Babür Hüseyin ÖZBEK
Güney hudutlarımız boyunca kör dövüşünü andıran bir harp var. Oluşan karanlık, belirsizliklerle dolu berbat girdap, Türkiye’yi de öyle veya böyle içine çekme temayülünde.
Bu ülkeler Batının birkaç asır önce terk ettiği din savaşlarını şimdi yaşıyorlar. Çağın çok gerisindeler. Üretim, eğitim ve araştırma geliştirme (Ar-Ge) gibi konularla hiç mi hiç ilgileri yok. Teknoloji birikim ve üretimleri sıfır. Savaşıyorlar, dövüşüyorlar, birbirlerini boğazlıyorlar ve yok etmeye uğraşıyorlar.
Suriye, Irak ve Lübnan gibi ülkelerde her çeşit silah yaşamın bir parçası. Batının teknoloji, sağlık ve sanatla uğraştığı bir devirde onlarınki iflah olmaz bir ilkellik. Silah pazarını oluşturan şirketler avuçlarını ovuşturuyor, ölüm makineleri üreten fabrikaları çalışıyor, kanla, ölümlerle paralarına para katıyorlar.
Irak ve Suriye gibi çevre ülkeleri ile IŞİD, PKK, PYD, ÖSO ve türevleri çeşitli örgütler, tüm dünya silah satışlarının %17’sini yani yaklaşık beşte birini kullanıyorlar.
Silah tüccarları gidişattan memnun. Çünkü istenen de bu, ölüm makineleri çalışıp üretecek, o emekler silah tacirlerine dolar olarak geri dönecek. Neticede bölgenin Arap – Müslüman toplumları daha daha karanlıklara gömülecek.
KÜRESEL SİLAH SATIŞINDA DÜNYA DEVLERİ
Biraz kafa yorup, araştırıp bakın; dünya silah pazarını kimler ellerinde tutuyor? Bunları kimler pazarlıyor, müşterileri kimler? Konu ile ilgili, ciddi, elde ettiği bilgileri yayınlayan Stockholm Uluslar Arası Barış Araştırmaları Enstitüsü (Stockholm İnternational Peace Research İnstitute) SIPRİ’nin elimizde 2012 raporu var. 2008 – 2012 yılları arasındaki beş büyük konvansiyonel silah satıcısı ülke ve küresel silah pazarındaki bilinen payları şöyle:
I –) ABD … % 30
II – ) Rusya… % 26
III – ) Almanya.. .% 7
IV – ) Fransa …..% 6
V – ) Çin ……..% 5
Araştırma enstitüsü SIPRİ’nin 2008 öncesi listesinde beşinci sırada yer alan İngiltere ile Çin bugün yer değiştirmiş durumda. Gerilerden hızlı adımlarla gelen Çin bununla da yetinmeyip beşincilikten dünya üçüncülüğüne tırmanacak gibi görünüyor. Önünde Pakistan, Afrika ülkeleri ve İran aracılığıyla girdiği Orta Doğu – Suriye pazarı var.
Silah tüccarları için kâr, para konuşulurken; din, ırk, dostluk, sağ, sol kelimeleri geçerli olmuyor.
Komşumuz Yunanistan’daki ekonomik çöküntü Avrupalı silah tüccarlarını üzdü. 2003 – 2007 döneminden, 2008 – 2013’e bakıldığında % 60 – 65’lik bir azalma var. Komşumuz silahlarının çoğunu Almanya ve Fransa pazarından alıyor. Ve hatta Fransa’nın üçüncü büyük alıcısı idi, ama şimdi değil. Borçlarını ödeyemediği için Almanya’da kendisine karşı sert bir muhalefet oluştu. Ekonomisine, şartlarına bakmıyor; Ege’de, Kıbrıs’ta, Doğu Akdeniz’de bize karşı kuru sıkı tehditlerine de devam ediyor.
100 BÜYÜK FİRMA
Yerli veya yabancı bir haber kanalını açıyorsunuz: Basra Körfezi’nde Amerikan 5’inci Filosu’ndan kalkan uçaklar ve insansız hava araçları Irak’ta Bağdat’a doğru yürüyen ve Suriye’nin Rojava Kürt Bölgesi’ndeki Kobani kantonunu kuşatan IŞİD mevzilerini Batılı müttefikleri ile koordineli olarak vuruyor, diyorlar. Eylül – Ekim 2014’te dünya gündemini bu haberler oluşturdu.
2014 yılı ilk 10 ayı silah üreticileri ve tüccarları için harman kaldırma, hasat devşirme aylarıydı. Bilinen verimlilikte 2010’da 411 milyar $ olan silah ticareti geliri bu yıl o değerlerin çok üzerinde olacak.
100 büyük firma listesinde emperyalist ABD’den 40’ın üzerinde şirket var. Avrupa ise bu düzende 30 şirketle yerini alıyor. Dönen çarkın zirvelerinde yer alan satış listesindeki ilk 10 firma 230 milyar dolarla toplam satışın % 55’ini oluşturuyor.
Dikkatli bakanlar Amerikan Savunma Bakanlığı – Pentagon’un bir nolu güvenilir tedarikçisi Lockheed Martin’i görecekler. Kârları değişse de Boeing, General Dynamics, Raythoon, Northrop Grumma… gibi devler de sırayı takip ediyor. Şeriatçı, ilkel IŞİD sayesinde silah tüccarları kârlarını umulandan çok arttıracağa benziyor. Pantegon vuruyor, Lockheed Martin ve benzerleri kasalarını dolduruyor.
