Ali BADEMCİ
Diğer müslüman milletler gibi müslüman Türkler de Sünnî ve Alevî olmak üzere iki inanç gurubuna mensuptur. Sünnî grup yapay ve tarikat gibi siyasi temâyülleri nazara almazsak tek parçalıdır ve genellikle Sünnî Türkler islâm kelâmı içinde “Fıkıh” olarak “Hanefi”dir. Siyasî eğilimler ve tarikatlar “Şia”da da vardır ve Türkler’de bunun adı “Alevilik-Kızılbaşlık-Şiayı İmamiye”dir. Genel olarak islâm mezheplerinde bunların menşeî “Batiniyye”dir. Türkmenler “Şiî” adlandırmasını bile kabûl etmezler. Elbette İslâmdaki bu eğilimlerden siyaset müessesesi faydalanmış ve bu konuda bizim hep “Aleviler” kullanılmıştır. Türk genetiğinden gelen isyankârlık da bu siyasî olaylarda lokomotif olmuştur. Tarihimiz boyunca kullanılan “Alevilik” açık bir şekilde kullanılmıştır. XIX. asır ortalarından itibaren de daha kalabalık olduğu için Sünnî görüşlere yönelinmiş ve Türk siyasi-islâm temayülleri de bu uluslararası balık avcılığına dönmüştür. Yoğun bir saldırı olarak bu süreci şimdi ülkemizde böyle bir iktidarla yaşıyoruz.
Sünni görüş adı altında siyasi islâm saldırıları karşısında bizim gibi düşünenler elli yıldan beri Türk Aleviliği’nin yeni bir ilmî tarifini yapmıştır. Bu çalışmaları başlatan ve yeni yorum getiren sünnî Fuat Köprülü’dür ve Alevî toplumu önderi de onun öğrencisi Abdülkadir Gölpınarlı ile babası Türkmen İran Alevisi olan Fransız âlim İréne Melikof’dur. Bunların ana görüşleri zaten halklar arasında bir mesele olmayan Sünnî ve Alevî Türkmenleri bir cephede buluşturmuştur. Maalesef böyle mükemmel bir düşünceye Alevîler kültür itibariyle yaklaşırken sünnî siyasi islâmcılar dış siyaset mühendislerinin çabaları ile “Reddiye” çekmişlerdir. Sünnî ve Alevî Türkmenlik bu işin ne kadar farkındadır, yaşayarak görmekteyiz.
Son yıllarda biz Milliyetçi ve Türkçü Sünnîler, Alevî-Sünnî Türkmen birlikteliğine ter döküyoruz. Gerçekten Sünnîler Arap bağnazlığının kucağına düşerken Alevîler de hâlâ diyalektik materyalizmin marksist ve ateist eğilimlerinden kendilerini kurtaramamaktadır. Bu eğilim İran’da yoktur ve bir ideolojiler meydanı olan Türkiye’de vardır; bu işin başını da Ankara merkezli bizim Şeyh Rıza gibi ilim iddiasında bulunan “Pirsultancılar” yapmaktadır. Katiyyen batı eğilimli “Bektaşilik” böyle olmadığı gibi kırk milyonluk İran “Şiayı İmamiye” dünyasında da mevcut değildir. Rıza gibi ateist ve marksist “Pir Sultancılar” sayısı azdır; Sivas’ta rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu örneğinde görüldüğü dimdik duran Alevî kadar Sünnî Türkmen de vardır. Bu “Pir Sultancılar” biraz da Tunceli’nin Kürtçülük karışmış olan “Siyasi Alevilik” etkisi altındadır. Bu durumda kazandıkları bizim gibi Sünnîleri de kaybediyorlar ve Irak Telâfer’de olduğu gibi IŞİDvari hareketlerin altında ezileceklerdir. Telâfer’e Anadolu’nun Sünnîleri arka oldu ve yardım etti, bu boş solculuğun içi daima boştur ve her zaman kullanılmaya müsaittir. Türk Ocakları Telâfer’e yüzbin lira yardım etti, MHP konvoylar gönderdi; nerede Pirsultancılar!
Bütün bunlar nereden çıktı? Hatay Şenköy Antakya’ya bağlı Türkmen ve Sünni bir belde; şimdi Yayladağı ilçesine bağlandı; âciz kardeşiniz o toprakların çocuğudur. Bir dost, bu belde ilgili bir TRT çekimi göndermiş; zaman tünelimde var lütfen seyredin! Doksan yaşında dedeler tempo tutuyor, ”Şenköy’lüyüz Hatay’lıyız, Atatürk’ün Askeriyiz “ diye. Sabah sabah benim iyi dostum olan Sivas’lı Şeyh Rıza yorum yapıyor “Hani bunlar arasında kadın yok”! Allah aşkına şu işin akılla izah edilir tarafı var mıdır? Evet Anadolu Alevileri karışık oynar, sünniler ayrı oynar; herhangi bir çekince, kapanma da yok; hatta gelin çıkarken erkekler Türk Bayrağı ile önde, al yazmalı hanımlar arkada Türkü söyleyerek hareket ederler. İnsafsız; Alevininki kültür oluyor da Sünnininki gericilik mi? Alevî kültürü derken Türkmenin sosyal hayatında ve Türkmen sosyolojisinde Sünnî kültürü yok mu? Yani dünyada Türkmenler bir avuç Pirsultancı’dan mı ibaret! İşte esas gericilik bu! Biz gayret ediyoruz ve ayrılığı kaldırmaya çalışıyoruz da Alevi-Türkmen kültürünü öne çıkarıyoruz; “Sünni Türkmen” dünyası neden görmemezlikten geliniyor! Türkistan’da hiç Alevî yok ve bu deyimi de bilmezler onları çemberin dışına mı atacağız!
Türkmen kadınları erkeklerden sakınmaz ve kaçmaz, müşterek ve daim bir at sırtı kültürü vardır; lâkin kadınlı erkekli halay çekmek tamamen bir Türkmen kültürü de değildir. Hatay Yayladağı Türkmen bölgesine kırk kilometre uzaklıkta ve devasa “Reyhaniye Aşîreti”nin ortasında Sünnî-Şafiî Araplar Suriye’de olduğu gibi kadınlı erkekli halay tutarlar; hatta eskiden kız görmeler de, herkesin evlâdını alıp götürdüğü pazarlarda gerçekleşirdi. Bu bir örtüşmeci kültür, milleti ve milliyeti yoktur! Bizim Şeyh Rıza kendi gördüklerini Türkmenlik, bilmediklerini de sünnilik ve gericilik sanıyor! İşte diyalektik sosyalizm budur! Aleviliğe ve kültürüne evet fakat ateizm-marksizm-sosyalizm gibi çağın dışında kalmış görüşlere hayır! Böyle eskimiş ve kokmuş bir eti it bile yemiyor Rıza! Fakat Telâfer’de Alevî Türkmen kanı içen Siyasi İslâm, Anadolu bozkırının semiz Alevî Türkmen kanına pek iştahlıdır! Akıllı olun akıllı! Şu “Bizden başka herkes gericidir” fraksiyonculuğunu bırakın! Dünya Arap Siyasi İslâmını Sünni Türk Müslümanlığının ancak boğacağını söylüyor; bunlar sünnilere bir şey yapamaz; doğrarlar adamı, siz yiğit görmemişiniz birader! Sağlıcakla kalın.