Ali BADEMCİ
12 Eylül zindanlarından teker teker çıktıktan sonra neler kaybettiğimizi hiç düşündük mü? Evvelki gün bu hataları ortaya koymuştum; izin verirseniz bugün de biraz daha günah çıkarmak istiyorum. Elbette Sunalp’a gitmemekte ve birçoğumuz ANAP’a direnmekle çok yaptık. Gerçi ANAP’a gidenlerden sebeplenenlerin hoşuna gitmemiş! O zaman düşündüğümüz Türkeş Bey’di hakikatten onu içeride bırakıp başka partilere gitmek doğru değildi; fakat üst üste gelen talimata rağmen neden MÇP’ye yok dedik şimdi bunu anlamakta cidden zorluk çekiyoruz. Şimdi anlıyoruz ki saat başka yöne kurulmuştu ve bir takım nimet avcılarının vekil olması isteniyordu; neticede öyle de oldu.
Kim ne derse desin Özal zamanında Türkiye siyaseti ve Türk sosyal hayatında çok büyük değişiklikler oldu. Ne yazık ki partilere girmeyen bizler bu yapı değişikliğinin farkına varmayarak düşünce hayatında ve akademilerde de yer almadık; çünkü bizleri partileşmeye karşı kuranlar böyle alimliğin el değiştirmesini de istemiyorlardı. İşte bu sebeble o zamandan bu güne kadar çok adam yetişti, fakat bunlar dünyamızı dolduracak genişliğe ulaşamadılar ve Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki gibi sağlam bir düşünce hayatı yaratılamadı. Gerçekten yaralı idik, fakat bu husus ilmin içinde yer almamıza engel değildi; kanunlar değiştirildi üniversiteler arttı, Türk dünyasının kapıları açıldı; fakat buralarda hiçbir şekilde geçmişin üzerine devam edilemedi; bu sebeble hep ilim müesseselerinde zayıf adamlarla temsil edildik.
Üniversiteler dışında kalan yazar-çizer takımına gelince bu cephede çöküş daha hızlı oldu; şimdilerde “Bir gazetemiz yok, bir medyamız yok, bir TV’miz yok” diye dertleniyoruz! Olsa ne olacak yani; buraları hangi adam ve bilgi ile dolduracağız! Atı aslan Üsküdar’ı çoktan geçti, bugün “Yandaş medya” dedikleri nedir, nasıl ele geçirildi, birlikte yaşayarak görmedik mi? Tevatüre, boş işlere, birbirimizin aleyhinde konuşmaya devam ediyoruz; sürekli olarak da siyasetten şikâyet ediyoruz! Hareketlerimiz ne kadar doğrudur! “Yaşa yaşa, çok yaşa” ile yetiniyoruz. Dün duayen bir hocamız ile konuşmak istedim de, daha hâl-hatır sormadan ”Manga komutanı”, benim de duyacağım şekilde “Onunla ne konuşuyorsun” diye seksen yaşını devirmiş adama bağırıyor! İşte bilerek-isteyerek bunların çömezliğini yaptık da, şimdi aklımız başımıza geldiği için hâlâ o kafa ile çamurlamaya kalkıyorlar; mahşerde hesaplaşacağız; şükür ki bu dünyada işim kalmamıştır. Bir de yıllardan beri “Ben hocanızın işine karışmam” diye çocuk kandırıyor.
Bu çarpık davranışların, Türk milliyetçiliğindeki tahribatın hesabını çıkarmamız mümkün değildir; siyasetteki zararlarını ise hiçbir terazi tartmaz. Türk milliyetçiliğindeki, kan kaybının elbette bütün faturasını ülkücülere kesemeyiz. Ülkenin 1980 sonrası genel siyaseti de bu sonucun yaratılmasın kuvvetle tetikledi. Aslına “Erenler” ülkücülere MHP’de siyasetin önünü kapatmışlardı da, bu suçu dahi zaman için de onbeş yıllık yönetimin üzerine attılar da kendileri “cafe” köşelerinde bombardımana devam ediyor. Lâkin hiç korkmayın bu seçim büyük bir toparlanma var; inşallah her şey yerli yerine oturacak.
1999 seçimlerinde kötü olmayan bir sonuç alınmıştı da hiç kimse başarı olarak değerlendirmedi; dolayısıyla bir dahaki seçimde parti barajı aşamadı. Bizim “Erenler”, “Akılları başlarına gelsin” gibi laflar ettiler; bu karanlık gazetesi hâlâ slogan atmaya devam ediyor. Sanki Nihâl Atsız parti Genel Başkanı imiş gibi, “Atsız’ın fikirlerinden uzaklaşıldı” diyor! Hâlbuki siyasetin aynı yerde durması bir yanlışlıktı!
İşte seçim geldi ve çattı; hatalarımızı da çoğunluk olarak biliyoruz; samimi itirafta da bulunduk; günahlarımızı çıkardık; kollarımızı çemreledik yollara düştük, haydi bakalım Anadolu göster kendini? Grup grup ülkücü şahıslar aday adaylığını açıklamaktadır ve çok büyük ilgi var! Bunlar kötü şeyler mi; sıraya girer veya girmez hiç olmazsa herkes şahsen görevini yapmış olur. Genel Başkan’ın icazet verdiği ve akademisyenlere daha fazla itibar ettiği çok doğru değildir. Elbette artık MHP’de donanımlı adamlar devri başlaması şarttır, bunun akademisyeni-alaylısı elbette olmaz. Fakat şartlar ne olursa olsun kervanın bir zinciri olmaya mutlaka ve kesinlikle devam edeceğiz. Ülkücünün başka yolu yoktur ve artık yanılmayalım ki oyunu bozabilelim!
Allah’a Emanet Olun.