Ali Bademci
Hakikatten MHP’li olmak bizim kafamızın en büyük meşgûliyetidir. Biliyorsunuz ki, üstümüze vazife olan veya olmayan birçok meseleyi açık açık yazıyor, belki çare olur diye makamların önüne koyuyoruz. Bunların kesinlikle faydası olmuyor; çünkü herkes hayatından memnun. Dalgası yerinde olanlar biraz daha büyümeye çalışırken, altta kalanın mutlaka canı çıkıyor. Tarih boyunca da bu sistem hep böyle çalışmıştır. Ama ne yazık ki, işin ucu hepimize dokunduğu için yazmadan da edemiyoruz. Fakat artık yeter; hassasiyetle üzerinde durduğumuz ve ülkücülüğe hiç yakıştıramadığımız istismar olaylarının üstüne gitmenin hiç faydası olmadığı ortadadır. Menfaatine dokunulan insanların düşmanlığını çekmekten gayrı bir iş de çıkmıyor. Üstelik mahkemelerde en az üç beş celse sürünüyorsunuz. Anlayacağınız, bu yazılar elbette çok okuyucu topluyor ama pahalıya da patlıyor.
En kötü söylemlerden birisi “AKP’lilere bakın sana” gibi yanlıştan örnek olamayacağı görüşü. İkincisi ise “Canım seçilenlerimiz dünya kadar masraf etti, müsaade edin de bunu çıkarsınlar” gibi tamamen akıl ve iz’andan yoksun tavsiyelerdir. Bir kere şu tercihi gözden geçirmeliyiz; ”Ya ülkücüyüz veya değiliz”; değilsek her şey normaldir ve hep birlikte hırsızlığa devam edelim, İnşallah sonu hayır olur! Alkol mü alacaksınız, zina mı yapacaksınız, esrar mı içeceksiniz ülkücü olmadıktan sonra bunların hiç kimseye zararı yok! Lâkin bütün bu pisliklere iştirâk ettikten sonraBozkurt işareti yapmaya hakkınız yoktur! Ramazanda oruç mu yiyeceksiniz, hiç saklanmaya ve köşe bucağa kaçmanıza gerek yoktur; bu işi erkekçe alenî yapabilirsiniz! Fakat bundan sonra milletin karşısına çıkıp fazilet dilenciliği yapmanıza katiyen hakkınız yoktur!
Ne de olsa ilk olarak kandırılmıyoruz; ömrümüz sahte kabadayıların ve abdestsiz namaz kılanların üçkâğıdı ile geçmiştir! Tepki verilecek zaman ve mekân bellidir; işte bu zamanda tepkinizi ortaya koyar ve faturayı da harekete kestirirsiniz, olup biter! Kötü dediğimiz insanlar üst üste ömür boyu makamlarını muhafaza ediyorlar da bize gelince bir seferlik! Yüzde doksan dokuz kayba uğruyoruz! Hiç bunun sebeplerini düşünüp de çare aradınız mı? Gerçi arasanız da, benim gibi bulamazsınız ve sonunda dama dersiniz!
Âciz şahsımızı ortaya koyduğumuz eserlerle birçok kişi akademisyen sanmaktadır; halbuki siyaset ile düşünce hayatı arasına mesafe koyamayan bir ideoloji tutkunu olduğumuzu bilen azdır; zaman zaman bunlardan nasihatler de alırım; ehh işte bundan sonra buna uymaya karar verdim. Yani beni hırsızlıklar hiç alâkadar etmiyor; çalmak isteyen çalabildiği kadar çalsın, her türlü pisliği de yapsın! Nasıl olsa sadece yazan ve çizen biz değiliz! Yerel medya çarşaf çarşaf yazıyor merak eden açar internetten okur!
Nasıl olsa Tanrı, kendinden görünüp de emirlerini dinlemeyenlerin cezasını öbür dünyaya bırakmayıp bu dünyada veriyor! Bu tip insanların ne zelil bir hayata düştüklerini yaşayarak gördük; Allah temin ettikleri haram servetin kuruşunu bile yedirmeyi nasip etmedi! Ve o kul hakkı, mazlumların nimeti, bir lokma ekmeği elinden alınanlar var ya zalimleri mahvetmeğe yeter, hatta artar bile!
Elbet bir gün hakiki ülkücüler sıralarını başkalarına vermeyeceklerdir; varsın bu sefer de idealistler kaybetmiş olsun! Ama gerçekte bu işlerde parmağı olan, yani yardım eden, payandalık yapanlar, resmi ve özel şahıslar da belâsını bulacaklardır. Elbette kimsenin ahı kimsede kalmaz.
Muhabbetle.