Ali BADEMCİ
Ülkemiz, belki tarihinin en bunalımlı devirlerinden birini yaşamaktadır. Biz milliyetçilerin ise kaç gün den beri nelerle uğraştıklarını görüyorsunuz! Tarihin her devrinde Ortadoğu’nun şekillenmesi dünyayı her bakımdan ilgilendirirken bizler, maalesef kapris esiri olarak bir birimizle uğraşıyoruz. İşte istenen de budur: TBMM’de bu devletin kuruluş ve işleyişine aykırı hayaller ortaya konmakta, buna karşılık bizler, mücadele etmeye çalışanların ayaklarına çelme takmaya çalışıyoruz. Beğenmeyebiliriz, lâkin onlar da olmasaydı ne yapacaktık diye hiç düşündünüz mü? İstediğiniz kadar âlimlik yapın, sizi kim dinleyecekti? Atı alan Üsküdar’ı geçiyor! Söyledikleriniz ve fikirleriniz şüphesiz doğrudur ancak sizi o beğenmediğiniz hatta küfür bile ettiğiniz insanların dışında hesaba katan var mı?
Bölgedeki Kürt oyununun boyutları Türkiye’de sergilenen “Çözüm Süreci” gibi uydurma senaryoların çok üzerinde. Fikirleri ve düşünceleri doğrudur veya yanlıştır; hatta kendileri yönlendirilen insanlar da olabilir; fakat IŞİD gerçeğine Arapların yoğun ilgisi, meseleyi bizden daha doğru gördükleri ve uyandıklarını ortaya koymaktadır. Kuzey Suriye’de bir Kürt Devleti’nin kurulması Esad’ı hiç ilgilendirmiyor. Bugüne kadar bir Baas geleneği olarak, Baba Esad bile Kürtlere göz açtırmamıştı. Lâkin şimdi Beşir, bütün Kuzey Suriye’nin bir kısmını Kürtlere, bir kısmını da IŞİD’e savaşsız teslim ederek, Halep-Şam-Hama-Hums-Lazkiye bölgelerinde tutunmaya ve buradaki Sünni Türkmen veya Türk Arapları ile dişe diş göze göz bir mücadeleye devam etmektedir. Bu sebeple ABD ile aralarında fazla mesele kalmamıştır. Doğru söylemek gerekirse Sünnî-Şafiî Araplar (IŞİD), Kürtler ve Beşir Esad doğru politikalar üretirken Türkiye yıllarca teröründen mustarip olduğu terörist bir örgüt ile güya namuslu vatandaşlarının problemlerini çözmeğe çalışıyor, bunun için“Süreç” geliştiriyor. Hâlbuki böyle bir husus sonucu ne olursa olsun terörizmin haklılığını ortaya koymakta ve bugüne kadar onlara uymayanları satmaktadır.
Dikkat ediniz, Suriye Kürt Hareketi Afrin (Batısı Türkiye’de), Ezaz (Kuzeyi Türkiye’de), Kobani, Tilebeyd, Serekanya, Amude, Kamışlı, Haseke ve Kuzey Halep üzerinde hak iddia etmektedir. Hâlbuki doğudaki Kamışlı-Amude-Kobani gibi kaza ve kasabalarında, sayılan yerlerde dikkate değer Kürt yoktur. Gaziantep gibi düşünebilirsiniz. Halep’ten ötede Akdeniz’e kadar zaten hiç Kürt bulamazsınız. Buralar Türkmen veya Hüsnü Mahalli’nin deyimi ile Türkmen Araplardır.
IŞİD, Irak’ta Tıkrit,Musul,Kerkük’ün bir kısmı ile Suriye’de Deyrizor ve Rakka gibi devasa bir bölgede hakimiyet sağlamıştır. Öyle işi küçümsemek veya bunları terörist örgüt seviyesine düşürüp Kürt hareketi ile bir tutmak katiyetle mümkün değildir. Bugün bu hareket hemen hemen bütün Araplar tarafından desteklenmektedir. Suriye kamplarına gidin, Araplara mezheplerini sorarsanız alacak cevabınız “Selefiyye” olacaktır. Bunları, Türkiye’nin dostları “Irkçı” Arap Milliyetçilerinden bile ayrı düşünemezsiniz; düşünürseniz yanlış yaparsınız. Tıpkı şimdi bizimkiler gibi.
