Ali BADEMCİ
Bugün, 2014 yılının son günü; yarın yeni bir yıla başlayacağız. Sağ olasın AKP Hükümeti! Ülkemizde her şey güllük-gülistanlık. Komşularımızın yılbaşını kutlamayacağız; çünkü hepsi ile önemli meselelerimiz var.. ABD’nin her dediğini stratejik müttefik sıfatıyla yerine getiriyoruz, ama ilişkilerimiz tel ipliğe bağlı. 2015 Ermeni yılı, şimdiden hazır olun!
Hükümetten Suriye mültecilerini ziyaret edenler olmuş ve özellikle Bayır-Bucaklılara tembihatta bulunmuşlar ki, ”Sakın ırkiyat yapmayın!” Ne vermişler ki ne istiyorlar, onu da anlamak mümkün değildir. Yayladağı kampında bir miktar (3000 kişi) Bayır- Bucaklı var; lâkin çok sakin duruyorlar, ama sigaraları köküne kadar somurarak dakikada bir tane içiyorlar. Hepsinin yüzleri sapsarı, kan kalmamış! Sanıyorum kuvvetli bir göç yok, çünkü içine girilecek durum olmadığı boş olan evler, yine de ara sıra kontrol ediliyor. Hatay’ın dışındaki kamplarda da çok az Bayırlı Türkmen var; demek ki mekânlarını terk etmiyorlar. Biraz da doğrusu bu olmalı.
Son verilere göre, Suriye’den 2011 yılından beri ülkelerini terk edenlerin sayısı 5,5 milyon civarında; Türkiye’ye gelenlerin sayısı da 1,5 milyon kişiye çoktan dayanmış. Bunlar üzerinde ne gibi bir çalışma yapıldığını ve bu çalışmalardan sonuç çıkarılıp çıkarılmadığını elbette iyi bilmiyoruz. Bildiğimiz ve kamuoyuna akseden husus Suriyeli göçmelerin çok belâ çıkardığı. Ancak belâ çıkaranların etnik mensubiyetleri hakkında bilgilerimiz yoktur. Hâlbuki “Suriye bizim iç meselemizdir” diyenlerin bu hususlar üzerinde adam gibi çalışma zarureti var; fakat her yerde devlet “Irkiyat yapmayın” diye nasihatte bulunuyorsa meselenin üzerinde durmaya gerek yoktur.
Şahsen, Hatay Kampları ve sokaklarda dolaşanlar üzerinde bir çalışmamız bulunuyor. Altınözü çadır kentte yaşayanların tamamı bir zamanlar Halep’in en büyük Türkmen kazalarından olan Cisr-i Şuğur’dan. Bunlar istediği kadar Arapça konuşsun, Türkmen asıllı oldukları için üç günde ata dillerini tıpkı bizim gibi konuşuyorlar. Yayladağı’na giderseniz, zaten hepsi bizden güzel Türkçe biliyor. Reyhanlı-Kırıkhan-Belen-İskenderun-Hassa-Kilis-Antep-Urfa sokaklarında gezenler de, ya Idlip yahut da Halepli. Bunlar da Türkmen asıllıdır ve sorduğunuz zaman Hanefi Mezhebi’nden olduklarını söylerler; Araplar ise zor Türkçe öğreniyor ve anlatabilirseniz Şafii ve Selefi olduklarını hemen görebilirsiniz! Hemen hemen “Alevi” mezhebinden sığınmacıya rastlayamazsınız!
Urfa’dan itibaren eski vatandaşlarımız ve akrabalarımız olan Kürt mülteciler, yoğunlukta; bunlara “Irkiyat” serbesttir, çünkü geldikleri gün “Örgüt” mensupları tarafından şovenleştirilmişlerdir. Elbette içlerinde aklı başında olanlar da vardır. Fakat bunlara bir taraftan Türk, diğer taraftan sıkı Arap düşmanlığı eğitimi veriliyor. Devlet ne dereceye kadar haberdardır bilmiyoruz. Hatay-Adana-Antep kadar dilenen ve bela çıkaran yok; çünkü Güneydoğu’da nasıl olsa her şey bedava, para çalışmıyor, tam bir cennet!
Sınırlarımızda böyle de, ülke içinde milliyetçilik farklı mı? Elbette farklı değil! Artık milliyetçilik tarih kitaplarında kalmış ve onlar da günden güne ayıklanıyor. Bu yıl açık öğretimde yeni bir bölüme kaydoldum ve 6 Aralık’ta imtihanlara girdik. Hangi bölüm olursa olsun tarih soruları “İslâm Tarihi” adı altında eski Arap tarihinin, dünyanın itibar etmediği hurafeleri ile dolu. Sosyoloji derslerinde “Millet” ümmet karşılığı tarif ediliyor. Felsefe milleti anlatmıyor, Haldun bir Arap ideoloğu, onun yardımcısı ve her dersin konusu Necip Fazıl! Mehmet Akif adına da sorularda hiç rastlamadım. Muazzam bir çağdaş toplumdan, Arap toplumu olmaya özendirilen dönüşüm var. Bizim milliyetçiler şaka yapıldığını sanıyor! Sürekli birbirleri ile mücadele ediyorlar! Boşuna uğraşmayın “Irkiyat yasak”! Daha bir şey söylemeye gerek var mı?
Muhabbetle.