Ali Bademci
MHP kongrelerinde cidden patırtı-gürültü fazlaydı; genel olarak bu görülen patırtılar siyaset sosyolojinde sağlık ve büyüme alâmeti olarak değerlendirilir; ama yarışa katılmadan nakavt olanlara bakılırsa hiç de öyle değildir. MHP’de sesiz bir çoğunluk cidden köşesinde bekliyor; bunlar ya heyecan devrini aşmış aklı başında milliyetçiler veya gidişata göre karar veren geniş halk kitleleridir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde aklı başında seçmen kitlesi olarak değerlendirdiğimiz MHP’liler canla başla partilerinin “Çatı Aday” kararlarına uydular; fakat parti teşkilâtları daha evvel mahallî seçimlerde partiye oy veren geniş halk kitlelerini iknâ edemedi; onun için son seçimde açıkça MHP aradığını bulamadı. Halbûki parti kararında herhangi bir hata yoktu ve çok isabetli bir tespit yapılmıştı; lâkin parti teşkilâtları CHP’nin yarısı kadar merkez kararlarını ciddiye almadı ve başarısızlığın sebeplerini sonuç olarak karar sahiplerine yüklediler.
2015 seçimlerinin arifesinde her şeyden evvel Türkiye’de çok önemli hadiseler cereyan etmektedir. Çoğu zaman gündelik işler ve şahsî- siyasî hesaplar yüzünden ya bu önemli meseleleri görmüyor veya görmek istemiyoruz. CHP meseleleri göğüsleyecek kaliteli insan arayışında; MHP ise küçülme zamanlarının usullerine sarılmış bir görünümdedir. Elbette karar alınmış ve sonuçlanmış değildir; fakat aday adayı olarak ortaya çıkanlara ve gösterdikleri referansa bakılırsa çok şey değişmeyeceği görülüyor. İster kabul edin ister kabul etmeyin bütün demokratik ülkelerde siyasetin istikametini mutlaka ve kesinlikle iktidarlar tayin eder. Kaldı ki şu anda ülke yönetimi çoğunluğa dayanan kuvvetli bir iktidarın elindedir. Elbette bu güçlü iktidarın kararları ve öngörüleri ülke siyasetinin ana gövdesi olacağından aykırı oluşumlara fırsat verilmeyeceği bir gerçektir. Böyle hesapları bozmak için çok daha ince hesaplar yapmak ve daha kuvvetli kadrolarla ortaya çıkmak gerekiyor. Aday yapılacak şahıslar parti içi sun’i dengelere göre tespit edilirse hiç de isabetli bir iş yapılmış olmayacaktır. Daha realist ve radikal kararlar verilmesi, aday yapılacak şahsın, kendinin dışında bir vekil daha çıkaracak gücü olmasına özellikle dikkat edilmelidir.
Gerçekte gerek yerli siyaset bilimcileri ve gerekse yabancılar Türkiye’deki iktidar değişikliğinin anahtarının MHP’de olduğunu çok iyi biliyor. Şu anda Genel Başkanlık cihetinde MHP’de sular durgun ve liderin şahsı parti içinde tartışılmıyor. Fakat dedi-kodu medyası kamuoyunda öyle bir kanaat uyandırmıştır ki, ”Bahçeli’siz MHP %25’dir” diyorlar. İktidar da bilerek veya bilmeyerek MHP kadrolarını ezdikçe eziyor ve bu görüşü kuvvetlendiriyor. Hatta “Bahçeli’ye verilen reyler boşa gider” şeklindeki bir propaganda ile pekâlâ milliyetçileri yanına alabiliyor. Bu handikabı öncelikle lider münakaşası veya gereksinimi olamayan MHP’de evvelâ ve mutlaka Devlet Bahçeli’nin aşacak tedbirleri lâzımdır. Oyun içinde oyun ancak böyle bozulabilir ve tarihte böyle iz bırakılır.Bir kere çevresinde müşavir olarak barındırdığı insanların bilim dışı görüşlerine itibar etmemelidir; çünkü kendisi bir bilim insanıdır. Karşısında iktidar adına politika yapanların düzgün eğitimi olmadığı halde başarılarının sırrını tespit etmelidir. Bunlar camia olarak serbest ve çağdaş ortamlardan da gelmemişlerdir. Ama görüyoruz ki tahtadan rahle bilgi ve bilimi yanıltmaktadır.
