Ali Bademci
Şahsen, Balgat’ın nerede olduğunu ve yolunu bilmem; sıcak siyasetle ilgim ve aram da çok iyi olmadığı için Ankara’ya da çok önemli olmadığı müddetçe gitmem. İklimini seviyorum, bozkırın ortasında serin bir memleket; lâkin kışın pek soğuk, dayanmak mümkün değil ne de olsa, derler ya, “ayıp söylemesi” Adanalıyız. Siyasetin hızlı olduğu dönemlerde, herhalde kendine yer aramak için Ankara’ya gidip gelenleri seve seve dinler, bunlardan sağlıklı sonuçlar çıkarırız. Çoğu zaman “zülfüyâre dokunuyoruz”, ama bizim kadar siyasi parti iç meselesi yazan bulamazsınız! Hoşa gitmese de biz yazarız; istenmiyorsa hiç yazmayabiliriz; yazı işi eli kalem tutanlar için bir karakter meselesi! Bizde gazeteciler, “yalakalığı-ikiyüzlülüğü” meslek edinmişlerdir. Uzun yıllar suyunu içtiğimiz ancak huyuna alışamadığımız “Bab-ı Ali”de tutunmak için zaten patronun dediklerini yapmak, hiç olmazsa devlette etkili olduğunuz insanlar nezdinde birazcık ihale ve iş takip etme tecrübeniz olacak. Böyle büyük gurupların gazetelerinde çalışmadığımız ve kendini ülkenin sahibi sanan patronları hiç tanımadığımız için ömür boyu aç kalmak pahasına küsuratı tercih etmişizdir; iyi ki de böyle olmuştur. Allah kimseyi kula kul etmesin ve kulu kula da, 12 Eylül’de olduğu gibi ezdirmesin. Biz bunları yaşayarak gördük ve belli bir tecrübe sahibi de olduk.
Haziran’da Genel Seçimler yapılacağı için bütün siyasî parti kapılarında kuyruklar oluşmuş; bakalım ne kadar para harcanıyor ve mutlaka seçilecek sıralar kapılmaya çalışılıyor. Para dedim de bu “rüşvet” anlamında değil, elbette Ankara’da günlerce kalmanın ve etkili çevrelerin gönlünü etmenin bir bedeli vardır. Bunlar da az para ile yapılmaz; çok değeri kalmamış, ama ya toprak ağası, ya malı götürmüş bürokrat veya kolay kazanan bir işini bilir olacaksınız. Elbette böyle bir hesabı olmadan, sırf havayı koklamak ve fikir almak için davet edilenler de vardır. İşte bizce bu sonuncuların intibaları çok önemlidir. Sayın Bahçeli bir Adana heyeti davet etmiş; neler konuşulduğunun teferruatını elbette bilmiyoruz; lâkin meseleleri sabırla ifâde etmesi, karşısındaki insanları tam olarak dinlemesi, hatta şahsî notlar alması fevkalade bir olgunluk alameti olarak pek önemlidir. Sanıyoruz bu temasları sürekli olarak yapmaktadır.
Komplo teorileri üretenlere siz aldırmayın, yalan söylüyorlar; iktidar ve akıl hocaları bal gibi Devlet Bahçeli’yi istemiyorlar. Örtülü kanallar seçimden önce götürmek istiyorlardı ama kesinlikle o ağır basıyor ve tahminimize göre de, mutlaka koltuğunu muhafaza etmek istiyor. Bunda haklıdır da; çünkü her ülkücü de bir miktar “Kürtlük” yok ama bayağı inatlık olduğunu kabul etmeliyiz. Aslında buna “Kuru inatlık” demek de yanlıştır; çünkü adı üzerinde her ülkücü mutlaka idealist ve inançlıdır. Bu bakımdan partinin başkaları tarafından idare edildiği çaput kadar haysiyetsiz bir bühtandan başka bir şey değildir. Hiç kimse isteyerek başarısız olmak istemez; kaldı ki birkaç gün önce rakamlarla bilimsel ölçekte yazdığımız bir yazıda Bahçeli’nin başarısız olduğunu ifâde etmenin mümkün olmadığını ortaya koymuştuk.
Bir partinin idaresi öyle kolay bir şey değildir; hele mensupları çok eziyet çekmiş ve çok dikkatli kişiler ise bu iş bir miktar daha güçlük arz eder. Netice itibariyle insan insanı bir sefer kandırabilir; sürekli olarak tutarsız davranmak insan fıtratına uygun değildir. Anlaşıldığına göre Sayın Bahçeli birtakım sağlam ve isabetli kararlar vermek için elindeki bilgileri biriktirmektedir. Hiç de aceleye gerek yoktur ve durumu ancak Büyük Kurultay’dan sonra daha net olarak göreceğiz. Henüz Kurultay kararı alınmamış ama 21 Mart için salon tutulmuş; yetişmezse “Nevruz” kutlamaları yapılacakmış. Dolayısıyla daha sâlim düşünmek için zaman var. Bahçeli’nin karşısına aday çıkması beklenmiyor; üstelik ajitasyon yapılmazsa büyük bir olgunluk içinde gerçekleşeceği sanılıyor. Fakat konuşması ve duruşu ile Devlet Bey’in tam olarak gerçek resmini göstermesi gerekiyor; ülkenin içinden çıkılmaz meseleleri karşısında daha olgun ve cesur olması vazgeçilmez şarttır. Çok sakin olmalı, fazla bağırmazsa daha şık olur; toplum kendilerini böyle görmek istiyor; bize göre de gerçek duruşu sabırlıdır. Türk Milleti çok büyük bir beklenti içerisindedir, yetkili kurulların da maslahat için değil icraat için teşekkül ettirilmesi elzemdir. Elbette delegasyon Anadolu’ya giderken dolu gitmesi ve millete yeni mesaj götürmesi çok önemli bir husustur.
Avrupa, çarpık ve dağınık icraatıyla bu hükumetin suyunun çıktığını pekiyi biliyor; ABD memnun olabilir, lâkin bu yeterli değildir. Çünkü Türkiye Amerika ile ne kadar yan yana olursa olsun bir Avrupa ülkesidir ve bunlar, yani batı, ülkemizi diğerleri gibi yutulacak lokma olmadığını biliyor. Komşularımızla meseleliyiz ve hiçbirisi bizi istemiyor. İkiyüzlü Kürt ve sahte İslâm düşüncesi ile ülkemiz karanlık bir istikbale doğru sürüklenmektedir. İşte bütün bu iç ve dış meseleler milliyetçilerin mesajını bekliyor ve tavrını merak ediyor. Çünkü milliyetçilerin iştirak etmediği hiçbir hareketin Türkiye’de başarı şansı yoktur. Yiğidi olan köyün daracık sokaklarında, Umman kadar uzun dağlarında, ot bitmeyen kayalarında uyuz köpek barınmaz.
Muhabbetle.