Ali Bademci
Hatırlayacaksınız, Urfa’ya Kürt ilticası başladığı ve ertesi gün bu konuda iki yazı yazmış ve “İnşaallah böyle değildir” diye temennide bulunmuştuk.”Operasyon” diye siyasi malzeme olarak kullanılan argüman için de aynı şeyleri söylemiştik. Şimdi her şey ortaya çıktı “rehinelerimiz” otobüslerle getirilerek teslim edilmişler. Bütün mesele açılan sınırdan giren Suriye PKK’lılarının kamufle edilmesiymiş. Demek ki gerçekten, “Takke düşünce kel görünmüştür” demekte ne kadar haklıymışız. Sanki rehinelerin bırakılmasına Türkiye’de sevinmeyecek insanlar varmış gibi milletin gözünün içine baka baka yalan söylemişlerdir. Zaten Azerbaycan’dan “Operasyon” yürütülemeyeceğinden de işin ciddiyetsizliği belli idi. Şunu dosdoğru ortaya koyup bir “Takas” yapıldığını söyleseydiniz; Türk askeri ve polisinin katillerini verdiğinizi, başka çare kalmadığını itiraf etseydiniz ne olurdu?
Cumhurbaşkanımız apar topar ABD’ye uçtu; kapalı kapılar arkasında ne görüşülmekte olduğunu kendilerinden başkası elbette bilmiyor. Okyanus ötesinde ne yapıldığı sorulacağına, muhterem medyamız, “Fethullah Gülen”in iadesini veya“Kırmızı bülten”e girip girmeyeceğini tartışıyor. Muhalefet ise dostlar başına, her şeyden habersiz iddia kabilinden söylemlerde dahi bulunmuyor. Şimdi millet ne yapsın? Kötüye ve art niyetliye bedduadan başka elden ne gelir!
Emekli Orgeneral Edip Başer, hükümetin bu politikalarla “Büyük Kürtdistan”a yol verdiğini iddia ediyor. Biz de, bahsettiğimiz yazılarda bu görüşleri ileri sürmüştük. Başer, terörle mücadele hususunda uzman bir kişilik; daha evvel böyle önemli bir görevi başarı ile yerine getirmiştir. Şüphesiz ki söyledikleri bir kıta subayının söylediklerinden çok farklıdır. Ama kimsenin sesi sedası çıkmıyor. Demek şu ABD seyahati, kesinlikle bu “Kürtlük” işi ile ilgilidir. Bari tıpkı Menderes Hükümetlerinin Kıbrıs politikasında olduğu gibi oyunu açık oynayın da görelim! Nasıl olsa “Milli” bir tepki yok, karışan yok; alan memnun veren memnun! Bizim gibilere de ne oluyor yani!
Şeref ve haysiyet üzerine sözler edilmişti ki “İmralı” ile görüşmüyoruz diye! Lakin aynı ağızlar Öcalan ile görüştüğünü itiraf etmediler mi? Yani şimdiki bölgesel Kürt hareketini, iktidara gelirken “teröristbaşı” diye millete ifade ettiğiniz muhterem idare etmiyor mu? Eş başkanlar, Belediye başkanları gibilerini camiden mi getirdiniz? Bu kadarına da pes doğrusu; gözünün içine baka baka halk ile dalga geçiyorsunuz!
Peki, gerçekten bu yavaş yavaş “Kürtçülük” ne zaman “Büyük Kürdistan”a dönüşecek? İşte asıl kıyamet o muhayyel günde çıkacaktır; dağı da, ovayı da o zaman göreceğiz! Madem böyle bir şey vardı da neden otuz bin insanın katline ve bir o kadar insanın da çaresiz kalmasına müsaade ettiniz! Vallahi bu işin içinden zor çıkılır; sonuç Afganistan ve Irak ABD harekâtından daha beter olur. Dağa kim çıkar, ovada kimler gezermiş inşallah o gün öğrenirsiniz; çünkü bunları “Hikmetyar”dan öğrenemezsiniz.
Muhabbetle.