Elbette IŞİD, Irak ve Suriye Kürtleri ile meselelidir; fakat Irak’ta şu anda gündemlerinde Kürtler yoktur. Çünkü Dicle ve doğusunda Havice-Samarra-Hanekin bölgelerinde Şiî ağırlıklı ve Bağdat Hükümeti taraflısı güçlerle savaşmaktadırlar. Kerkük ise Kürtler ile IŞİD arasında kalmıştır. Suriye’de Kürtler istediği kadar yaygara yapsın, savaşın devam ettiği yerler Kobani ve Haseke’dir. Carabluş (Türkiye sınır noktası)-Halep,Halep-Rakka-Deyrezor-Elmeydan-Ebukemal tamamen IŞİD hakimiyeti altındadır. Elbette bunlar, buralardaki “Selefî”tabana dayanmaktadır; yoksa hâkimiyet sağlamaları mümkün mü? Halep’ten Fırat’ın batısında Akdeniz’e kadar IŞİD’in hemen hemen hiçbir hâkimiyeti söz konusu değildir. Coğrafyayı daha yakından seyredersek Halep- İklib-Hama-Hums-Golan çizgisinin batısı, tarihî Türkmen bölgeleridir. ”Cisrişuğur”, Bayır ile Arap Suriye’sini ayırır ki bu isim “Uç Türkmeni” anlamında ve Asi Nehri kıyısında “Uç Türkmen Köprüsü” anlamındadır. Golan’da başlayan bu Türkmen çizgisinin, 1700 yılından bu tarafa, Osmanlı devrinde Antakya’ya bağlı olan yerlerinin “Kadı Sicillerin”de köy ve mezra adları ile aile isimleri tek tek bulunmaktadır. Bugün bu ailelerCisrişuğur-Bayırbucak-Yayladağı (Kuseyr) bölgelerinde bölünmüş olarak yaşamaktadırlar.
Halep’e gelince, II. Meşrutiyet Osmanlı salnamelerinde şehir nüfusu 85.000 olup aynı salnameye göre %25’i yâni 20.000 nüfus Türkmen’dir. Şimdi Halep’in son nüfusu 4,5 milyondur ki, bunun bir milyondan fazlası Türkmen olması lâzım gelir. Halep’ten Türkiye’ye, Bulgaristan gibi bir göç de yaşanmamış, nüfusu az olan kıyı Türkmen bölgelerine giden de yoktur. Bu hususu Türkiye anlamış görünmektedir ki, gerçeğin Suriye Hükümeti de farkında olduğu için buraya yüklenmiştir. Halep’te Ağustos ayından beri şiddetli çarpışmaların devam ettiğini bilmekteyiz. Suriye ordusunun merkezi mahallesi olan ve Türkmenler ile meskûn bulunan Selâhiddin semti, yerle bir edilerek “terörist” adı altında birçok insan öldürülmüştür. Suriye resmi kaynakları bile bu katliamı doğrulamaktadır. Yine merkez mahallesi olan Babelneyrab operasyonunda sağ yakalananlar, Eğor Meydanı ve Sicin caddelerinde sürüklenerek katledilmişlerdir. Bunlar, dünyanın gördükleri ve tamamen “Muhaberat”kaynaklarının verdiği bilgilerdir. Bunların içinde bir tane Kürt olsaydı herhalde dünya ayağa kalkardı.
Milliyetçiler! Bu işlerin farkında mıyız? Biraz başınızı kaldırın ve ırkımız üzerinde oynanan jenosidi görün! Artık kavga etmenin ve hizip yapmanın zamanı geçmiştir. Hükümetin gündem değiştirme ve hâdiseleri kamufle etme çalışmalarına aldanmayın. Bu zamanda görev yapmayacaksınız da ne zaman yapacaksınız? Bu milletin sizden başka sâhibi var mı? Bu yazı üretken olmadığımızı iddia eden “Özel Türkçüler”e ve “Hikmeti Kendinden Menkul” sayan Milliyetçilere ithaf edilmiştir. Ben TBMM’de masaları yumruklayan MHP’li vekillere muhabbet gönderiyorum; Allah onlardan razı olsun, iyi ki oradalar, iyi ki varlar!
Allah’a emânet olun.