Başbakan olması beklenen Ahmet Davutoğlu, siyasette şansı yaver giderek sür’atle ilerlemiştir. Aydınlar onu “Stratejik Derinlik” kitabiyle tanıdı. Akademisyenliğinde öyle ahım sahım bir ilim adamlığı olduğu söylenemez. Hele politikaya ilk adım adım atışında “Yeni Şafak”ta 1999-2002 arasında yazdığı yazıların bile çok hükmü yoktur. 2003’de Abdullah Gül, bilâhare de Tayyib Bey’ın danışmanı olarak politikaya taşınmış, aynı zamanda “Büyükelçi” sıfatını almış, onu siyasete taşıyanlar nezdinde ilk imtihanını ”Gazze” konusunda iyi yapmış ki, 2009’da Milletvekili olmadığı halde dışarıdan ”Dışişleri Bakanlığı”na getirilmiştir.
Davutoğlu, Dışişleri Bakanı olunca kamu oyunda çok tanınmadığı için kendisinden “Stratejik Derinlik” dolayısıyla çok şey beklenmiştir. Şu anda Gazze kan gölü, İsrail okulları, camileri, sivil yerleşim bölgelerini bile bombalıyor. Araplar çil yavrusu gibi dağılmış. Hepsi zengin ve “Petrol” ağası olan bu insanlar Filistinlileri yalnız bırakmış durumdadır. Türkiye ilgileniyor görünüyor ama perde arkasında İsrail ile en mahrem bilgileri konuşuyor. Bir zamanlar çok sükse yapan ve çocuklara ad olarak verilen “Tayyib” adlılar da çocuk katilleri tarafından öldürülüyor. Davutoğlu ilk icraatında nasıl bir düzen kurmuş ki, ne tarafa çevirirsen çevir kabın içi boşalıyor.
Davutoğlu 1 Mayıs’ta Dışişleri Bakanı oldu, 14 Ekim 2009’da Suriye ile ortak bakanlar kurulu toplantısı yapılacak kadar çok iyi bir işbirliğine gidildi ve kamuoyu da, bu hareketi tasvip ve tasdik etti. Bundan 17 ay sonra 15 Mart 2011’de Suriye’de iç savaş başladı. Ve komşunun bu en ne kritik zamanında Türkiye’nin politikası tam tersine döndü ve “Stratejik Bakanlar Kurulu Toplantısı” adı verilen Türkiye -Suriye işbirliği birden unutuldu ve “Esad gitmeli nasihat dinlemiyor” bahanesi ile ona ancak üç ay bir ömür biçildi. Bunlar tevatür değil hep resmi ağızların ettiği laflardır. Ama Suriye’de “Esad rejimi” aradan 3,5 yıl geçmesine rağmen dimdik ayakta duruyor ve günden güne de güçleniyor. Sanırım ay ile yılı karıştırmışlar ve bu politikayı da “Stratejik” olarak yazmış ve okumuşlardı. Şimdi Suriye ile selâm ve sabahın yok, derinlik politikaların da iflâs etmiştir. Irak zaten gözler önündedir ve ne oluyorsa Türkmen kardeşlerimize oluyor. ”Kürt Devleti”nin ilânı Türkiye’nin yüksek “Stratejik” kararını bekliyor. Kerkük ve Musul’a özel statü vereceklermiş, nasıl? Merkezi Hükümet’e bağlı bir özerklik değil mi? ”Özerk Kürdistan” gibi! Ama şimdi bağımsız oluyor ve fiilen de böyle hareket ediyorlar! Bir örnek olarak Kerkük’te taşrası ile birlikte Talabani’nin Soranileri 6 milletvekili ile birinci parti! Burada da ikinci bir Kürt devleti mi kurulacak, bu da mı derinlik! IŞİD petrol ihraç eden ülke konumunda; bunlara “Derinlik”in, derinden derine yardım ettikleri konuşulup yazılıyor? Neyin nesi, gerçekten onlara yardım ediyor muyuz?
İran’a gidip-gidip geliyorsunuz, hatta su yolu yaptığınız gözler önündedir. Ve İran’dan “Türkmen Doğalgazı”ndan beş kat pahalıya enerji alıyoruz, Rusya’dan da öyle! Bunlar “Stratejik Hatalar” değil de nedir?
Dışişleri’nde neyimiz iyi gidiyor, Avrupa mı? ”Stratejik” telefonlarınızı bile Almanya dinliyormuş!
Hayırlısı, bakalım daha neler göreceğiz? Komşularımız dâhil Dünya’da selâm alıp-verecek kimsemiz yok! Düne kadar ABD Başkanı Obama tepemizdeki baş sorumlunun telefonlarına çıkmıyormuş! Acaba her şey düzelecek mi, daha mı kötü olacak?
Sağlıcakla kalın.