
Ergun KAFTANCI
Caniye, cinayeti örtbas etmek amacıyla babası ve bir arkadaşı yardım etti, üçü birden jandarmanın dikkati sonucu yakalandı…
Değerli okurlar; insanlık dışı böyle bir olayı protesto etmek ve yapanları lanetlemek toplumun hakkı değil mi?
Peki neden polis, bu yürüyüşlere engel olmaya kalktı, neden kadınları tartakladı, neden toplananları biber gazıyla dağıtmaya çalıştı, neden kimini saçlarından sürükleyip polis aracına bindirip götürdü, neden; bunu bir yetkili mutlaka izah etmeli.
Kamu vicdanını yaralayan canilerin yaptıkları yetmemiş gibi bu defa da polis orantısız güç kullanarak ve yurttaşın anayasal hakkı olan yürüyüşlere engel olmaya kalkarak içimizdeki kanayan yaraya tuz biber ekti.
Tarsus‘ta, Mersin‘de, Kayseri‘de, Çanakkale‘de, Edirne‘de, İstanbul‘da ve duyarlı yurttaşların olduğu her memleket köşesinde kadınlar, sokaklara döküldüklerinde polislerin müdahalesine maruz kaldı…
Herkes gerildi; ister istemez hem siyasal iradeye, hem polise tepki gösterdi.
Değerli okurlar; gözlerimizi şimdi Şanlıurfa‘ya çeviriyoruz…
Önce İngilizler’in, yedi ay sonra Fransızlar’ın işgaline uğrayan Urfa kentimizin aydınları, Mustafa Kemal‘in işareti üzerine işgalden kurtuluş harekâtını başlatmış ve silaha sarılan halkımız düşmanı kovalayarak başarıya ulaşmıştır.
Bu, şanlı bir kurtuluş harekâtı olduğu için de Urfa’nın önüne Şanlı sıfatı eklenmiştir…
İşte bu kentimizde pazar günü, bölücü terör çetesi tarafından İmralı’daki katile bağlılık yürüyüşü yapıldı. PKK paçavraları açıldı, pankartlar havaya kaldırıldı, bölücü sloganlar atıldı ve kentin bir ucundan diğer ucuna bu şekilde ulaşıldı.
Değerli okurlar, bu yürüyüş polisin sağladığı güvenli ortamda yapıldı. Emniyet güçleri yürüyüşe müdahale etmedi, hatta yardımcı oldu. Devletin gözünün önünde bir katil ve çetesinin alenen propagandası yapılmış oldu…
Şunu da kayıt altına alalım; ne valilik, ne savcılık harekete geçti, yürüyüşe kimse dur demedi.
Polisin öncelikle, hemcinslerini hedef alan hunharca işlenmiş bir cinayeti protesto etmek isteyen kadınlara yaptığına bakın, sonra dönün ve çözüm süreci kalkanına sığınarak devlete ve millete karşı kazan kaldıran terörist yanlılarına aynı polisin nasıl müzahir olduğunu seyredin.
Halkımız bu çifte standart uygulama geleneğine alışmış değildir; onu da lanetlemektedir!
………………………
Bitmedi…
Şanlıurfa‘daki kazan kaldırma yürüyüşüne müdahale etmeyen polisin İstanbul’daki meslektaşları, sadece kadınlara yönelik saldırıları lanetleyenlerin üzerine yürümekle kalmadı, aralarında sanatçıların da bulunduğu bir grubun basın açıklaması yapmasına sert şekilde müdahale ederek engel oldu.
Bu yürüyüş de orantısız güç kullanılarak engellendi. 20 kişi kelepçelenip götürüldü. Çoğu yürüyüşçü, biber gazından etkilenip hastanelerin acil servislerine koştu. Polisin işkence derecesine varan tutumunu, olaya tanık olan bazı yurttaşlar “İnsanlık onuru işkenceyi yenecektir” diye slogan attı
………………………
Sloganla filan değişecek bir durum yok. Devlet güçleri siyasal iradeden güç alarak bildiğini yapıyor. Orantısız güç kullanmak, biber gazı sıkmak, coplamak, saçlara yapışarak yerlerde sürüklemek, ağız burun kırmak, sorgu sırasında ipe sapa gelmez sorular sormak, artık polisin vazgeçilmezi, olmazsa olmazı haline geldi.
Evet, bu durum slogan atmakla filan değişecek gibi değil; ancak siyasal iradenin ve elindeki devlet gücünün kafası değişirse her türlü yamukluk da değişir diyorum.
……………………..
Şu halimize bakan ülkelerin yaklaşımında artık samimiyet hissedilmiyorsa temel neden, insanlık değerlerini sahiplenmekten hızla uzaklaşıyor olmamızdır.
AB’nin eşiğine çöreklenmekle, ABD’nin paçalarına saralmakla ve komşu ülkelerle kavga ederek bir yere varamayacağımızı anlasak…
Yırtacağız ama olmuyor işte, onlar bizi yırtıyor, parçalamaya kalkıyor!!