Ali BADEMCİ
On yılı aşkın süreden beri AKP iktidarı, hâlâ ülkemizi ve milletimizi tanıyabilmiş değildir. Başbakan’ın, Devlet Bahçeli’nin Tunceli’ye gidemeyeceğine dair fetvası fos çıktı. Sanki İslâmcı ihanet cephesi kalu belâdan beri Tunceli’ye gidiyormuş gibi! Hâlbuki Tunceli’nin, MHP’nin Milliyetçilik üzerine kurulu düşünceleri ile hiç meselesi yoktur; onların kimliğini ortadan kaldıran, ülkenin çarpık Sünnî düşünceleridir! Yani AKP’nin atası Erbakan, buraya kaç sefer gelmişti ve uzun yıllar burada kaç rey aldılar; şimdi burada beklentinin dışında ne gibi varlıkları vardır? Bir ülke Başbakanı, memleket meselelerinden bu kadar uzak olursa işte söyledikleri de böyle sırıtır ve sap gibi ortada kalır. Sanki yabancı bir ülkenin sözcüsü gibi ülke içinde insanları ve hatta düşünce guruplarını birbirine hasım gösterip âdeta kırdırmaya çalışmanın devlet adamlığı ile bağdaşan hangi yanı vardır!
Başbakan’ın görevi sanki maraz çıkarmak gibi güvenliğin sağladığını ifade edilirken, Bahçeli kendilerini savunacak durumlarının olduğunu beyan etmiştir. Bazı aklı evvel komplo teorisyenleri ve kurgucular da, Bahçeli’yi bilmem kimlerin gönderdiğini söyleyecek kadar akıldan, izandan yoksun tevatür peşindedir.. MHP Genel Başkanı, Alparslanlar gibi vatan toprağına gitmiş ve bu hususta ite köpeğe laf üretecek en ufak hata yapmayarak görüşlerini ifâde etmiş ve “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözleri ile yiğitliğini ispatlamıştır. Tunceli ziyareti bir zamanlar Türkeş’in Diyarbakır ziyaretine itiraz eden iç muhalefete de iyi bir ders olmuştur.
Sayın Bahçeli’nin, Tunceli ziyaretinin ani bir karar olduğunu gözden kaçırmayalım. Bahçeli ziyareti, öyle Başbakan efendinin kısa boyu ve küçük aklı ile günlerce evvelden devlet hazırlığı ile gerçekleşmemiştir; buna çarpık zihniyete anlık bir öfke de diyemezsiniz. Elbette önceden bir hazırlık yapılsaydı pek iyi olurdu. Lâkin bu ani karar da, Türk Milliyetçilerine Başbuğ’un “Gitmediğiniz Yer Sizin Değildir” vasiyetine uyulduğunun bariz örneğidir; dost-düşman böyle anlamalı ve değerlendirmelidir. Çünkü Tunceli, tıpkı Diyarbakır gibi eşkıyalar yatağı veya ayrışım toprakları değil, aksine birleşme ve Anadolu Türkmenliği’nin varoluş ve bu felsefenin kendini yeni yurdun kapılarında bin yıl önce ifade ettiği ebedi vatan topraklarıdır. Eğer siz hala buraları Rum meşrebi Komnenos, Fars’ın Deylemî vatanı sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz ve iktidar gibi ihanet veya en hafif deyimle gaflet içerisindesiniz. Demek ki Fatih Mehmed – Uzun Hasan – Karayusuf – Şah İsmail’i hiç tanımıyorsunuz ve onlardan hiç haberiniz yok demektir. Osmanlı’yı kendine düşman sanan bizim tertemiz Alevi Türkmenler de, elbet Fatih’in sırf onları himaye etmek için “Fırat’ı geçmeyin” talimatı ve vasiyetinden de habersizdir. Elbette Osmanlı, Fatih-Yavuz-Kanuni gibi ihtişam dönemlerinde Tebriz’i alıp Erdebil’i haritadan silmeye muktedirdi. Ama ne yazık ki, Osmanlı’yı tanımayan Neo-Osmanlıcı – İslamcı zihniyetin aklı köhne Sünni düşüncelere takılı ve şartlı olduğu için bunu bilmezler veya Alevilerden saklarlar.
Türk düşüncesinde mezhep garabeti yoktur; hatta asabiyet izlerine bile rastlanmaz. Ne zaman bu düşünceler eski inançlarımız ile karışarak, tahrik ve dış kurgularla hüviyetini kaybedip otoriteye ve devlete karşı isyana dönüşürse, işte o zaman eşkıya diye adlandırılır. Fakat hangi devirde olursa olsun, yani Osmanlı veya devamı olan Cumhuriyet devirlerinde bunların üzerine şiddetle değil nasihatle gidilmiştir. Bu sebeple Allah’ın hiçbir yiğidi, Yavuz’un 40.000 Alevi öldürdüğünü, 1937-38 olaylarında Munzur’dan oluk gibi kan aktığını ispat edemez ve ortaya sağlam belgeler koyamaz. Bir zamanlar İngilizlerin yaptıklarını şimdi Amerikan kafası ve güya onların stratejik ortakları yapmaktadır.. Dünya tarihinde oturmuş hiçbir devlet anlayışı kendi insanını katletmez. Fakat Şah İsmail’in mezhep garabetinde böyle şeyler vardır; Şafii Kürtlerin Şah İsmail baskıları, Çaldıran sebeplerindendir. Bu sebeple şimdi Kürtçülerin Alevileri kendi yanlarına çekmek için ajitasyon yaptıklarına bakmayın; Kürtlük ile Aleviliği yan yana getirmek hastalık-bilgisizlik-çarpıklık ve siyasi demagojiden başka bir şey değildir
Sayın Bahçeli, tartışılmaz kişiliği ile bütün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da sil baştan bu hususu daha iyi vurgulayarak insanımızı siyaset cellâtlarının elinden mutlaka kurtarmalıdır. Muş – Van – Malatya – Adıyaman – Bitlis – Kars – Amasya – Tokat – Mardin – Urfa – Şırnak – Hakkâri onu bekliyor; buralardan bir tane rey dahi alınmasa mutlaka gitmeli ve milletle Türk Milliyetçiliği bütünleşmelidir. İşte o zaman Devlet Bey tarihe geçer; bunun için işi bilen âlimlerimizi de yanına almalıdır. İhanet cephesi ancak böyle dağıtılır.
Muhabbetle.