Ali Bademci
Bu ne hayâsızlık ve Türk Milletine ne büyük saygısızlıktır! Aslında hayret etmenin de çok anlamı yoktur; çünkü Türk Milliyetçiliğinin ayaklar altına alınmasının iktidar kanadındaki realitesinin geldiği nokta budur! Epeyce zamandan beri el altından muzır ve İslâmcı yandaş basın yazıyor: ”Türk Milliyetçiliğini öne çıkarırsanız Kürt Milliyetçiliği de hortlar!” Komünist devirlerden beri bu vardır: ”Siz Türküz derseniz başkaları da kendini ifâde eder!” Bu küresel elmalı şeker çoktan milletin önüne kondu da, şimdiler de açıkça ifâde edilmeye başlandı! Ne de olsa İslâmcı şaşkınların da işine geliyor; çünkü bu milletin 1000 yıllık dini güyâ milliyetçiliği yasaklıyor da görmüyor muşuz! İşte gerçek beynelmilelcilik, faşistlik, komünistlik budur!Zaten bu zihniyet dini de, imanı da, Kur’an’ı da hep kendine göre tefsir eder! Her şeyin sahibi kendilerdir, geriye kalan ve “Müslümanım” diyenler paryadır!İşte tam bir cahiliye devri Arap inanışı; öyle ya Araplar’ın dışında bütün Müslümanlar “Acem”dir!
Türk Milliyetçiliği kimsenin milliyetine ve milliyetçiliğine karşı değildir; ah şu milliyetçilerin ne yazık ki hiçbir konuda sağlam bir fikirleri olmadığı gibi bu meselede de hakikati ifâde edememenin sıkıntıları yaşanıyor! Böyle bir anlayışı Müslümanlıktan pişmanlık duymak ve bir kısım akıl dışı arayışlara girerek veya İslam’ı inkâr ederek sokak medyası ile çözemezsiniz; bunun adı da katiyen Milliyetçlik ve Türkçülük değildir! Geçen gün milliyetçi bir okuyucu, ”Kuytebe Bin Müsim’in Kafkasya’da doğradığı Türkler’i biliyor musunuz” diye bana bir not yazmış! Yahu Allah’dan korkun Kuteybe’nin yaşadığı zamanda (668-715) Kafkasya’da Türk ne gezer, bunları nereden çıkarıyorsunuz? Gerçekten Kuteybe bir zâlimdir ve Emevîler adına bu bölgede korkunç bir soykırım yapmıştır; fakat bunun adı Fars kıyımıdır! Benzer hâdiseler Maveraünnehr ve Horasan’da Türkler’e uygulanmıştır, ama daha Türkler kitlevî İslâmiyet yolunu seçmemişilerdir. Araplar ile Türkler’in karşılattığı ilk buluşma Çin’e karşı Talas Muharebesi’dir, ki Araplar bugün İslamcıların uydurma dediği hadis ve inzar ayetleri ile Türkler’i İslâm’a davetleri bile ancak 250 sene sonra cevap bulabilmiş ve Karahanlılar marifeti ile bu millet Müslüman olmaya ve İslâmî bir medeniyet yaratmaya başlamışlardır. Böyle kuru, yanlış, uydurma bilgilerle Türklüğü öne çıkaramazsınız; ancak İslâm’a düşman ederseniz!
Bilgisiz, bağnaz, mukallit, faşist İslâmcılar dünyanın ve bilim adamlarının kabul ettiği, açıklama getirerek ispat ettiği, Türklüğün İslâm’a yeni bir hayat verdiği gerçeğini kabul etmezler! Emevîler devrinde İslâm’ın tahrip edildiği, Arap ırkçılığının hortladığı, İslamiyet’in uyduruk bir din hâline getirildiği gerçeğini hiçbir bilim adamı inkâr etmez! Bu devirde Yezid’in ölmüş olan karısı ile onbeş gün daha cinsel ilişkide bulunması fetvasına “İslâm” denmiştir. İslâm coğrafyasında hiçbir millet kendi dilini konuşamamış ve Arapça“Allah’ın Lisanı” olarak kabul edilmiştir!İşte şimdi de aynı eğilimler vardır ki “Milliyetçilik” karşısında bocalamaktadır! Bu zihniyet milliyet meselesini sırf bu sebeplerle çözemez ve şimdiki gibi ayrılıkçılığa sürüklerler.
