Ali BADEMCİ
Siz başta bu sütunlar olmak üzere “Adana Hergün”de günlük siyası yazılaryazdığımıza bakmayın; hatta bazı yazılarda ne kadar zorlamalar olduğunun da belki farkındasınız. Bu yazıları zaten siyasetçiler sevmiyor ve pek tavırlı olduklarını her hareketleri ile ortaya koyuyorlar. Bereket ki siyaset ile pek işimiz yok da; o bakımdan linç edilmekten canımızı kurtarıyoruz. Fakat siyaset dışında da pek kızanlar ve öfkelenenler var; ”Yahu bu adam beni severdi de neden böyle yazıyor?” Şunu anlıyoruz ki demek onların da kaşlarının üstünde gözleri olduğunu söylemeyeceksiniz, ehh durumu kurtarmak ve biraz da övgü almak yağlamak gerekiyor. Kardeşim bu da çok zor bir şey; elbette herkes ile iyi geçinmek ve onlar tarafından takdir edilme arzusu insanoğlunun fıtratında vardır da, bu yol hiçbir zaman makbul değildir. Böyle insanlara “yalaka” derler; kişilikleri de pek zayıftır. Allah böylelerinden etmesin! Eski, hatta yeni dostumuz da özellikle ülkemizin siyaseten şu karanlık günlerinde zaten kör-topal giden siyaset müessesesi üzerine top ve tüfengle gidiyor ve bunu nedense kahramanlık addediyor! Şahsen ben bizim yarattığımız siyaset müessesesi üzerine gitmeyi doğru bulmuyorum; aksine şu kritik ortamda yardım etmek ve emrine girmek taraftarıyım. Hele hele onları küçümsemek ve aşağılamak kimsenin haddine değildir. Şahsen bu konuda çok tutucu ve saldırgan bir adamım! “Saldırgan olsanız ne olur, kilonuz kaça gider” diyenler olabilir, ne yapalım kötü malın da ucuz alıcısı olur, alıngan olmanın da faydası yoktur. Bugün bunları bırakalım da fikir çalışmalarının neresindeyiz biraz onları konuşalım.
Geçen aylarda Adana-Isparta-Antalya üniversitelerinin tarih kulüplerine rasmî davetli olarak misafir oldum; Aydın ve Salihli’ye de Türk Ocakları’nın davetine icabet ederek kendimce görevimi yaptım. Bunlardan evvel de Türk Ocakları Genel Merkezi’nde gerçekten çok seçkin ilim ve fikir adamlarımız ile “Türkmenlik” sohbeti yaptık. Üniversite davetlerinde “Sarıkamış 100.Yılı” münasebetiyle “Enver Paşa-Sarıkamış-Türkistan” konuştuk; bu iş bizim sahamız! Edindiğim izlenimlere göre çok da faydalı oldu; Ege ayakta, fakat üniversiteler çok sağlam geliyor, çok akıllı-araştırmacı-siyasete bulaşmayan ve devamlı okuyan birçok genç arkadaşla her an ilişkilerimiz devam ediyor.
Bu aybaşında inşallah İstanbul Okan Üniversitesi ve Gebze Teknik Üniversitesi’nde yine tarih öğrencilerine Dr. Ali Ahmetbeyoğlu Atilla (Hunlar) ve âcizane Cengiz-Timur ( Cengiz ve Timur İmparatorluğu) konuşacağız. Bu üç konu aşağı yukarı Türk tarihinin ana hatları ve temel mevzularıdır. Özellikle Cengiz ve Timur ülkemizde ve aydınlarımız arasında ısrarla tartışılmaktadır. Moğol ve Tatar mevzuları da çok iyi açıklanmış olmadığı gibi, maalesef Emir Timur’u da tanımıyoruz. Bir kısmımız bu mefhumlara düşman düşman, bir kısmımız ise aşırı derecede tutkunuz! Hangisi ve hangi yol doğrudur? Cengiz Han Türk mü, Emir Timur neden kendini Moğol olarak göstermiştir? Bizce yarının tarihçileri bu soruların cevapları ile mutlaka geleceğe yönelmeli ve şimdiden bir alt-yapı oluşturmalıdırlar!
Cengiz ve Emir Timur tarihleri gerek İslâm tarihçileri ve gerekse Rus ve modern çalışmalarda siyaseten ortaya konmuş ve tarihlerindeki olaylar vakanüvis çalışmaları ile elimizde durmaktadır. Lâkin özellikle Moğol istilâ ve yayılmalarının Türk tefekkür tarihinde meydana getirdiği değişiklikler, sonuçları itibariyle ele alınıp incelenesi çok önemli olduğu halde maalesef bu cihette çok çalışan olmamıştır. Birden bire mahalle kabadayılığından İslâm’ın liderliğine soyunan Emir Timur için de çok daha değişik şeyler söylenebilir! “Ehl-i Sünnet Vel Cemaat” mezhebinden olduğunu söyleyen Timur’a neden Şii gözü ile bakılır, Şam’da yaptıkları ve söyledikleri bunu mu doğruluyor mu, yoksa gerçekten “Mutezile”miydi? Cengiz’in inat ettiği Şamanizm ne zaman çöktü, İran da torunları Şia’ya mı yoksa Sünniliğe mi meyletti? Cengiz toplumunda Türk-Moğol rekabeti oldu mu? Bu kadar Moğol nasıl tarihten nasıl silindi? Emir Timur’ın torunu Muhammed Babur gerçekten Moğol mu, bu gün Hindistan da Timur evlâdı var mı?
İşte İstanbul konuları bunlar; ne kadar başarı sağlarız, bunu bilemem; lâkin mutlaka kafalarda iz bırakırız. Şüphe etmeyiniz ki davet eden genç dimağlar yarının harikalar yaracak bilim adamları olacaktır. İnanın biz çok sıradan bir görev yapıyoruz ve kitaplarımızda olduğu gibi katiyen iddiamız yoktur. Türklüğün vasıflı ve donanımlı insanlara ihtiyacı her zamankinden fazladır. Çünkü kültürümüz ve tarihimiz harcıâlem siyasetçiler elinde Mezatçıların eline düşmüştür. Güçlü ve bileği sağlam, kafası dinç, gönlü açık, hiç aşık olmamış insanlara ihtiyacı vardır. Göstermelik zikirle değil; fikir, fikir, yine fikir!
Muhabbetle.