Ali BADEMCİ
Hiç de kendimizi dava adamı, mensup olduğumuz gurubu da, şu veya bu adla ifâde edip adam olduğumuzu iddia etmeye kalkmayalım: Biz adam değiliz ve adam gibi bir dava adamı olmamız için daha çok şey yapmamız gerekiyor. Bu serzeniş hepimiz için, Türkiye’de yaşayan ve kendini Türk hissedip asalet ortaya koyan herkes için geçerlidir. Bu ülkede komünistlik-anti komünistlik, sağcılık-solculuk, Alevilik Sünnilik, İslâmcılık-İslam düşmanlığı yapmak kolaydır. Erkekseniz gidin bu işi kendi zemininde yapın; bugün dünyada evrenselleşen siyasi ve ideolojik tasarımlar çoktan ülke boyutlarını aşmıştır. İşte sınırlarımız dibindeki “rap-rap” sesleri, duymuyor musunuz, hâlâ ülke gündemini mahalli mi sanıyorsunuz!
Geçen sene Haziran-Temmuz ayında, 1000 yıldan beri aynı topraklarda yaşayan Musul’un Telafer Şii Türkmenleri, korkunç bir jenoside uğradı. Artık şunun adını doğru telâffuz edelim ki, IŞİD adı altındaki yeşil bayraklı güruh, Arap Milliyetçiliğinin ta kendisidir ve sınırlarımızı zorlamaktadır. Neden üç günde unutuverdik; Telafer’de Arap saldırısı daha 2005’de başlamıştı ve bizim Kızılay ekibi bile yaraları saramadan geri dönmüştü. Katliamın bilançosu on binlerle ifade edildi; kılımız kıpırdadı mı? Saddam’ın Baas iktidarını bilen ve hatırlayan var mı? Dünya Halepçe ile hop oturup hop kalkarken Türkiye, Saddam yargılamalarına müdahil olup neden Irak’ta Türkmen katliamlarını ve Telafer’i gündeme getirmedi? Allah aşkına biz millet olarak bu kadar ölmüş müyüz? Düne kadar terörist örgüt olarak ilân ettiğimiz ve kökü-kömeci, Arap Milliyetçiliği olan dünkü teröristlerle parti kongreleri açarken, Gazze diye her gün şov yapılırken Telafer neden ağızlara alınmadı ve ısrarla alınmıyor. Geçen yıl bu sütunlarda bu konuları günlerce işledik, neden Türkiye Alevileri’nden bir ses çıkmamıştır? Sırf güncel diye alelacele bunları “Irak’ta Türkmen Dramı” diye kitaplaştırdık. (Togan Yayınları, Eylül 2014, İstanbul). ITC ve Sünni Milliyetçi kuruluşlar bir hayli ilgi gösterdiği halde Alevi Cephe’den çıt çıkmadı! Bu muydu Alevi severlik, Alevilik, Mezhepçilik! Canlar, yiğitliğiniz bu kadar mıydı? Kimse sizden şu veya partili olmanızı talep etmiyor, eskisi gibi bölgede davanıza sâhip çıkmanızı bekliyor!
IŞİD imha saldırıları karşısında 150 bin Telâfer Türkmen’inin birçoğu hunharca öldürülerek gerisi tehcir edilmiş ve Kürtleştirilmesi için peşmergeye bırakılmıştır. Birçoğu da Kerbela ve Necef’te Şii Arap Milliyetçiliği’nin kucağına atıldı. O zaman düzgün bir vekil; CHP İstanbul milletvekili Ali Özgündüz, Telâfer’in Şii Türkmenlerden tamamen arındırıldığını, onların din değiştirmeye zorlandığını ifade ederek “Telâferde Şii Türkmen bırakılmadı” dedi. Açıklamaların devamında, ”Tuzhurmatu’nun kırsal kesiminde de Türkmenler IŞİD ile çarpışmaya devam ediyor. IŞİD ile çarpışarak hayatta kalma mücadelesi veriyorlar. Özellikle köylerdeki Türkmenler evlerini ve topraklarını koruyabilmek için IŞİD militanları ile çarpışıyor. Bu arada Irak ordusu uçakları da IŞİD’in bulunduğu bölgeleri havadan bombalıyor. Ancak şu ana kadar bundan ne kadar sonuç alındı, bu konuda her hangi bir bilgi bulunmuyor” demişti. Hâlâ kendini sağ-sol gibi yapay söylemlere oturtan Aleviler nerededir? Sayın Kılıçdaroğlu da, düzgün ve ırkının şuurunda Atatürkçü bir Alevidir; biz kendisini akrabalarından fazla seviyoruz; Esad’ı bayrak yaparken neden Telafer’i ortaya koymamaktadır? Sayın Akgündüz Irak’tan bahisle sıranın Sünnilere geldiğini ifade etmişti; biz bunu biliyoruz ve hazırlıklıyız; asıl sıra Türkiye Alevileri’ne geliyor, bunu vurgulamak istiyor. Çünkü Alevilerin siyasi Kürt hareketi içinde bulunması ile IŞİD’in yanında olmak çok farklı değildir. Bu siyaset paralel yürümektedir; Aleviler ancak Sünniler ile kol-kola girerek kendini koruyabilir; bunun da siyaset olarak ifadesi CHP-MHP çizgisidir. Gerisi oyuna gelmekten başka anlam taşımaz.
Irak Türkmeneli’nde nüfus ve yoğunluk olarak Sünni Türkmenlerin merkezi Kerkük, Şii Türkmenlerin merkezi ise Telâfer’dir. Üstelik Kerkük gibi Telâfer’de bir Kürt tehlikesi yoktur, azınlık Arap Şii unsurdur. Ama şimdi taşrası ile birlikte 500 binin üzerinde olan Türkmen Şii Telâfer, tam bir ölü kenttir ve nüfusu 50 binin çok altına inmiştir. Ankara’da 70 aileden mürekkep 700 kadar Telâfer mültecimiz var. Maalesef bunlara devletin ve milletin yüzü Kobani mültecileri kadar dönük değildir. Kobani mültecilerini BDP-PKK bağrına bastı, devlet çok ilgi gösterdi. Biz Ankara’nın göbeğinde Telâferli Türkmenleri Suriyeli gözü ile görüp aşağılıyoruz ve açlık çekiyorlar. Bu kadar kökünden, ekinden habersiz güçsüz-duyarsız bir millet miyiz? Hani Anadolu’nun Türkmen Alevileri derin bir kültürden geliyordu; sözüm ona hümanistti? Nerede kaldı hümanistlik? Kürt’e karşı gösterdikleri ilgiyi Şii Türkmenlere neden göstermiyorlar?
Demek ki, her şey hikâye ve karakterimizde olan boşu-boşuna övünmeden ileri gitmiyor! Hala sağ-sol, ülkücü- komünist, Alevi-Sünni, Yavuz-Şah İsmail hikâyeleri! Vallahi realitenin bu söylemlere karnı çoktan doymuş! Bana bir mektup geldi; herkesi Telâferli 700 Şii Türkmen’in yardımına çağırıyor. Neden Alevilerden çıt çıkmıyor? Ülkücüler kitaplarını satarak onlara yardımda bulunuyor? Ülkücü olmayabilirsiniz, ama Sünni-Alevi insan olmayı da mı beceremiyorsunuz. Ankara’da gayet kalabalık olan Alevi Türkmenleri de bizzat ilgiye davet ediyorum; isterse hümanizm adına olsun.
Muhabbetle.