Ali BADEMCİ
Pazar günü şöyle bir “Ulusal TV” seyredelim dedik.Uzaktan kumandaya dokununca ekranda üç siyaset züğürdü ahkâm kesiyor: Eski DYP’li Bakanlardan Ufuk Söylemez, Eski Kültür Bakanları’ndan ve yine eski MHP’li Namık Kemal Zeybek ve programcı Tayyip mucidi Sabahattin Önkibar: Desteksiz atışa devam ediyorlar; tabii konu ve hedef Hükümet ve Cumhurbaşkanı. Elbette söylediklerinde pek haklı olabilirler; lâkin bunlar muhatapları tarafından kolay çürütülecek iddialarda bulunuyor. Ülkede bir taraftarları ve hitap ettikleri kitle de olmayınca biraz daha sorumsuz konuşmak kolaylaşıyor. Lakin yer yer nezaket o kadar o kadar ihlâl ediliyor ki, Sayın Zeybek”Ben MHP’li olduğum zaman Devlet Bey’in esamisi okunmazdı.” gibi edebe sığmayan çıkışlarda da bulunuyorlar! Allahaşkına bunun ne mâniası var?
Namık Kemal Zeybek MHP’li Gümrük Tekel Bakanı ve dünyanın en güzel, en babacan “Türkmen Ağası” Gün Sazak Beyefendi’nin müsteşarı idi! Buraya hakkı ile mi gelmişti, ”Hayır” sıradan bir müstafi Kaymakam veya adayı? Türkeş Bey ve şimdi hiç beğenmediği ve bir zamanlar “Mozaik” diye nitelendirdiği Anadolu hareketinin MHP misyonu kendilerini oraya taşımıştı! Köprünün altından çok sular aktı ama o zaman bacanağı olan Aydın Doğan’ın da çok desteğini aldı. Sonra bizim gazetede parti müşaviri olarak sigortalandı ve adı gazeteci oldu. Epeyce bir zaman eskimiş “Alperenlik” ideolojisi ile kendini teselli ederek kitaplar da telif etti. Ben o zamandan tarzını hiç sevmedim ve kendisine de hiçbir kusuru görülmemesine rağmen ısınamadım. Sonra darbe oldu ve bir süre bizlerle beraber MHP davasından yargılandı; fakat çıkar çıkmaz tıpkı Taha Akyol gibi görüş değiştirerek, hatta “Mozaik” lâfları ile onu da aşarak, aynı lâfları eden Turgut Özal’in gözüne girdi. Nedense Alparslan Türkeş ile Antalya’da bir otelde tesadüfen karşılaşan Özal ona sırtını döndüğü halde Hazreti Zeybek’i bağrına bastı ve 1987 seçimlerinde onu milletvekili seçtirerek ilk Kültür Bakanı’mız oldu. Allah artık ona yürü kulum demişti ve bahtı da açıktı. Bu nankör talih birçok insana ömrü boyunca sırtını dönerken Zeybek’i başının üstüne koydu.
1991 seçimlerinde milletvekili olamayınca bu sefer bulunmaz Hint kumaşı gibi Süleyman Demirel tarafından kapılarak, Büyükelçi sıfatı ile Başbakanlık Dış Türklerden sorumlu Başdanışmanı oldu. Şimdi yeni bir sahada uzmanlaşıyordu ki bu sefer 1993’de Kazakistan Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı oldu ve bu görevi 2006’ya kadar sürdürdü. Türkistan’da çapkınlığı ile tanınan Zeybek bu arada eski eşinden ayrılarak yeni bir, belki iki evlilik yaptı. Böylece bacanak desteğini kaybetti, fakat “Yürü ya kulum” hesabı bu sefer DYP’den milletvekili seçilerek 1997’ye kadar Devlet Bakanlığı yaptı. Ne oldu ise “Alperenlik” ideolojisini geliştirdiği Yesevi’de 2006’da görevini bırakarak, 2007’de “Alperenler Ocağı” ile ünlenen Yazıcıoğlu’nun BBP’sine geçti.2011’de bu partiden de ayrılarak DYP’ye Genel Başkan seçildi fakat hiçbir varlık gösteremedi. Şimdi demek Yesevi’yi iyice yutmuş ki onunla ilgili kitaplar yazıyor; fakat ne yazık ki yeni bir şey yok! Hikmetler! Hikmetler! Hikmetler! Ne hikmetmiş ki ve ne yazık ki ne kadar zekâ özürlü imişiz şahsen bunlardan bir şey anlamamışızdır!
Şimdi sıkı durun: Sayın Zeybek’in MHP’liliği kaç gün? 1947 doğumlu olduğuna göre bizimle akran! Şahsen yatacak yer bulamadığım için neredeysem orada partide yattım-kalktım; fakat müsteşarlığa kadar ben böyle bir MHP’li görmedim! Sayın Devlet Bahçeli 1948 doğumlu ve üstelik CHP’li aristokrat bir ailenin çocuğu, belki de ailesini de karşısına alarak ülkücü olmuştur ve kendimizi bildik bileli de MHP’lidir. Zeybek Müsteşarlık için kaymakamlıktan ayrılarak partiye gelmiştir, Bahçeli hiç umut olmadığı bir tarihte Türkeş Bey’in bir işareti ile akademisyenliği bırakmış ve fiili siyasete MHP’de başlamış ve MHP’de devam etmektedir! Yani Sayın Zeybek o mağrur ve kendini beğenmiş üslupla, biraz da aşağılamak maksadıyla Bahçeli için sarf ettiğin sözler çok çirkin ve hatta edep dışıdır.
Biliyorum Zeybek’i hiç sevmeyen benim düşmanlarım şimdi yine “Beklenti içinde-yağcılık yapıyor” gibi laflar edeceklerdir ama onları da tanımıyorum yazdıklarım harfi harfine doğrudur. Belâlarını başka yerde ve mekânlarda arasınlar; yazılarımın altına “Yorum” koyarak beni sıkıştırdıklarını sanmasınlar; vallahi vız gelir tırıs gider!
Muhabbetle.