser havayı şimdi de taşıyıp bir fırsat vermek gerekmez mi? Elbette bazı şeyler ve 12 yıldan beri yaz-boz tahtası haline getirilen ülke meseleleri, suyun başında oturanlara bazı şeyleri öğretmiş olmalıdır. Yani dış işleri politikamızın kayaya oturduğunu, biz küçük ufkumuzla biliyoruz da koca “Hariciye Nazırı” bu işin farkında değil mi? Dileriz ki eskisi gibi olmaz ve milletin yeni kredisi eskisi gibi boşa harcanmaz.
Ülkenin ağırlıklı meselesi dış politikadır. Suriye, şimdi yeni Amerikan kararlarını beklemeye başlamış. IŞİD karşısında yardım istiyor. ABD, Kürtlere çektiği kıyağı onlara yapacak mı? Hiç belli olmaz küresel gücün Ortadoğu siyasetinde yeni düzenlemeler seziliyor. Ülke harap olduktan sonra dünya gerçeğinin artık farkına varmış olan Suriye’de elbette diktatörlüğe geri dönüş olmaz. Esad’ın çevresinde bulunan bir meslektaş dostumun en azından öngörüsü böyle. İnşallah dediği gibi olur, Türkiye de büyük patronun eğilime uyar, bölgemizin bu en önemli meselesi hal yoluna girer.
Bizim Suriye ile kötü olmamız mümkün değildir. Geçmişte babasından gelen yanlış işlerle aramız yoktu; lâkin oğul Esad devrinde kabahatin büyük hissesinin Türkiye’de olduğunu artık Hükümetimizin de kabul etmesi gerekir. Hem komşumuza bu kadar kötülük yapmak bizim milli vicdanımızın mahsulü olamaz. Kaldı ki müşterek bir tarihimiz ve yakın akraba olan halklarımız vardır. İnşallah yeni dönemde Dışişleri Bakanı olarak görülemeyen incelikler, Başbakan olarak görülür ve insanlarımız rahatladığı gibi devletimizin de menfaatleri olur.
Irak meselesi daha kolay görülüyor; IŞİD elbette içi boş bir kaval durumunda. Şimdi Cumhurbaşkanı seçilen eski Başbakanımız, “Musuıl ve Kerkük”e ayrı bir statü verileceğini söylemiştir. Yeni Başkan, inşallah bu statüyü sağlam kazığa bağlamadan Kürt politikalarına geçit vermez. Gerçi hangi tarafa dönersek dönelim bizim insanlarımız zarar görüyor ve eziliyor, ama bu sefer duyarlılık gösterilerek “Türklük”ün mağduriyeti önlenir.
Davutoğlu hususunda bir yeni başlangıç olarak daha itinalı hareket edeceğiz. Öncelikli meseleleri şüphesiz iyi biliyor. İnşallah devlet biraz mübalağa ve kışkırtıcılıktan da kurtularak gerilim düşürülebilir. Çok konuşmayan yeni Başbakan’ın, ortalığı demagojilere boğmayacağını ümit ediyoruz. Partileri ve iç meseleleri bizi hiç ilgilendirmiyor. Yönetime kim girer kim girmez bizim meselemiz değildir. Bizim için ülke, yani Türkiye önemlidir; bu ülkeyi de bu insanlar yönetecektir. Ellerinden bu imkânı alacak güç ancak seçimlerdir ve bu iş de 2015 yazına kadar mümkün değildir. İnşallah şu yazar-çizer paralel olmayan cemaat takımı da, yüksek perdeden akıldanelik yapmaz. Çünkü bu ülke seçtiği idarecilere güvenmek istiyor, onlara yardım etmek istiyor; kesinlikle “Akîl – nakil – mukallit” insan istemiyor. Yani memleketin meselesini seçilenler mi çözecek, yoksa “artistler” ve “arabesk”çiler mi? Hele şu kendini “Hz. Peygamber’in torunu” sanan, ”İmam-Hatip” kafalı, ”Allah adın zikredelim evvela” ve artı bir “Yasin” için sosyeteden bin lira isteyen kafaya da doymuştur. Din adamı gitsin adam gibi din adamlığını yapsın, buna kimsenin diyeceği bir şey yok! Taşdelen kafası ve yüksek perde ile hiçbir meselenin işaretlenmesi bile mümkün değildir. Vallahi millet yine de iyi dayandı ve çok sabretti!
Sağlıcakla kalın.