Ali BADEMCİ
Mahallî ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bizlerin baba ocağı CHP’den bayağı umutlanmıştık. Hatta bu sütunlarda, partinin Kılıçdaroğlu ile aslî mecrasına oturacağı mealinde yazılar da yazdık. Şimdi Hükümet ile eli kanlı ve silâhlı terörist örgüt karşı karşıya gelince, tekrar CHP muhalefet olsun da, nasıl olursa olsun imajına geri dönmüştür. Bu atışmaların ilgi çekici tarafı, MHP’yi kendi hiziplerinden biri gibi sanıp, AKP’ye payanda olmakla suçlaması ve ülkücülerin milliyetçiliğini sorgulamasıdır. Gerçekte ne söylemek istediği ve neyi amaçladığı kesinlikle belli değildir; tıpkı İmralı’daki o adam gibi kafası pek karışık. Cumhurbaşkanı ve Başbakan, kendilerine çok güzel cevaplar verdiler; bunları yeniden sayıp döküp de tenkit etmeyeceğiz ama çok alındığımız husus, Sayın Bahçeli’nin yaptığı açıklamalardaki Milliyetçiliküzerinedir.
Gerçekten hem Atatürkçü olacak ve hem de o yüce şahsiyetin çoktan kolu kanadı kırılmış sandalyesinde oturacaksın, hem de “Ben Dersimli Kemal’im” diyeceksin ve ondan sonra da milliyetçilik imtihanını vermiş olan MHP’lileri bu yönden sorgulayacaksın. Sanki Dersim ortaçağda bu ad ile şöhret kazandı; belli ki bu deyim Atatürk karşıtlığı ve Kürtçülüğüçağrıştırmaktadır. Fakat bizler sırf Kılıçdaroğlu’nun ağzından çıkmış diye bu işi öyle anlamamış ve tamamen masumane bir ifâde olarak değerlendirmiştik! Demek ki yanlış düşünmüşüz ve birçok yerde de boşu boşuna CHP’li adaylara rey vermişiz!
Yani şimdi ne derseniz deyin, Kobani olaylarından sonra devletin ve hükümetin politikası doğrudur; iyi ki MHP tezkereye olumlu oy vermiş! Olaylar sonrasında İmralı’daki adamın ağzı ile Kılıçdaroğlu ce CHP’li sözcülerin beyanları arasında hiçbir fark kalmamıştır! HDP milletvekili Altan Tan bile erkekçe, olaylar karşısında partisinin davranışlarının yanlış olduğunu ve Devlet Bahçeli’nin olgun davrandığını ifâde etmiştir. Muhalefetin görevi sürekli olarak iktidarı tenkit edip yerden yere vurmak mıdır? Cumhurbaşkanı’nın devlet ve millet meseleleri ile ilgili açıklamalarının ne için hazmedilemediğini anlayabilmiş değiliz! AKP iktidarları PKK ile ilgili müspet yaklaşımlarda bulunulduğu zaman hiç CHP tarafından tenkit edilmiyorlar da, şimdi doğru hareket ettikleri için neden böyle hırpalanıyorlar?
Atatürk’ten sonra zaten CHP’yi anlatmaya gerek yoktur; son zamanlarda yapılan açıklamaları milliyetçiliğin neresine sığdırıp da bununla Ulusalcıyız diye öğüneceksiniz? Milliyetçilik her türlü tarifin üzerinde, milletin menfaatlerini savunmak ve milletin teşkilatlanmış şekli olan devletin yüksek menfaatleri karşısında ona destek vermektir. Şu günlerde devletin ve hükümetin icraatına ancak şoven Kürtçüler karşı çıkıyor; Atatürk’ün partisinin bunlarla aynı safta olması acınacak bir durum değil midir?
MHP’liler Ulusalcı değildir; hattâ vatanseverlik anlamında milliyetçi değildir. Ülkücüler Türk Milliyetçisidir; bu deyimin yerini başka bir kelime veya mefhumun ifâde etmesi mümkün değildir. Türk Milliyetçiliği de Türkçe konuşan, Türk örf ve âdetleri gibi kültür unsurlarına daima bağlı kalan ve gönlünde başka bir milletin özlemini taşımayan insanların ülküsüdür. Mustafa Kemal bunu “Ne Mutlu Türküm Diyene” vecizesi ile ifâde etmiştir. Türk milliyetçiliği her türlü iktisadî, sosyal, dinî görüşlerin üzerindedir; milliyetçiler bunları katiyyen tartışmazlar.
Milliyetçiler milletin kahir ekseriyeti Müslüman olduğu için aynı zamanda İslâmcı’dır; fakat fundamentalist veya köktendinci-siyasi İslâmcı değildir. Hiçbir şekilde mezhepçi de değildir, çünkü ister Şii ister Sünni olsun bunların tartışmalarını yapmak bile gereksizdir. Türk Milliyetçisi Alevi’dir, Sünni’dir, eğer dünyada kalmışsa Şaman’dır, varsa Dürzi’dir o kadar.
Muhabbetle.