Şartlar ne olursa olsun İslâm ve İslâm milletleri gerçek hüviyetini Abbasiler devri Türk İslâmlığında yakalamışlardır.Eğer Selçuklu Türkmenleri Orta Doğu İslâm coğrafyasında dil ve inançları serbest bırakmasaydı bugün bu bölgede her şeyden evvel Kürt’ten bahsedemezdiniz. Kalû belâdan beri Ortadoğu’da küçük bir azınlık olan Kürtler Türk şemsiyesi altında hayat bularak kendilerini bugüne taşımışılardır. Bu iktidarın onlara teklif ettiği çözüm her şeyden evvel bu bakımdan yanlıştır. 1960 sonrasında Türkiye ve Türk dünyasına dönük Marksist saldırılar bu insanlarda isyan ve militarize duyguları öne çıkarabilir; hatta otuz yıldan beri çok yanlışlıklar da yaptırabilir. Lâkin yol yakındır ve artık okumuş birçok aydını olan Kürtler eskiden olduğu gibi sadece bu coğrafyada Türklerle birlikle yaşamanın yollarını bulmalı; milliyetçiler de bunu fark ederek yabancı oyunlara gelmemelidir.
Kürtçülük, Türk Milliyetçiliğine karşı veya eş bir hareket değildir; çağlar ve devirler boyunca hep Türkler içinde veya yanında ifâde edilmiştir. Bu bakımdan “Türk ve Türklük” muayyen bir ırkın adı değil kültürdür. İlim de, “Lozan” gibi siyaset belgeleri de, hattâ daha eskide Selâhiddin Eyyûbî ve İdrisî Bitlisî devirleri de böyledir. Böyle bir tarihi ve ilmi süreç yerine Kürtçülük, Kürtler’in kendilerini ve yerel kültürlerini ifâde etmek ise, böyle bir hususa Türk Milliyetçiliği elbette engel değildir. Bunun gibi Türk Milliyetçiliğine de Kürtler’in kendini ifadesi bir anlamsızlık değil, ancak onların tercihidir. Elbette büyük bir devletin aslî unsuru olmak gibi büyüklük duygusu onlara çok geliyor ve kendilerini küresel güçlerle “Faşist İslâmcılığın” oyuncağı olmaya aday görüyorlarsa bu yine kendilerinin bileceği bir iştir. Bırakın zamanımız Türkiye’sini, Ortadoğu’da bile Türk ve Kürt halkları arasında bugüne kadar nahoş bir hareket yaşanmamış, aksine tarihi-kültürel-inanç birliğinin geliştirdiği modern bir millet olmanın entegresyonu her zaman öne çıkmıştır. Bu gerçeği Kürtler’in fark etmesi şarttır ve Türk Milliyetçileri de ancak kendilerine yakışır böyle bir tavırla ortaya çıkmalıdır.
Kürtler ne kadar ısrar ederlerse etsinler Marksizm tıpkı Anadolu Alevîleri gibi onlar için bir handikap olmaya devam ediyor; bu özentiler ancak Ermenilik gibi muhayyel ayrılıkçı görüşlere davetiye çıkarılabilir. İslamcıların da tam küresel güçlerin istedikleri mânâda ve “Teâli” görüşleri istikametinde “Kürt Hareketi” ile oynamaları İslâm adına bir kazanç değil, bir tuzak veya kesinlikle ihanettir. Türk ve Kürt Milliyetçiliği iki hasım ideoloji değil; bir sevgi, saygı, âdet, akrabalık, modern bir millet olmanın buluşma noktasıdır. Zamanımız katiyen şovenlik ve ırkçılık devri değildir; bu görüşler geçen asırda miadını doldurmuş ve sosyolojinin çöplüğüne atılmıştır.
