Ali BADEMCİ
Osmanlı Devri’nin son zamanlarından beri, 1000 yıldır Orta Doğu coğrafyasında birlikteliği olan Kürtler ile Türkmenlerin arasına kara kedi girmiştir. İmparatorluk devrinde, içlerinden büyük devlet adamları çıkan ve İdris-i Bitlis’i gibi âlim bir şahsiyete sahip olup nicelerine de, yüksek mevkiler verilen bu insanlar, hiçbir surette nimete ihanet de etmemişlerdir. Akkoyunlu UzunHasan ve Safevi Şah İsmail ile de, araları hep iyi olmuştur. Hatta Yavuz Sultan Selim, Çaldıran öncesinde İsmail Kürtlere baskı yapıyor diye Anadolu’nun Alevi Türkmenlerini karşısına almış ve Kürt’ün mağduriyetini savaş sebebi saymıştır.
Siz Çanakkale’de Kürt ölmüştür laflarını pek ciddiye almayınız; kayıtlar ve tabii manzara herkesin gözleri önündedir! Fakat Malazgirt’te, Kürt olduğunu söylemek Alparslan’ı asla küçültmez. O zamandan Osmanlı’nın son devrine kadar da, Türk-Kürt muhabbeti, kalleş batının aynı millet olduğunu düşünüp Lozan’da belgeye bağlarken, evvela Ruslar ve İngilizler,1950’den bu yana da Amerika maalesef ayrılıkçılığı körükleyerek Kürtler’le maytap geçmişlerdir. Dede Barzani savaşta Türk askerini arkadan vurmanın cezası olarak ipe çekilirken evlâtlarına Türk’e karşı gelmemeyi vasiyet etmesine rağmen Yahudi’nin parası ve güler yüzü daha cazip gelmiştir. Dolayısıyla Kürtlerin çoğu İran-Irak ve Suriye’de kalmıştır; bu insanlar çok değil 100 yıl evvel Türkiye vatandaşı idi; bu hususu herkes gibi kendileri de biliyor.
Osmanlı’dan bu tarafa kaç yıl geçti; 96, sınırlarımızın dışında kalan hangi Kürt’ün o günden bu tarafa durumu Türkiye Kürtlerinden daha iyidir? Bunlar üzerine yıllardan beri çöken Arap Milliyetçiliğine karşı yine komşuları olan Türkmenlere dua etmelidirler! O kadar ezilmişlik ve zulme rağmen komşu olarak yaşadıkları hiçbir Türkmen mekanını terk ermediği halde, bugün sınırlarımız içinde dün ve yeni gelen milyonların üzerinde Kürt mülteci vardır.
Yatıp kalkıp Cumhuriyetle hesaplaşması olan İslâmcılar ile birlikte Atatürk dönemine küfürler yağdıran bu insanlara ne denilmiştir? Rahat durmayan Türk’ün de, Kürt’ün de, Çerkez’in de gözünün yaşına bakılmadığı gerçektir. Yani Kürtler devlete hizmet ettiler de, Çerkezler etmediler mi? Cumhuriyet idareleri yıllarca onlara “Dağ Türk’ü” demiş ise bunun ne gibi kötü tarafı vardır? Anayasa ve kanunlarda böyle bir ayırım var mı? Ülke içinde ve dışında Türk’ün sahip olduğu bütün haklara sahipsin demek neden kınanıyor? Türkiye Cumhuriyeti okullarında üç beş aydın yetişmiş ve Anadolu Kürtleri Irak-İran-Suriye’yi çoktan aşmışsa kötü mü edilmiştir?
Bu coğrafyada Araplar gelmiş Kürdün başına vurmuş, Şah İsmail milyona yakın Şafii Kürt kesmiş, Moğollar hırsız gözü ile bakıp tenkil etmiş, buna karşılık Türkmen başında taşımış, enişteliğe layık görmüş ve onlarla kaynaşmıştır. Arap ve İran ülkelerine gidin, adı hırsızla birlikte anılan Kürtler, Anadolu’da Türkmenlerle yan yana köy ağasıdır, aşiret padişahıdır, belediye başkanıdır, devletin müteahhididir. Daha ne olacak! Türklerin içinde hiç de Kürtler kadar köy – kasaba – şehir – mezra sahibi ağa yoktur?
Ermeni’yi Anadolu’ya gömdüren batının, neden bu kadar oyununa gelinmiştir ve aldatılmışlık gözle görüldüğü halde sürüp gitmektedir? Hiçbir Kürt insanı ile Türk’ün düşmanlığı yoktur ve olmamıştır. Türklüğü kabul etmediniz, kimlik dediniz işte kimliğiniz, artık size rahatlıkla Kürt demekteyiz. Daha ne yapmak lâzım? Mutlaka ülkenin bir kısmını veya tamamını Kürt toprağı mı ilân etmeliyiz?
Elbet o zaman da başka bir şey çıkacaktır! İşte Diyarbakır’da kaç tane İslâmcı-Kürt örgütü var? Anadolu da tek de kalsanız, emperyalizm sizin gibi şaşkınları her zaman birbirine düşürecektir. Buna eski veya argo deyimle ne derler bilir misiniz? Maytap geçmek! İşte aynen öyle, küresel güçler Kürtlerle maytap geçiyor.
Sağlıcakla kalın.