Son yazılarımızda, MHP ile ilgili olarak kuvvetli vurgular yaparak Adana’ya ve Adanalı ülkücü geçmişi olanlara epeyce yer verdik. Bu yazılarla ilgili olarak gerek açık ortamda ve gerekse özelden pek önemli mesajlar aldık. Elbette bunlar çok önemli bilgilerdir; zaman zaman yazılarımız içinde bunları değerlendiriyoruz ve kıymetlerine binaen değerlendirmeye de devam edeceğiz. Elbette bu değerlendirmelerin hareketin umumi seyrine birçok faydaları olacaktır. Şahsen bir siyaset adamı veya partici olmadığımız için elbette kaynakların bilgileri ile hareket ediyoruz ve bunlar şahıs olarak içinde yer aldığımız meseleler değildir. Adana “Milliyetçi Hareket”e uzun yıllar ve hâlâ başkentlik yapmaktadır. Genel Başkanımız ve birçok tanınmış siyasetçimiz Adanalıdır. Bunlar üzerinde belli bir emeğimiz vardır; şimdiye kadar bunu inkâr eden ve nankörlük edene de rastlamadık. O zaman iyi dinleyin de bugün “Adana Teşkilâtı” konuşalım.
Üzerlerinde emeklerimiz olduğunu ifade eden H.A., yazılarımızın bazılarından dertli. Vekil Seyfeddin ve eski vekil Tankut için “cemaatçi” diye yazmışız. Doğrudur, lâkin bir savunma refleksi vardır, bir açıklama yapar veya tekzip ederler biz de, bu haklı görüşleri başımızda taşırız. Netice itibariyle maksadımız bellidir. Yazının tamamı okunur ve evvelki yazılar da göz önüne alınırsa önemli olan sözü geçenlerin, hangi “cemaat”e mensup oldukları değildir. Vekil Seyfettin’in böyle olmadığını; en azından kişiliği ile uyuşmadığını pek iyi biliyoruz; lâkin gerek meclis kürsüsünden ve gerekse bölgesel açıklamalarından bizzat kendilerinin itirafları vardır. O kürsüden bir günden bir gün neslinin ve milletinin meselelerini konu ettiği de görülmemiştir. Hâlbuki Adana bu davanın en çok kahrını çeken ve çok ezilmiş bir yerdir. Tankut’a gelince şöyle yazılan, söylenen şeylere bakın “Süleymancı” olduğunu bilmeyen yoktur; sırf bu sebeple Bilâl Uludağ’ın MHP’nin en kuvvetli olduğu Sarıçam’dan Belediye başkanı seçilmesini sağlamıştır? Bilâl Uludağ’ın ülkücü olup olmadığını meslektaşı ve hukuk müşaviri, AKP’li Av. Yusuf Özer’den sorup öğrenin.
Son zamanlarda “paralel yapı” iddiaları ile AKP içini temizlerken şimdi bizde de, bu görüşleri telaffuz etmemek akımı başlamıştır. Hâlbuki “cemaatçi” olmak da kimseyi ilgilendirmez. Siz bana belli görüşler ve hatta kesişen ekonomik çıkarlar doğrultusunda, ”Yılmaz Tankut-Adana İl ve Seyhan İlçe-Recai Yıldırım-Seyfettin Yılmaz”ın kuvvetli bir hizip olduğunu ve teşkilâtlarda ülkücülere hayat hakkı tanınmadığı halde adı sanı belli olmayanların “Delege” yapılmadığını söyleyebilir misiniz?
2002 Genel Seçimleri’nden sonra parti barajı aşamayınca üye seferberliği başlatıldı ve gittik kuzu kuzu bir yıllık aidatı peşin yatırarak Seyhan İlçe’ye kaydolduk? Bu “hizipçibaşılar” bu kayıtları ne yaptılar? Sonra bu hizbe Çukurova İlçe Başkanı İbrahim Kara da dâhil oldu? Yani partinin şimdiki parçalı bölüklü halinden çok mu memnun sunuz? Hemen hemen herkes bu ekibin Belediye Seçimleri’nde çalışmadığı kanaatinde; yani bunlar hep yalan mı? Hüseyin Sözlü tahammül gösterdi, Mersin gibi bir fesih işlemine tevessül etmedi diye çok mu karlı çıktı? MHP’li rey verdi, ”Süleymancı” Bilâl Uludağ Başkan seçildi! Madem bu kadar maharetli ve çevreli idi de, neden Seyhan veya Yüreğir’den aday olmadı! Bunları kimseye yutturmak mümkün değildir. Şimdi bile kendi müvekkilini icraya veren bir AKP’li şamatacıyı hukuk müşaviri yapmış; yani MHP’li avukat mı kırıldı veya makam kendisine “cemaat” lütfu mudur? Mızrak elbette çuvala sığmaz!
Gelelim Recai meselesine; onun şahsi hayatı elbette bizi hiçbir şekilde ilgilendirmez. Herkes bir işi nasıl yapmışsa aynı şimdiki gibi bedelini de öder. Buna da kimsenin bir diyeceği olamaz. Adana’da Ülkü Ocakları zamanından beri bir “Ziraatçı” çekişmesi ve “beraberliği” vardır; elbette bunları en azından iyi bilenlerdeniz. Sanırız düşünceleri sağlam olan Recai’nin bu hiziple birlikteliği buradan kaynaklanmaktadır.
Adana’da MHP’nin düze çıkması; bitmiş, kokuşmuş, ayyuka çıkmış “Hizipçilik”in artık son bulması lâzımdır. Herkes bu çirkinlikten nefret etmektedir. Eteğindeki taşları dökeceksin ve yeni bir şuurla, eğer itibar kaybetmişsen yeniden kazanmaya çalışacaksın! Kimse kimsenin elinden bir şeyleri kapmak yarışında değildir; mesele bunun idrakinde olmaktır. Yoksa adam cemaatçi imiş, tarikatçı imiş bunların kınanacak yönü yoktur ve kötü olarak da görülemez. Kötü olan bunları birer siyasi motif veya simge olarak kullanmaktır.
Sağlıcakla kalın.