Ali BADEMCİ
Epeyce zamandır kurtulmuştuk ve rahattık; biz ülkücüyüz ve MHP’liyiz kardeşim; âlim ve allâme fetvâlarına da karnımız doktur. O hatayı bir kere yaptık; rahmetli Galip Erdem’in tavsiyelerini daha akılcı bulmuş ve Türkeş Bey’in israrlı çağrılarına “Hele arkadaşlarımız içeriden çıksın da ondan sonra siyaset kararını verelim.” şeklinde cevap vermiştik. Günah çıkarmıyor; doğruyu söylüyorum; ben de böyle düşünenlerdenim. Bu sebeble başta geçim meselesi olmak üzere ufak tefek engellere rağmen MÇP ve devir MHP hareketinde ne yazık ki yer almadık. ”Her ne kadar abilerimiz rey vermiyor” dedilerse de arslanlar gibi reyimizi verdik! Böyle bir durum başta ANAP’ın ekmeğine yağ sürerek tertemiz bir sürü kabiliyetin kullanılması ile sonuçlandı. Sonradan çok az insan bu hareketin Türkeş Bey’e karşı bir gönülsüzlük olduğunu anlayabildi.
Zaman rahmetliyi haklı çıkardı ve 1980 öncesi onun etrafında bulunup da partinin nimetini yiyen birçok asilzâde ANAP’a koştu ve hattâ vekil seçilenler de oldu. Herşeye rağmen muhterem zevâta 1999 seçimlerinde yine yer ve koltuk verildi, fakat kısa süre sonra durum yine karıştı. Hâlâ haklı veya haksız tartışılıyor; o zamanı yaşamayanlar da iki ara bir derede kalmanın ızdırabını çekiyor. İkinci handikabı Özal kıyağı ile Türkiye’ye gelen kaçak ülkücü arkadaşlar oluşturdu. Böylece cephe biraz daha genişledi; BBP zaten bir ayrı bir ülkücü partiydi; lâkin hemen hemen MHP dışında iki parti daha oluştu. Şimdi bunların bir gurubu AKP içinde! İlle de isim mi verelim; herkes kendini bilir! Türkeş Bey 1980’den önce bunlara çok imkân vermiş ve yanından ayırmamıştır. Gerçi, “Biz para getirmeseydik parti kıpırdayamazdı.” diyorlardı ama birçok pis işlere de bulaştılar! Hiç kıvırmaya gerek yok, işin doğrusu budur; kabul edersiniz veya etmezsiniz bu çok ayrı bir meseledir.
Peki buna karşılık bugünkü MHP ne yaptı ? Arslanlar gibi Türkeş Bey’in etrafında durdu; kuvvetli de zayıf da olsa siperlerini muhafaza etti. Evet bunların başında da Devlet Bahçeli gelir; benim babamın oğlu değil; sandalyelerin havada uçuştuğu meşhur “Kurultay”dan sonra da, işte bugüne kadar evimden dışarı çıkmadım ve hiçbir partinin kapısını bilmem! Ama ülkücüyüm ve köküne kadar MHP’liyim, neye kızıyorsunuz? Lafa geldi mi “Biz ülkücüyken bunların esâmesi okunmazdı.” diye, muhbir paçavranın sahibinin TV’sinde gerdan kıvırmasını biliyorsunuz! İki rekât namaz kılarak dindarlık gösterisi ile sarı renklere de bürünüyorsunuz? Allah aşkına kimi suçluyorsunuz, yine kim çıkarıyor sizi! Akıllı adam bugünkü MHP’de gerçekten yer bulamıyorsa köşesinde oturmaya devam etsin; ihânete varan işlere bulaşmanın ne âlemi var ?
Eminiz ki allâmelik gösterisinde bulunanlar yıllarca bomboş MHP’de bekçilik yapsalardı, şimdi kimsenin selâmını da almazlardı. Geçen günlerde de yazdım; MHP teşkilâtlarında ülkücülerin uğrak yerlerinde genel olarak aşırı söylemlerde bulunan; kıravatlı, pardösülü, kirli sakallı amcalar ve amcaoğulları var! Bunlara dikkat ediyor musunuz? 1980’den önce onu bunu hedef gösterirlerdi de bir bakardınız hedef tahtadan silinmiş! Bunlara dikkat edin; ana muhalefet lideri kendi çevrelerinde isim ve cisimleri ile böyle adamlar yakalamış da,bangır bangır bağırıyor! Bakıyorum da MHP’de pazara çıkan çatlak sesler de sanki bunlardan!
Ülkücü küfür etmez; öte beriye küfredip insanları tahrik edenler var! Bunlardan uzak durdukça Allah’a yakın olursunuz! Oyuna gelmenin hiç anlamı yoktur; bu seçimlerden yüz akı ile çıkmak şarttır! Tenkid ve tepkilerinizi makul ortamlarda ve ölçülerde ifâde edeceksiniz! Bağırmanın, çağırmanın ve hâdise çıkarmanın hiç anlamı yoktur! Elbette bu siyasi bir harekettir ve beğenmedikleriniz olacaktır! Partinin ve Ocaklar’ın şikâyet kutularına yazacaksınız ve böylece görevinizi yapmış olacaksınız! “İlgilenmiyorlar ve duymuyorlar” diye bir şey olamaz! Mutlaka dinlemek zorundadırlar ! Bir kere şu cami kapılarında söylenenlere hiç inanmayın; vallâhi rakı sofraları ve ağırlama ziyafetleri de çok tehlikeli! Size bir şey veren mutlaka karşılığını isteyecektir! Çok denenmiş ve denemelerde aleyhimize sonuçlar alındığına şahid olmuşuzdur! Aman, aman kendimizi kullandırmayalım!
Sakın “Amma da atıyor adam” demeyin; bizim aklımız bu kadarına eriyor. Geçen gün kazaya uğrayan “MHP’nin Resmi Nasıl Büyür?” başlıklı yazım için mûzip bir ülkücü bana yazıyor, ”Çini mürekkebi ile mi yoksa karakelemle mi büyür.” diye aklı sıra yazı ile dalga geçiyor! Orasını artık sizler bilirsiniz; yazının sonu,”İşinize gelmezse bu yazıyı çöpe atın” cümlesi ile bitiyordu! Ne yapalım yine öyle yaparsınız !