Ali Bademci
Şahsen, Türk ırkının seçkin bir ırk olduğuna; insanlıkta, yardımseverlikte, merhamette, kadir-kıymette, alicenaplıkta ve inançlarına kararlıkta ayrıcalıklı bir mevkide bulunduğuna inanırım. Bu sebeple Türk milletine önderlik yapan başbuğların da, bu yolun birer yiğidi oldukları hususunda kendimi ikna etmişimdir. Türklerin kuş beyinli ve balık hafızları oldukları şeklindeki görüşlere katılmadığım gibi şiddetle karşısındayım. Lâkin çok saf oldukları; çabuk kandırıldıkları, herkese inandıkları şeklinde bir zafiyetlerinin bulunduğunu da biliyorum.
Bir kere rakamlarla aramız iyi değildir, bu sebeple matematikte zorlandığımız bir gerçektir. Cengiz’in, Moğol istilâlarında Merv’de 1.750.000 kişi katlettiği ve bu kadar kulak topladığı kaynaklarımızda yazılıdır. Emir Timur’un, başta Sivas olmak üzere Anadolu’da insan kellelerinden kuleler yapmış olduğu da bilinen hususlardandır. Bizim kaynaklarımıza göre Cengiz’in, Türkistan’da yaptığı katliamın bilançosu en az 5.000.000’dur; Timur’unki de bundan az değildir. Timur cinayetlerinin hep Ermeniler olduğunu yazarak bununla da övünmeye çalışır ve kendimize düşman yaratırız. Herhalde başka hiçbir milletin tarihinde böyle tenakuzlar yoktur! Meselâ o zaman Orta Asya’da ne kadar insan yaşadığını biliyor muyuz? Anadolu’da keza! Zaten millet adımız barbara çıkmıştır; bunu sanki evvela biz ispat etmeğe gayret ediyoruz!
İşte bunlardan biri de, Yavuz Sultan Selim’in Anadolu’da 40.000 Kızılbaş katlettiğidir! Sanki tek tek sayım yapmış ve gözlerimizle görmüş gibi bunu kendimizden çok emin olarak anlatırız. Anadolu’da bu kadar insanın katledilmesi, katiyyen mağdur çevrelerin uydurması değildir! Emin olunuz ki, uyduruk işlerin peşinde koşanlar maalesef “Sünni” dediğimiz ve kendini öyle sanan insanlardır. Bu işin esas kaynağı, Kanuni’den itibaren başta Osmanlı tarihçileridir; sonradan gelenler de kendinden öncekileri tekrar etmişlerdir. Günümüzde bile bu işin hangi ucundan başlarsak başlayalım mutlaka Sünnilere çıktığını görüyoruz. Hoca Sadettin, belki Evliya Çelebi, Hammer, Cevdet Paşa, İsmail Hami Danişmend, Şehabettin Tekindağ ve daha nice tarihçiler! Gerçekten bir Türk Hünkâr’ının bu kadar insanı katletmesi tam manası ile bir “Canavar” olmasını gerektirmez mi? O zaman tarih kitaplarında neden adı kahramandır? Veya bugün Aleviler Yavuz’a kızıyor hatta onun adının şu meşhur boğaz köprüsüne isim olarak verilmemesi için bağırıyorlarsa onları neden suçluyoruz? Haklı değiller mi? Ya işin aslı yanlıştır yahut ta Yavuz büyük bir adam değil katilin ta kendisidir!
