Ali Bademci
Şefkat Çetin, MHP Teşkilât Başkanı, yani teşkilattân sorumlu Genel Başkan yardımcısı. Çok tartışılan bir şahsiyet; yakından tanımışlığımız yoktur ama bizim kuşağın mensuplarından. Seversiniz sevmezsiniz, bu ayrı bir mesele; lâkin bir partinin bu makamında oturan bir şahıs mutlaka, çok önemli görevlerin adamı olduğu, yeteri kadar da tecrübesi bulunduğu muhakkak. Bu makamda parti başarılı olursa belki “Helâl Olsun” demezler ama kaybettiği zaman hemen hâin ilan ediverirler adamı. Particilik budur. Görünüşe göre bu kadar tartışıldığına göre çok sevildiği söylenemez; zaten kaşları da çatık ve sempatik bir tip de değil. Şahsen ben de hoşlanmadım; çünkü dediler ki, telefona çıkmaz, dert dinlemez; hakikatten birkaç kere aradım telefona bakmadı. Tabii olarak numaram kayıtlı olmadığı için elbette bana karşı kasıtlı davranış içinde olduğunu söylemek mümkün değil. Kalem müdürleri de “Numara bırakın ararız” diyorlar ama aslı astarı yok, kimse aramıyor.
Biliyorsunuz, Kasım-Aralık ayları MHP’de ilçe ve il kongreleri ayı. Yani en fazla dert dinlenecek zaman. Böyle bir devrede kalem müdürleri de, birkaç katına çıkması lâzım ki, teşkilât şikâyetlerine çare bulunabilsin. Tabii böyle özel zamanlarda telefonların kaldırılmaması vatandaşa değer verilmediği, ülkücünün kale alınmadığı anlamına gelir. Dolayısıyla görüldüğü gibi çatlak patlak sesler çıkar ve huzur bozulur. Sanıyorum Genel Merkez’den en önemli şikâyetlerden biri de, “Kale alınmıyoruz” şeklinde yükselen itirazlardır. Böylece belki de, çok basit şeyler yüzünden ülkücüler inciniyor ve veryansın tenkide başlıyor. Bunlara kesin çözüm teşkilât sorumlusundan geçer. Demek ki Şefkat Çetin uyuyor!
En fazla şikâyetler üye kayıtlarındadır; halbuki Genel Başkan “Üye kaydı yaptıramayan bana gelsin” diyor. Şimdi Ahmet’i Mehmet’i bırakıp ben şahıs olarak ve alenen, önce Teşkilat Başkanı’na, sonra da Genel Başkan’a şikâyette bulunuyorum. Sanıyorum yedi sene evvel Adana-Seyhan İlçe başkanlığına bizzat giderek üye kaydımı yaptırdım ve bugünkü İlçe Başkanı Yusuf Kanlı’ya teslim ederek sekiz lira da aidat ödedim. Makbuzlar elimdedir; fakat o günden beri ve hiçbir şekilde partide kaydım çıkmadı. Şimdi Genel Merkez’den müzaheret istiyorum ve ülkücü olduğumu ispata da hazırım, benim kaydım ne oldu? Aynı durumda 1000 kişi daha bulabilirim. Mükemmel olarak İl Teşkilâtından bedava diye internet mesajları geliyor ve yüksek hizmetlerinden haberdar ediliyorum. Üyeliğe lâyık görülmüyorsam bir daha ne telefonuma mesaj gelsin ne de faaliyetlerinden bilgilenme istemiyorum!
Birkaç kere de partiye çağırdılar, gittim; görüş sordular bildirdim; eğer ülkücü değilsem bir daha “Taş medreseli-Toprak Medreseli” diye çağırmasınlar, çünkü gitmeyeceğim! Madem ülkücü sayılmıyoruz, Belediye’den de 20 yaşındaki genç ülkücü “15 dakikaya kadar Başkanlığa gel” deme saygısızlığını göstermesin, oraya da gitmem!
Benim üyeliğimi gasp eden adam, şimdi Seyhan İlçe Başkanı; telefon rehberinden üye kaydı yapıyor ve bunları delege yazıyormuş. Genel Merkez’e suç duyurusunda bulunuyorum; lütfen Teşkilât Başkanı bir müfettiş göndersin ve üye kayıt defterinden rastgele seçtiği 100 kişiyi partiye çağırıp üye olup olmadıklarını, MHP’ye rey verip vermediklerini, böyle adamlar olup olmadığını öğrensin! Seçilen delegeleri bir bir tanısın; her mahalleden her köyden temsilci var mı, yoksa kendisine rey verecek şahıslardan bindirme mi yapılmış! Bunlar zar-zor işler değil; Teşkilât yöneticileri telefon kaldırmayınca, ülkücüler bizim kapımızı aşındırıyor! Ve demiyorlar ki, ”Sen neye yalan yazıyorsun, kimin adamısın, ne için kendini yırtıyorsun, işte parti” diyorlar. Bu kişileri ne yapalım, şikâyet edip linçine uğradığımız “Kafe”ye mi gönderelim! Lütfen Şefkat Çetin, lütfen!
10 Ağustos’ta gördük ki, Adana’da MHP %50 kan kaybetmiş. Şimdi bize Belediye ile nasıl ahenk içinde çalışıldığına dair her gün mesaj gönderiyorlar! Şüphesiz ki önceleri düşman olan İl ile Belediye, şimdi ahenk içindedirler! Ama hangi konularda; biz bunları usanana kadar yazdık. Son günlerde anam bile ”Oynak, ikiyüzlü, herkesi idare eden adam” diyor. Yani kimse kalmamıştı “Cafe Bildirisi”ni eleştirdiğim için böyle oluyorum! Ayrıca ona da cevap vereceğim; teşkilâta “Facebook ve Cafeler”den yön verilemez. Böyle bizim gibi, yani adam gibi yazarsın olur biter; insanlara küfretmek ve hizip yapmakla mesele halledilemez, bu da işin devam eden diğer yönü.
Allah’a emanet olun.