Babür Hüseyin ÖZBEK
Bazen yarınlar yoktur, o anda her şey bitmiştir. Zaman iyi kullanılamamış, öyle bir değerin varlığından bir taraf, bi-haber olarak yaşamıştır. Sonuçta geriye kalan; telâfisi olmayan bir sızı, buruk bir acıdır… Ya işte böyle…
………
-Alo evladım seni çok göresim geldi, nerelerdesin?
-Baba şimdi çok işim var.
……………
–Oğlum seni arıyorum ama bir türlü ulaşamıyorum.
-Baba toplantılarım var.
………….
-Evladım seni bugün annenle birlikte yemeğe bekliyoruz.
-Baba arkadaşlarla önceden yaptığımız bir program var.
………….
-Evladım, çoktan beri aramadın bir sesini duyayım, dedim.
-Babacığım şimdi kapatmak zorundayım, ben sizi ararım.
………….
-Evladım seni bir daha ne zaman göreceğiz?
-Baba şu aralar çok işim var, bir ara uğrarım.
…………
-Evladım dün gece rüyama girdin, nasılsın, iyi misin?
-İyiyim baba, şimdi araba kullanıyorum, seni bir ara daha sonra ararım.
………..
-Evladım seni ne zaman arasam işin var, seni çok özledim.
-Öf baba ya, yeter!…
Oğul, babasının sıcak ilgisinin farkında değildir; ve hatta rahatsızdır.
………..
Bir müddet sonra oğul babasına telefon eder… Telefondaki ses babasının komşusudur.
-Babamla görüşeceğim, gelemeyeceğimi söyleyecektim…
–Babanız dün gece vefat etti, son sözleri de;
“Evladım şimdi iş toplantısındadır, onu rahatsız etmeyin, beni toprağa siz verin.” dedi, der ve komşu telefonu kapatır, ama “Hep Meşgul Oğul” artık “Baştan Kara” olmuş, onun için “deniz” tükenmiştir.