Amerikan emperyalizmi ahtapotun kolları gibi her yere uzanıyor. Mesela Suudi Arabistan’ın kanını, ekonomik damarlarını emiyor. Sadece Katar 23 milyar dolarlık silah alacak. Apache helikopterleri, Patriot ve Javelin hava savunma sistemleri… gündemlerinde. Üretici ve pazarlayıcı olarak hep ABD firmaları tercih sebebi.
Japonya, Hindistan, İsveç, Norveç ve diğer ülkeler de sahnede yer almak, pastanın ucundan yemek, istifade etmek arzusundalar. Ama müsaade edildiği kadarı ile yetiniyorlar.
GEMİ DEĞİL, BATININ GELİŞMİŞ TEKNOLOJİSİNİ SATIN ALIYOR
Komşumuz, kuzey komşumuz 2014’ün ilk çeyreğinde 5.6 milyar dolarlık silah ihraç ettiğini resmi ağızlardan beyan etti. Doğal gaz krizi ve Kırım’ın gasp edilmesindeki tutumu ile yeni çar olarak da adlandırılan Vlademir Putin ülkesinde prestij kazandı. Ancak para birimi ruble de yaşanan büyük düşüş devam ediyor. Putin, Yabancı Devletlerle Askeri İşbirliği Komisyonu Toplantısı’nda yaptığı konuşmada: “İlk çeyrekte 5.6 milyar dolarlık silah ve askeri teçhizat ihraç edildi. 2014’te 50 milyar dolarlık sipariş var.” dedi.
Eski kızıl emperyalist gücün kalıntıları üzerinde yeniden ayağa kalkan bir Rusya var. “Yaklaşık 400 gemi ve denizaltımız 26 ülke tarafından kullanılıyor. Gemi ihracatının %27’sini biz oluşturuyoruz. Ülkelerin silahlarını yenilemelerinde yaklaşık 100 milyar $ harcamaları bekleniyor. Bu konu ile ilgili takipteyiz…” diyor yeni Çar V.Putin.
Rosboronexport’un Genel Müdürü Anatoly Isaykin: Suriye, Mısır, Hindistan, Bostvana, Kuzey Kore, Kenya, Ruanda, Cibuti’ye değişik silah, araç ve gereçlerinin satıldığını ve satılacağını söylüyor. Ki Suriye her türlü silah ihtiyacının % 71’ini Rusya’dan alıyor.
Ruslar yakın zamana kadar mallarını; Ölüm Taciri, Savaş Lordu lakapları ile anılan eski bir Rus subayı- binbaşılığa kadar yükselen KGB ajanı 6 dil bilen Victor Bout’la ve çoğunlukla Bulgaristan üzerinden yapıyordu. Yakalandı, piyasadan çekildi. Şimdi başka başka aracılarla bu işler yürütülüyor. Özünde silah tüccarları memnun, çarkları gittikçe hızlanarak dönüyor.
Nükleer dahil her türlü deniz silah araç ve teknesini yapıp Çin’e kadar (Varyag) satabilen Rusya, Fransa’ya 1.2 milyar avro ödeyerek iki adet helikopter gemisi yaptırıyor. “Vladivostok” hazır, mürettebatı bile 2014 yaz aylarında Fransa’ya gitti. “Sivastopol” ise 2015’te deneme seyirleri biterse teslime hazır olacak. Kırım meselesi işi inkıtaya uğrattı. Rusya burada askeri gemi, toplu, helikopterli tekne almıyor, parasını peşin vererek Amerika ve İngiltere’den alamadığı batının gelişmiş teknolojisini ancak bu şekilde alabiliyor.
SİLAH PAZARINDA ASELSAN İLE VARIZ
Bizde de dünyanın 100 büyük silah üreticisi içinde yer alan, devlet destek ve kontrollü bir firma var; ASELSAN (Askeri Elektronik Sanayi). Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri için yaptığı üretim, araştırma, yenileme ve desteklerin yanında güçlü ve saygın bir dış Pazar oluşturmaya doğru gidiyor.
5205 kişi çalışıyor, % 60’ı mühendis, %27’si teknisyen ve bu çalışanların yüzde 35’i lisans üstü eğitime sahip. Ar – Ge (Araştırma –Geliştirme) harcamalarını 2010 – 2013 yılları arasında 378 milyon TL’den 728 milyon TL’ye çıkardı. Bu gelecek için ışık demek, başarıya uzanmak demek.
Konusunda uzman Defence News dergisine göre 2013 yılı sonunda dünyanın en büyük 100 savunma sanayi kuruluşu arasında 74’üncü sıradan 67’inciliğe yükseldi. Cirosu % 16.1’lik artışla bir milyar $’a ulaştı. 9.4 milyar TL. tutarında imzalanmış uzun vade siparişleri var.
Bizde sadece güçlü görünmek için değil, teknoloji üreterek güçlü olmalıyız. Çevremizde bunu hissettirmeliyiz. Onlar kadar söz sahibi olmalıyız. Eğer Kürt ve IŞİD sarmalından salimen kurtulabilirsek Türk Dünyası’nın geleceği için ana ihtiyaçlardan, olmazsa olmazlarımızdan biri de bu daldaki üretim ve pazarlama olmalı.