Biliyorsunuz, Yavuz II. Bayezid’in oğludur ve bu padişah zamanında Anadolu’ya isyanlardan geçilememiştir. Modern çalışmalara göre bu isyanlara daha, Alevi İsyanı demek doğru değilken, bu isimle adlandırmak bile yanlıştır. Çünkü en büyük isyancı Şahkulu tıpkı Selçuklular zamanındaki, Horasanlı “Baba İlyas” gibi kendini“Mehdi” ilan etmiştir ve benzer isyanlarla beraber hadiselerin vukuu bulduğu zaman II. Bayezid dönemidir. Yavuz zamanında ne yazık ki bu çapta bir benzer isyan da olmamıştır. Kardeşleri bir bir halledip babasını da deviren Yavuz Padişah olduğu zaman Şahkulu ve benzerleri çoktan ölmüşlerdi. Tarihimizde “Fetret Devri” adı verilen bu devreye isyanların sebep olduğunu Amasya ve Trabzon şehzadeliğinden iyi bilen Yavuz, Çaldıran öncesinde bu olayların sebepleri için tespitler yaptırmış ve bugünkü adıyla “fişlemeler”e başvurmuştur.Anadolu asayişsizlikten boşalmış, toplum yapısına hakim boy ve aşiret kültürü milyona baliğ olan insanları Erdebil’e, yani Haydar’a göçürmüştür. Üstelik bu insanlara nereye gittikleri sorulduğu zaman “Biz ölüye değil diriye gideriz” diyecek kadar ne derece dini bir hareket olduklarını gözler önüne sermişlerdir. Şah İsmail’in“İstanbul’un Padişahı Olacağım” sözlerine ve bu kadar karışıklıklara nazaran devrin Anadolu Sultan’ın “Fişleme” yapmasından normal bir hareket olabilir mi?
Katletme meselesine gelince ne Osmanlı, ne Safevi ne de batı kaynaklarında böyle 40.000 rakamını telâffuz eden olmamış, bugünkü anlamda modern bir çalışma da yapılmamıştır; ancak çok sağlam Osmanlı kayıtların ile Mühimme ve Tahrir Defterlerinde gerçekten 40.000 kişi tespit edildiği doğru olup, karışıklıkların “Tımar meselesi” yüzünden Sünni asıllıların da içinde bulunduğu kitleler olduğu ispatlanmıştır. Bir rakam telâffuzu da Yavuz ile beraber Çaldıran Savaşı’na katılan ve kendisi çok katı derecede Sünni olan Şeyh İdrisi Bitlisi’nin “Selimşahnamesi”nde geçmektedir ki; işte mehaz olarak bu adam gösterilmektedir. Hicabi Kırlangıçtarafından Farsçadan Türkçeye çevrilip Kültür Bakanlığı yayınları arasında yayınlanan bu yegâne kaynağı edinin ve mutlaka tetkik edin. Bu eserde Şahkulu İsyanları’ndan bahisle “İki taraftan da (devlet ve isyancılar) 50.000 fazla insan öldürülmüştür” denilmektedir (s.87). Şahsen 40.000 kişinin katledildiğine Bitlisi’yi kaynak gösterenlerin hiç birinin bu eseri bizzat tetkik ettiği kanaatinde değiliz.
J.L.Bacque-Grammont, 1513 Yılında Rum Eyaletinde Şüpheli Tımar Sahiplerine Ait Bir Liste, s168-176, İÜİFM, Ömer Lütfi Barkan Armağanı, İstanbul 1984, çalışmasını da mutlaka incelemenizi tavsiye ederiz. Bu modern ve belgesel çalışmada Yavuz zamanında yapılan fişlemelerden ancak 79 kişi katledildiği ileri sürülmüştür. Elbette bu konuya inandırılmış insanlar böyle bir hususu ortaya koyduğumuz için bize de kızacaklardır. İyisi mi, Samim Savaş, XVI. Asırda Anadolu’da Alevilik, TTK, Ankara 2013,adlı bilimsel esere de mutlaka bakın. Bizim fikrimizi sorarsanız ümmi bir tarihçi olan Ziya Nur, Osmanlı Tarihi,c.I, Ötüken,İstanbul 1994, adlı esere bakın ve gerçekten öldürülen sayıyı görün, ondan sonra da kendinize gelin. Kısmet olursa şu İdris-i Bitlisi’yi de bir gün çalışalım; çok önemlidir.
Sağlıcakla kalın.