Ergun KAFTANCI
HER yetişkin gibi ben de çocukları anlıyorum; kar onlar için neşelenme fırsatı. Hele okullar, ulaşım zorlukları ve mevsim hastalıkları dikkate alınıp birkaç gün tatil edilince, keyiflerine kimse dokunamıyor…
Sadece İstanbul değil, Türkiye birkaç gündür beyaz örtünün altında. Mübarek kar, AKP iktidarının marifeti sayılan zifiri karanlıkta olduğumuzu unutturacak kadar yağdı. Bugün perşembe, yağış el’an sürüyor, okullar çok yerde tatil…
Evden çıkamadım…
Karşıdaki bakkala dahi gidemedim. Kaldırımlar ve yollar karla kaplı; karın altı ise kalın bir buz tabakası; kaymadan yürümek mümkün değil!
Geçtik televizyonun karşısına, karlı günlerin çilesini çeken yurttaşlarımızı ve insanlara çile çektiren belediyelerin yokluğunu üzülerek seyrettik. Binlerce insan kar altında yürüyordu… Herkes işine ya da evine yürüyerek ulaşmaya çalışıyordu, aralarında kimler yoktu ki…
Dedeler, nineler, engelliler…
Bebekli hanımlar, elleri kolları dolu babalar, amcalar, ağabeyler…
1946 yılından bu yana geçen günleri hatırlıyorum; en şiddetli kışlara maruz kalan İstanbul -ki 1953 kışı unutulmaz- bu kadar sefil ve sahipsiz günler yaşamamıştı…
Sahipsiz günleri yaşamak İstanbul’a AKP iktidarı döneminde nasip oldu…
Kar yağışıyla ana arterler tıkandı; ara sokaklar geçit vermez oldu…
Elektrik gitti, su kesildi…
Âdeta tecrit edildik…
Komşuluk bile güme gitti değerli okurlar; kar, buz ve soğuktan kimse kimsenin kapısını çalma olanağı bulamadı.Kimsesizlerin kimsesi olacağız diye yırtınan ağız ise oturduğu yerde oturdu, ahkâm kesip kafayı buldu!
Bu arada bacanağım telefon etti; “Kar düştüğünden itibaren elektrik sizlere ömür” dedi ve sızlandı:
–Bir gidip bir geliyor bacanak; ne yapacağımızı şaşırdık, donuyoruz”
Battaniye altına girmelerini önerdim; sonra da “Su” diye sordum, o da bulanık ve çamurlu akıyormuş. “Üzülme”dedim, “Bizde de öyle”…
Hem elektriği, hem suyu kökünden kesilenler ne yapsın. “Beterin de beteri var” deyip şükrettim…
…………………….
AKOM diye bir kuruluş var, belediye kaynaklı…
Orası da doğru dürüst çalışamamış, zira personeli kar engelinden iş yerine ulaşamamış. Koca kentte göstermelik bir iki karla mücadele aracı görev yapabilmiş, hepsi o…
Pardon, bir iki adet de, yollara tuz ve kum atan araç…
İstanbul, hem yüzölçümüyle, hem nüfusuyla başlı başına bir devlet büyüklüğünde. Bir iki araçla yapılacak kar mücadelesi insana yapılmasa daha iyi dedirtecek kadar iptidai… Yollar sadece kardan değil kazalar yüzünden de geçilmez oldu. Çarpışan araçlar çekilmedi, cankurtaran araçları kazaların olduğu yerlere âdeta cambazlık yaparak ulaştı…
Belediyeciler herhalde “Ne yapalım, ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” kafasıyla gerinip durdu!
…………………………
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş herhalde belediyeye ait binaları, üyesi olduğu vakfa tahsis etmekle meşgul olduğundan kentin hâl-i pür melali’ni göremez oldu ki, “Kar bir yana, bizim vakıf bir yana” deyip kenti okuyamadı, bildiğini okudu!
Neyi garipsedim biliyor musunuz…
“İstanbul âşığı” (!) olarak tanınan Beştepe sâkininin belediyenin ve öteki ilgililerin karla mücadeledeki lakayıt tavrı karşısında, suskunluğunu muhafaza etmesini; ciddi söylüyorum, çok garipsedim!
Aşk ve meşk, demek ki hep bahane!
…………………………
Meteorolojiye bakarsanız kar İstanbul’dan bugün -Cuma- gidiyor ve yerini yağmura bırakıyor. Öteki bölgelerde kar ve soğuk sürecek, sonra ikisi de yerini yavaş yavaş sıcak havaya bırakacak.
Hele cemreler peşpeşe, yani havaya, toprağa ve suya bir düşsün bakalım…
* * *
DERKENAR: Bizi Tek adam faşizmine ulaştıracak yöntem, polis devleti haline gelmemiz. Bu amaçla AKP iktidarı tarafından hazırlanan İç güvenlik Paketi‘nin görüşülmesine başlandı ama görüşme bir türlü yapılamadı. Zira AKP’li vekiller karşı çıkan muhalif vekillere saldırdı. Kavga dövüş yaşandı. Paket, Meclis’te didişmeye yol açtığına göre bir ihtimal, halk arasında da kavgalara neden olabilir. En iyisi, paketi rafa kaldırmak, yok farz etmek…