Şöyle bir fikir jimnastiği yapın; %35 MHP %80 muhalefet demektir, bu ise kuvvetli iktidarın yok olması demektir. Ne yaparsanız yapın CHP bugünün altına inmez. Zaten inmesi için kuvvetli iktidarın bir gayreti de yoktur; Cumhuriyet değerlerini bu derece hiçe saymak ve ülkeyi karanlık ufuklara doğru sürüklemek karşısında elbette Atatürk gibi haklı bir tabuya sahip CHP’de merkezi bir kilitlenmenin fire vermesi mümkün değildir. Kılıçdaroğlu döneminde gerçekten bu partide hizipleşme azaldığı gibi bütün Atatürkçüleri bir şemsiye altında toplama gayretleri açık seçik görülmektedir.
Dikkat ediniz, kuvvetli iktidar bütün ağırlığı ile MHP’yi BDP’ye alternatif hâline getirmiştir ve bu konuda cidden başarıdır. Bir taraftan BDP yukarı çekilirken elbette MHP’yi aşağıya çekmek için bütün imkânlar seferber edilecektir. MHP böyle bir durumdan ne dereceye kadar haberdardır; bu hususu aday tercihleri ortaya koyacaktır. Şimdiden umutlu veya umutsuz olmak için herhangi bir icbar olunacak sebep yoktur. Aslında adaylık için şahıslar MHP’nin kapısı değil, MHP ülkedeki potansiyel değerlerin kapısını çalmalıdır. Herkes bir ağızdan MHP dışındaki MHP’lilerin çok büyük kıymet olduğunu ifâde ediyor; bu insanları rey veren değil oy toplayacak, hakkıyla siyaset yapacak değerler olarak keşfedip ortaya koymak şarttır.
Kürtçülük barajı aşamazsa, kuvvetli iktidarın oyunları ile MHP de aynı akibeti paylaşmak gibi bir kuvvetli saldırıya uğrayabilir. Geçen seçimlerde böyle bir “Kaset Depremi”nin neye mal olduğunu şöyle geriye dönerek bir hesap edin. Küçük ve basit bir operasyonla “Başkanlık Divanı” düşüyor ve bir anda hesaplar altüst olarak Genel Başkan partide tek başına kalıyor. Elbette bunun sebepleri çok zayıf ve şaibeli insanlar ile yönetim kadrolarıdır. MHP başından geçen bunca hadiselere karşı şimdi ne durumdadır; hakikatten teçhizatlı mıdır, yoksa korumasız mı? Bu işlerin hesabı patrona düşüyor; tekrar tekrar düşünmeli, parti ve aday kadrolarını bu esaslara göre teşekkül ettirmeli ve Türk Milliyetçilerinin adam gibi kucaklayacağı, geniş halk kitlelerinin benimseyeceği bir seçim beyannamesi ortaya koymalıdır. Şunu da söylemeliyiz ki bu görüşleri heyacanla değil akılla değerlendirmeliyiz; MHP’nin, ne kadar büyük olursa olsun Türkiye’nin meselelerinin altından kalkacak potansiyeli vardır. Mustafa Kemal gibi radikal kararlar alır ve dik durursanız Milli Mücadele nihayetinde olduğu gibi, yine dünya Türklük karşısında selâma durur. Mustafa Kemal ile alay ediliyor ve Halide Edip gibi ülkenin tanınmış Türkçüleri “manda” teklif ediyorlardı. Mütareke basınının İslâmcı kanadı ise İngiliz boncuğu saçarak azınlıklar için “Teali” çalışmaları yapıyordu. Ama ne oldu Mustafa Kemal başarılı oldu ve “Toynbe” bile neticeye Türk Milliyetçiliğinin zaferi adını koydu. İşte bugün bu görev MHP’den bekleniyor ve ülkücüler böyle bir misyon yüklenmişlerdir. Çünkü can ile imtihan başka şey için verilmez; ülkücüler can ve kanları ile imtihan vermişlerdir. Maksadı aştık ise kusura bakmayın ve işinize gelmezse bu yazıyı çöpe atın. Milliyetçi iradeye saygı ile.