Ergun KAFTANCI
SON zamanda dikkatimi çeken konulara bugün kısa kısa değineceğim…
Piyasada mebzul miktarda anketçi kuruluş peydahlandı. Bunlar, kimden para alıyorsa anketi onun istediği yönde sonuçlandırıyor…
Çoğu da AKP’den besleniyor; metot da belli, iktidarın alacağı oyları yüksek göstererek seçmeni peşinen kafa kola almak.
Sonar adındaki araştırma kuruluşu ise işinde titiz ve objektif. Yaptığı nabız yoklamalarında yanıldığına hiç tanık olmadım.
Kuruluşun başında Hakan Bayrakçı adında bir uzman -kompetan- var. Başarıda ve isabetli sonuçlar alınmasında en büyük rol Bayrakçı’ya ait.
Bayrakçı son nabız yoklamasında MHP’nin oy oranının yüzde 18’i aştığını açıkladı. AKP’ye anket düzenleyenler ise aldıkları paranın hakkını veriyor ve domuzluk olsun diye MHP’yi yüzde 12-13 bandında gösteriyorlar.
Sahtekârlık anketçiliğe bile bulaştı!
* * *
TAYYİP Bey Beştepe’deki kâşaneye adım atmadan önce Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, yani milli iradenin huzurunda ve halkın gözünün içine baka baka tarafsız bir cumhurbaşkanı olacağına dair yemin etmedi mi?
Büyük Türk Milleti‘nin ve tarihin huzurunda namusu ve şerefi üzerine and içmedi mi?
Devletin varlığını ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağını, anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağını kabullenmedi mi?
Milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağını söylemedi mi?
Hangi birine bağlı kaldı!?
Hâlâ AKP Genel Başkanı ve Başbakan gibi davranıyor, konuşuyor, muhalefete ve AKP karşıtlarına öfke dolu cümlelerle yüklenerek tarafsızlığını yiyor ve toplumun yarısından fazlasını ötekileştiriyor…
Bu, toplumu ayrıştırmaktır ve tavrının kırıntısına bile, ettiği yeminde yer yoktur!
* * *
BAŞBAKAN olduğu günlerde “Milletin adamı” diye anılıyordu…
Değilmiş…
AKP’lilerin adamıymış…
* * *
AKIL Defteri programında açıklandı…
2007’de seçim beyannamesine “Parlamenter sistemi güçlendireceğiz, Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini kısıtlayacağız” diye yazmışlardı…
Halk da yemişti…
Geldik bugüne; cumhurbaşkanlığı yerine başkanlık sistemini getirmeye kalkıyorlar. Yani parlamenter sistemin pabucunu dama atacaklar…
Muhteşem bir tezat!
Ama bu defa halk yemeyecek!
* * *
BROOKİNG İnstitution adlı kuruluşun Türkiye Programı Direktörü Prof. Dr. Ömer Taşpınar…
Demiş ki:
-Amerikan yönetimi eskiden, karşılıklı güven oluştuğu için askerle çalışırdı. Bugün öyle değil; Türkiye’de yönetime tek adam anlayışı geldiği için karşılıklı güven de kalmadı. Chavez ve Putin’e karşı takınılan tavrın benzeri Erdoğan’a takınılmadı ama yönetim, Ankara’ya beslediği güveni yitirdi…
Nereden bakarsanız bakın manzara bu…
Puslu, sisli, rüyet alanı kapalı!!
* * *
GEÇEN yazımda yasaklardan bahsetmiştim…
Unuttuğum yığınla yasak aklıma geldi…
Biri, Uludere katliamı haber ve yorumlarına konulan yayın yasağı…
Diğeri, Cizre‘de polis tarafından vurularak öldürülen bir çocuğun katline ait haber ve yorumlara ilişkin yasak…
Anımsayacaksınız, yolsuzluk ve rüşvet olayına adı karışanlar hakkındaki haber ve yorumlara ilişkin yayınlar da yasaklanmıştı…
Bu tür yasaklamalar Prof. Dr. Eser Karakaş‘ın dediği gibi insanın aklına “Pis işler ortaya çıkmasın diye konuluyor” düşüncesini sokuyor.
Dikkat ederseniz yasaklamaların bir ucunda, Uludere’de ve Cizre’de
olduğu gibi, devletin -iktidarın- olduğunu görürsünüz…
Oysa devlet yani iktidar, yasak koymakla değil, bu tür olayları aydınlatmakla görevli…
Peki bu yasakçı tavrı ne!?
Çakmadınız mı köfteyi; işine gelen o!