MHP ve BDP’yi eş veya birbirine karşı göstermek uluslararası bir oyundur; bu oyunun Avrupa az-çok farkına varmıştır; fakat İsrail-ABD küresel Siyonizm’inin güçlü direnci ile karşı karşıyadır. Ortadoğu tarihinde militarist ve şoven Arap hareketleri her zaman olmuştur; bunun İslâmiyet ile hiçbir ilgisi yoktur; bu coğrafya insanının bunu iyice tespit ederek İslâm düşmanlığına dönmesinin engellemesi şarttır. Bilinmeli ki şoven Arap hareketinin ilk ortadan kaldıracağı Kürtler ve Telafer’de yaşandığı gibi Aleviler’dir. Bölge insanının meselelerini bölge dışı güçler “Haçlı Savaşları”ndan beri çözememiştir ve Selâhaddin Eyyubî bu gerçeğin başı dik temsilcidir. Bölge dışı Hristiyan menşeli saldırılar önce Ermeniler sonra da Araplar’ı iknaa ederek bugünkü duruma düşürürken, her şeye rağmen Kürtler’i iknaa edemediler de kötü mü oldu? Türkiye’de şu kadar Kürt bulunmakla övünüyorsanız bunu militarizm veya eşkıyalık değil entegrasyona ve müşterek İslami inançlara borçlusunuz.
Daha evvel, doğru veya yanlış, MHP komünizme karşı bir militarist güç olmuştu; lâkin BDP’nin bütün yanlışlıklarına rağmen Kürtlere karşı böyle bir tavır takınamaz. Zaten Kürtler’i öldürseniz bile MHP’liler ile uğraştıramazsınız; çünkü MHP içinde belki de Türkiye’de en aklı başında Kürtler yer almaktadır. BDP çatısı altında Kürtler kendilerini aşağılık duygusu ve azınlık psikolojisinden kurtarmalıdır. Bazı bilgisiz milliyetçiler de başkalarına ait Kürt karşıtlığı görüşlerini ve hezeyanlarını MHP’nin görüşü ve eğilimi olarak takdim etmekten, dillendirmekten kurtulmalıdır. İşte Doğu be Güneydoğu Anadolu’da bir sürü üniversite var; bilim adamları çalışsınlar ve mutlaka bu iki toplum arasındaki müşterekliği tespit ederek ayrılıkçılık olmadığını orya koysunlar. Amerikan dili ve onların tamamen dini metotları ile çalışmak bu bölgede her şeyden evvel Kürtler’i bitirir. Türkler nedense bitmeyen bir millettir; hesapları buna göre yapmak, büyük ve modern Türkiye’nin mimarı olmak çağdaş düşünmenin gereğidir. Ya azınlık, şöven, kulağa hoş gelen ırkçı, militarist olacaksın veya halkını müreffeh yaşatmanın yolunu açacaksın. İşte gerçek Kürtçülük budur.
İşte çok tartışmalı geçecek bir seçim geldi çattı; ah şu MHP; hemen bir “Kürt ve Alevî” çalışması yaptırarak önce bir deklarasyon yayınlamalı, ondan sonra da bu umdeleri “Seçim Beyannamesi”ne dercederek Diyarbakır ve Tunceli-Sivas-Amasya’da yüksek sesle okumalıdır. MHP de BDP de, uluslararası İslami saldırılar ve kuvvetli bir iktidarın oyunlarından ancak bu şekilde, temsil etme iddiasında bulunduğu halkları koruyabilir.
Muhabbetle.