Ali BADEMCİ
Türkiye’de Marksist ve sol tabana oturtulmuş Kürtçü hareket, şaşkınlığından son zamanlarda ırkçılığın dışında, inanç sistemlerine de sarılmağa başlamıştır. Bu konularda Türk gazetecileri de etkilediklerini görmekteyiz. Uzun yıllar tamamen Türk Müslümanlığı üzerine kurulu Nakşibendilik’in Kürt yüzünü gerici ve feodal bulan Kürtçüler bu önemli tasavvuf hareketini Fethullah Hoca’nın elinden alamayınca şimdi deYezîdîlik’e sarılmış durumdadırlar. Hatta aynı anlamda olmasına rağmen, daha çok sanki sosyete ağzını tercih edercesine Ezîdî deyimini kullanır oldular. Son zamanlarda IŞİD eylemlerinden ötürü Yezîdî toplumu tehcir edilince bu insanlar daha çok konuşulmağa başlandı. Yarım yamalak bilgilerle yapılan tanımlamalar ise kesinlikle gerçek durumu ifâde etmekten çok uzaktır.
Osmanlı’nın son döneminde İslâmi olduğu yönünde bir kabul bulunmasına rağmen, bu düşüncenin tarihi temelleri Zerdüştilik, Manihaizm, Mitraizm, Yahudilik gibi semavî ve semavî olmayan inançlara dayanmaktadır. İşin etnolojik boyutu ise Kürtler kadar İranî unsurlara dayanır. Her şeyden evvel “Yezd” Farsça bir kelime ve bu adla İran’da bir şehir de mevcuttur ve ilk defa bu düşünceler orada ortaya çıkmıştır. Farsça’da Yezd kelimesi melek-tanrı mânâsına gelmekte olup, Avesta dilinde “saygı ve ibâdete lâyık” anlamında Yezeta, Pehlevî ve modern Farsça’da “tanrı” mânâsındaki Yezdan kelimeleri yanında “tanrıya kulluk edenler” anlamında Ezîdî, İzîdî, İzdî deyimlerinden geldiği ilmî çalışmalarda ifâde edilmektedir.
Abbasiler’in ilk dönemlerinde Emevî Halifelerine aşırı bağlılıklarından ötürü sıkıştırılan Yezîdî unsurlar XI-XII. Yüzyıllarda tamamen Hakkari’nin yüksek dağlarına sığınmışlardır. Emevî Halifesi II.Mervan’ın Kürt asıllı bir cariyeden doğmuş olması Emevî taraftarlığını ifrat derecesine götürmüş, işte İslâmi motifler de ancak bu zamandan sonra kendini göstermeye başlamıştır. Hatta bu dönemde aslen Hakkârili olan Ebu’l-Hasan Ali Yezidiler’i toparlamış ve bugünkü Sincar’da birçok taraftar bularak hareketin ilk önderi olmuştur. Müsafir adı ile de anılan bu zat Emevî-Arap asıllı olup Baabek’de doğmuş ve Geylanî, Sühreverdî, Rifa, Hülvanî gibi büyük Sünnî mutasavvıflardan ders almıştır. Dört yıl Medine’de kaldıktan sonra memleketine gelen bu zat, uzunca bir zaman inzivada yaşamıştır. İşte günümüze kadar gelen Yezidilik’in inanç sistemi olarak durumu budur. Yani tamamen İranî ve zikredilen dinlerden etkilenmiş, kaynaşmış sankirist bir düşünce sistemidir. Taraftarların çoğunlukla Kürtler’den meydana gelmiş olması onlara Kürt intibaını yüklemiştir.
Akkoyunlu, Safâvî ve Osmanlı Türk Devletleri’nde bunlara ait sosyal hayatla bütünleştikleri için bu devirlerde Kürt kimliği iyice silinmiştir. Bunların etnolojik yapıları ile ilgili en güzel bilgiler yegâne Kürt Tarihi olarak kabul eden Şerefhan Bitlisî’nin Şerefnâmesi’nde mevcuttur. Son yıllarda Yezîdîler’in inançlarının dışında sosyal hayatları de fevkâlade gerek ansiklopedik ve gerekse çalışma olarak neşredilmiştir. Bu sütunlar elbette bu hususları detaylandırmamıza müsait değildir. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin tercüme ve çalışmalarına mutlaka ulaşarak tetkik etmenizi tavsiye ediyoruz. Dilerseniz bu hususta bir yazı daha yazabiliriz. Bu yazıda daha ziyade güncel değerlendirmelere yer verdik.
Muhabbetle.